Mistisizm (gizemcilik), 19. yüzyıl sonlarının sanatçıları için gözde bir konuydu. Bugünlerde, Paris’teki Orsay Müzesi’nde van Gogh gibi klasik ustaların başyapıtları ve daha az bilinen sanatçıların resimleri “Yıldızların Ötesinde: Monet’ten Kandinskye’ye Mistik Manzaralar.” adlı sergide bir araya toplanmıştır.
Dönemin sanatçılarının ruhsal yolculuğu, doğanın ve manzaraların temsilinde aşılmıştır.
Halk; Gauguin, Denis, Monet, Hodler, Klimt, Munch, Van Gogh… gibi sanatçıların yaptığı manzaraların yanı sıra 1920-1930 yılları arasında Lawren Harris, Tom Thomson ve eserleri kıtada bilinen Avrupalı sanatçıların yapıtları için ilginç bir ilave olan Emily Carr’a ait manzaraları içeren çeşitli çalışmaları takdir etmek için davet edilmiştir.
Batıda, Rönesans’tan bu yana manzara resimleri, form aracılığıyla içsel duygulara ifade verebilecek resimsel tür olarak kabul edilmiştir. Sonsuz doğa, gecenin karanlığı, ışık arayışı, bireylerin aranışı (özellikle Romantizmde) bunların hepsi, insanlığın mistik yolculuğu şeklinde Sembolist manzaralarda biçimlenmiştir.
Bütün bu derin düşünceler, bireylerin ve kozmosun birbiriyle olan bağlantısı ve resimlerin üzerindeki doğanın aşkın güçlerinin deneyimi görülebilir.
Sergide sunulan başyapıtlardan bazıları şaşırtıcı olabilir. Bunlardan biri de eski bir aristokrat ailede Fransa’nın Ardennes’i olan Montherme’de dünyaya gelen Nuncque’dır. Çok seyahat etmiş ve sık sık geceleri İtalya, Avusturya ve Fransa’nın parklarında manzaralarını resmetmiştir. Pembe Saray’ın Sürrealizm üzerinde, özellikle René Magritte’in resimlerinde büyük bir etkisi olduğu düşünülmektedir.
Orsay Müzesi koleksiyonunda Gustav Klimt’in eserleri, dekoratif motifler veya mozaikler tarzında çok renkli boyalarla ve çok küçük fırça darbeleriyle kaplıdır. Klimt’in manzaraları, doğrudan motiften çalışmaya devam etmesine rağmen giderek daha soyut hale geldi. Resmin asıl konusu resimsel yapının kendisidir.
Fakat bu tablo en çok şok edenler arasındaydı. Wenzel Hablik, Alman Dışavurumculuğunun bir parçası olan ressam, mimar ve grafik tasarımcısıydı. Hablik’in resimleri, renkleri ve geometriyi tamamen orijinal bir şekilde ortaya koymaktadır; bu eserlerin birçoğu, çocukken bulduğu kristal parçasından esinlenerek yapılmıştır. Resimlerinden bazıları düpedüz sanrı yaratan ve zamanının ilerisindeki onlarca yılmış gibi görünüyor, bu evren gibi.