Şeker Ahmet Paşa, çağdaş Türk resim sanatının temel taşlarından biri olarak değerlendirilmektedir. Peyzaj temasına yaptığı dünya çapındaki üslup katkısı, sanatçının mekân derinliği ve atmosfer ilişkilerini yorumlayan duyarlığının ürünü olarak görünür. Şeker Ahmet Paşa’nın düzen anlayışına dayanan lirizm, özgün bir şema geometrisiyle dengelenmektedir.
Yaşamı ve Eserleri
Osmanlı ressamı, asker ve bürokrat olan Şeker Ahmet Paşa 1841’de İstanbul’da doğmuştur. Asıl adı Ahmet Ali’dir. On dört yaşında Tıbbiye Mektebi’ne girmiştir. Hassas, çevresindeki insanları her zaman mutlu görmek isteyen bir yaradılışa sahiptir. Acı çeken hastalara hemen şifa bulamamak gibi nedenlerle Tıbbiye’nin kendisine uygun bir seçim olmadığına inanarak, annesinin de doktor olmasını pek desteklememesi üzerine buradan ayrılarak Harbiye’ye geçer.
Üstün başarı gösterip bu arada resim sanatında özel yeteneğini ortaya koyduğundan öğrenciliği sırasında geçiş yaptığı okulun resim öğretmeni yardımcılığına atanmıştır. Resimleri, Padişah Abdülaziz’in dikkatini çekmiş ve onun isteğiyle, Paris’te Türk öğrenciler için kurulmuş olan Mekteb-i Osmaniye’ye gönderilmiştir. Orada yedi yıl Gerome ve Boulanger atölyelerinde çalışmıştır.
Şeker Ahmet Paşa’nın yaşamını öyküsünü irdelemeden önce onu doğru bir şekilde konumlandırabilmek; içinde yetiştiği sanat ortamının yapısını ele almakla olanaklıdır.
Osmanlı İmparatorluğu’nda Figüratif resim, ya Enderun’da yetişen ya da tekke ve dergâh gibi dinsel öğretilerin kuram ve uygulamasının gerçekleştirildiği kurumsal yapılardaki nakkaşların elinde belirli bir seviyeye gelmişti. Tanzimat’ın ilanıyla birlikte gündeme gelen yenileşme, Osmanlı seçkinlerinden halka uzanan bir harekettir.
19.yüzyılın özelikle ikinci yarısında yetişen ressamların çoğunlukla askerlerden çıkması ve paşa ressamlar olarak adlandırılması bu nedene dayanmaktadır. Topçu Kara Okulu gibi öğretim kurumlarının açılması ve hendese-i tersimiyye, resm-i hatii gibi resim sayılabilcek bilgilerin verilmesi, yetenekli gençlerin yabancı ülkelere – özellikle Fransa’ya -gönderilmesi bu sonuca neden olmuştur. Böylece batılı resim anlayışı sanatımıza girmişti.
Corot, Coubert ve Daubigny gibi ünlü ressamlardan etkilenmiştir. 1867’de Paris Uluslararası Fuar sergisinde resimleri sergilenmiştir. 1869’da resimleri Salon’a kabul edilmiş; o zaman Abdülaziz, Avrupa gezisi sırasında sergideki Şeker Ahmet Paşa’nın resimlerini görmüş ve saraya resim satın alma görevini ona vermiştir. 1870’te Akademiyi bitiren Ahmet Ali, Prix de Romeu kazanarak üç ay süreyle Roma’ya gönderilmiştir.
Fransız-Alman harbinin başlaması ile birlikte Fransa‘da kalmak için sebebi kalmayan Ahmet Paşa, 1871 yılında Osmanlı‘ya geri dönmüştür. İstanbul‘da, Tıbbiye Mektebi‘nde resim öğretmenliği görevine atandığı bu yıllarda, karakteristik özelliklerinden dolayı “Şeker” lakabı almıştır. Yurda dönünce kolağası rütbesiyle Sultanahmet’teki Sanat Mektebi’ne resim öğretmeni olarak atanmıştır. Uzun hazırlık ve çalışmalardan sonra 27 Nisan 1873’te Sultanahmet’teki Mekteb-i Sanayi’de Türk ve yabancı ressamların eserlerinden oluşan bir resim sergisi açmayı başarmıştır. Bu sergi, Osmanlı’da açılan ilk resim sergisiydi. İkinci sergiyi 1 Temmuz 1875’te Çemberlitaş’taki günümüzde Basın Müzesi binası Darülfünun’da salonunda açmıştır.
Şeker Ahmed Paşa, 18 Mayıs 1907 Cumartesi günü, Mercan’daki konağından Tepebaşı’na gitmek üzere çıkmış, Mahmutpaşa Yokuşu’nun başında fenalaşmış ve kendini bir dükkana atmış, kısa bir süre sonra da burada son nefesini vermiştir.
Natürmort çalışmaları ile ünlüdür. Resimlerinin önemli bir bölümü İstanbul ve Ankara Resim Heykel Müzeleri ile Sakıp Sabancı Müzesi ve bazı özel koleksiyonlarda bulunmaktadır.