Thomas Hardy, 2 Haziran 1840’da Dorset, İngiltere’de doğdu. Çalışmalarının çoğunu Wessex’te kaleme alan İngiliz romancı ve şair Hardy, adını güneybatı İngiltere’nin ilçeleri içinde duyurdu. 11 Ocak 1928’de akciğer rahatsızlığı sebebiyle vefat etti.
Sessizlik kimi zaman olağanüstü bir güçle kendini, duygunun kalıptan dışarı taşmış ruhu olarak benimsettirir; böyle zamanlarda sessizlik sözden daha etkilidir.
Yaşamının Erken Yılları ve Eserleri
Bir taş ustası ve inşaat ustası olan Thomas Hardy, dört çocuklu bir ailenin en büyüğüydü. Açık fundalıkların kenarında izole bir kulübede büyüdü. Çocukken sık sık hasta olmasına rağmen, mevsimsel ritimleri ve sözel kültürüyle kırsal yaşamla ilgili erken tecrübesi, sonraki yazılarının çoğunun temelini oluşturuyordu. Sekiz yaşındayken bir yıl köy okuluna gitti. Daha sonra yakın bir ilçe kasabasındaki Dorchester’daki okullara geçerek matematik ve Latince alanlarında iyi bir temel aldı. 1856’da yerel bir mimar olan John Hicks’e çıraklık yaptı. 1862’de 22. yaş gününden kısa bir süre önce Londra’ya taşındı. Orada, önde gelen bir dini mimar olan Arthur Blomfield’ın yoğun ofisinde teknik ressam oldu. 1867’de sağlığı bozulduğu için Dorset’e geri döndü, Hicks için tekrar çalıştı ve ardından Weymouth mimarı G.R. Crickmay için çalışmaya başladı.
Mimari, Hardy’ye hem sosyal hem de ekonomik açıdan katkı sağlamasına rağmen, 1860’ların ortalarında, sermaye eksikliği ve azalan dini inancı, Hardy’yi hedefi olan üniversite eğitimi ve bir Anglikan rahip olma emellerini terk etmeye itti. Yoğun özel çalışma alışkanlıkları onu daha sonra şiir okumaya ve kendi şiir becerilerinin sistematik gelişimine yardımcı oldu. 1860’larda yazdığı dizeler daha sonraki ciltlerde revize edilmiş biçimde ortaya çıktı. Örneğin, “Nötr Tonlar” (Neutrel Tones), “Retty’nin Evreleri” (Retty’s Phases) ama hiçbiri yakın zamanda yayımlanmayınca Hardy isteksizce düz yazıya döndü.
1867-68’de, Londra’daki üç yayıncı tarafından sempatik bir şekilde değerlendirilen, ancak asla yayınlanmayan, sınıf bilincine sahip Fakir Adam ile Hanımefendi romanını yazdı. Bir yayıncının okuyucusu olan George Meredith, Hardy’ye daha düzgün ve daha az önyargılı olan bir roman yazmasını tavsiye etti. Sonuç, Wilkie Collins’in çağdaş “sansasyon” kurgusundan etkilenen, yoğun bir şekilde planlanmış Umutsuz Çareler (1871) oldu. Ancak bir sonraki romanı olan Defne Ağacının Altında (1872) ile Hardy kendi sesini dahi belirgin bir şekilde duyurabildi.
Sonraki yıllarda, Cornhill Dergisinin editörü, Hardy’den tefrika bir roman yazmasını istedi. Tam da o zamanlarda Hardy, yeni bir fikrin tohumlarını atıyordu: Fikrini, Çılgın Kalabalıktan Uzak adlı pastoral bir hikâyeye dönüştürmeyi düşündü – ve baş karakterler muhtemelen çiftçilik yapan genç bir kadın, bir çoban ve bir çavuş olacaktı. 1874’te yayınlanan roman, Hardy’nin ilk popüler ve mali başarısı oldu.
Çılgın Kalabalıktan Uzak
Çılgın kalabalığın alçakça çekişmesinden uzakta,Ayık dilekleri asla sapmayı öğrenemedi;Hayatın serin, tecrit edilmiş vadisi boyuncaOnlar yollarının gürültüsüz tenorunu korudu.”
Roman aynı zamanda şans (ya da kader) ve ahlaki sorumluluk arasındaki ilişkiyi de düşündürür: Trajedi hepimize eşit şekilde vuruyorsa neden ahlaki açıdan doğru bir hayat yaşamalıyız? Gabriel gibi bazı karakterler her zaman sorumlu ve temkinli iken Çavuş Troy gibi diğerleri dikkatsiz ve yıkıcıdır. Hardy, Charles Darwin’in insan toplumu ve tarihiyle ilgili fikirlerinden çok etkilenmişti – tarihin bir tanrının tasarımıyla değil, tesadüflerle şekillendiği.
Diğer bir tema, romantik aşk ve evliliğin doğasında bulunan tehlike ve yıkımdır; Hardy, genellikle romantik ilişkilerin başına bela olan tutarsızlıkları, mantıksızlıkları ve ihanetleri ortaya çıkarır. Bathsheba romana bağımsız bir kadın olarak başlar, ancak Troy’a aşık olarak neredeyse hayatını mahveder. Benzer şekilde Hardy, bize bir tarafın diğerinden daha çok aşık olduğu birçok ikili sunar ve bu eşitsizlikten ne gibi felaket olayların ortaya çıktığını gösterir.
Hayatının Geç Dönemi
Mart 1870’de Hardy, Cornwall’daki yalnız ve harap durumdaki St. Juliot Kilisesi’nin mimari bir değerlendirmesini yapmak üzere gönderilmişti. Orada – romantik koşullarda, daha sonra düz yazı ve dizelerde dokunaklı bir şekilde işlenen Emma Lavinia Gifford ile tanıştı. Edebi çabalarında onu aktif olarak cesaretlendirdi ve ona yardım etti ve sonraki Bir Çift Mavi Göz (1873) romanında, Vahşi Cornish ortamı ve genç bir kadının yaşamından (biraz Emma Gifford’a benziyor) ve kur yaptıkları koşullardan büyük ölçüde yararlandı.
İngiliz romancılığının 19. yüzyılda gerçekçiliğin zirvesine ulaşmasında Hardy’nin romanları büyük öncülük vasfını taşır. Romanlarındaki karakterlerini gerçekçi bir görüş ve hayattan bir kesitle abartı olmaksızın anlatır. Yapıtlarının çoğu İngiltere’nin güneybatısı, Wessex’te geçer. 1878 ile 1895 yılları arası, yazarın en başarılı dönemi olarak görülmektedir. Ömrünün son 30 yılını sadece şiir yazarak geçirmiştir. Tam 17 kez (1910 – 1927) Nobel Edebiyat Ödülü’ne aday gösterildi.
Hardy’nin bedeni Poet’s Corner’daki Westminster Abbey’de gömüldü, kalbi İngiltere’nin Stinson kentinde, atalarının ve ilk karısı Emma’nın mezarlarının yakınına gömüldü. İkinci karısı daha sonra kocasının yanına gömüldü.
Başlıca eserleri:
- Bir Çift Mavi Göz (1873)
- Çılgın Kalabalıktan Uzak (1874)
- Tess (1891)
- Karanlık Jude
- Ağaç İşçileri
- Orman Köylüleri
- Yuvaya Dönüş
- Ethelberta’nın Eli
- İlgisizin Biri
- Kulede İki Kişi
- West Poley’deki Serüvenlerimiz
- Wessex Öyküleri
- Garip, Neşeli ve Sıradan
- Solmuş kol
- Casterbridge’in Başkanı
- Kaybolan Masumiyet