Ahmet Hamdi Tanpınar, 23 Haziran 1901 tarihinde İstanbul’da dünyaya gelmiştir. 1962 yılında vefat eden Tanpınar; şair, romancı, deneme yazarı, edebiyat tarihçisi, siyasetçi ve akademisyendir.
1946 yılında Ahmet Hamdi Tanpınar’ın kaleminden çıkan Beş Şehir eseri, bizleri kitaba ismini veren beş şehrin –Ankara, İstanbul, Erzurum, Konya ve Bursa- geçmiş süreçleri ve yazarın gözünden güncel yaşantısı okuyucuyla paylaşılıyor. Tarih ve edebiyatın iç içe geçmiş olduğu Beş Şehir eserinde şehirler üzerinden tarihsel bir anlatımın yanı sıra beş şehir için ayrı ayrı Tanpınar’ın gözlemleri, anıları ve değerlendirmeleri yer almaktadır.
Tanpınar, şehirleri anlatırken yalnızca tarihsel süreçlerini değil şehirlerin çeşitli geleneklerini, coğrafyasını, dilini de konu edinmektedir. Bu sebepler Beş Şehir kitabı neden okunması gerekir sorusuna yanıt olmaktadır. Kitabın güzelliklerinin yanı sıra birkaç okumayı zorlaştırıcı unsurdan da söz edebiliriz. Tanpınar’ın ağır edebi dili günümüz okuyucuları açısından zorlayıcı bir nitelik taşıması sebebiyle sözlük kullanmayı gerektiriyor. Aynı zamanda tarihsel bilgilerin yoğun olması da okumayı zorlaştırıcı bir diğer sebep olmaktadır. Kitabın yazıldığı dönem itibariyle ve kitabın anlatılarından yola çıkılarak şehirler üzerinden değişimin, yeni ve eskinin konu içeriklerinden birkaçını oluşturduğu söylenebilir. Kitabın içeriğini oluşturan beş şehir, kitabın akış düzeni takip edilerek önemli konu başlıkları belirtilerek incelenmiştir.
Ankara
İlk durağımızı oluşturan Ankara, Cumhuriyet’in kurulması ve Millî Mücadele sürecindeki konumuyla ilişkili aktarılmıştır. Bir yandan tarihi kökenleri ve süreçlerini konu edinerek okuyucuyu tarihsel anlamda beslerken diğer yandan da Ankara’nın türküleri, folkloru ve şehrin geçirdiği doğal afetlere değinerek çok boyutlu bir görünüm kazandırılmıştır. Anadolu için bir kale görevi üstlenen Ankara, bu özelliğini çok eski tarihlerden beri sürdürmüştür. Nice savaşlar görmüştür. Yaşanan yağmalar ve istilalardan dolayı günümüze eserler pek ulaşamadığı kitapta yer alan önemli bilgilerdendir.
Erzurum
Tanpınar, ikinci durak olarak ilk öğretmenlik yaptığı yer olan Erzurum’u ele almıştır. Erzurum’un önemi Tanpınar’ın bu şehri üç kez farklı dönemlerde ziyaret etmiş olmasıdır. Tanpınar küçük yaşlarında -Balkan Harbinin sonunda- babasının memuriyeti nedeniyle Erzurum’la ilk temasını gerçekleştirmiştir. İkinci teması ise ilkinden on yıl sonra öğretmenlik sebebiyle gerçekleşmiştir. Üçüncü ve son gelişi ise İkinci Dünya Savaşı’nın son yıllarındadır. Bu üç dönemlik bakış kitabın içeriğini oldukça zenginleştirmiş, bir şehre farklı dönemlerde farklı bakışları bir arada toplanmasını sağlamıştır. Ankara’da olduğu gibi Erzurum’un da Milli Mücadeledeki önemine değinmiştir ve “Milli Mücadeleye ön ayak olduğu”nu aktarmıştır. Ancak diğer şehirlerin aksine Erzurum’un geçmişinden ziyaden güncele daha çok değinir. Kısmen Erzurum’un coğrafyasına da değinilmiştir ancak çoğunlukla kültüre vurgu yapılmıştır. Çarşı betimlemeleri, giyim kuşam, ekonomik ilişkiler, sanat (özellikle musiki), mimari ve toplumsal ilişkilere yer verilerek Tanpınar’ın gözünden Erzurum tanımlanmıştır.
“Her türlü kıyafette bir kalabalığın çarşı pazarını doldurduğu, saraç, kuyumcu, bakırcı, dükkânlarıyla senede o kadar malın girip çıktığı hanlarıyla ambarlarıyla, eşraf ve ayanı, esnafı, otuz sekiz medresesi, eli dört camisiyle, İran transitin beslediği refahlı ve mamur Erzurum.”
Konya
Bozkırın tam çocuğudur tanımlamasıyla başladığı Konya anlatısı, betimleme ve benzetmeler ile devam etmektedir. Önceki şehirlerde olduğu gibi şehrin tarihsel önemini, Anadolu Selçuklularının iktidarını, iktidar mücadelesini ve önemli birçok tarihi ismi ve yaşanan olaylar ile aktarır. Tarih kitabına benzer bir tarih anlatısından sonra Konya denildiğinde ilk akıllara gelen Mevlâna ve Şems’e de Konya başlığı altında Mesneviden örnekler eşliğinde yer verir. Özellikle Anadolu coğrafyasının insanın karakterine yapmış olduğu katkıyı da görebilmek mümkündür. Tanpınar, Konya bölümünün son kısımlarda şehre ilişkin kendi anılarından bahsederek bu kısmı sonlandırmıştır.
“Ben Orta Anadolu türkülerini o gurbet, keder, türlü ten yorgunluğu ve iç darlığı dolu acı dert kervanlarını bu şehirde tanıdım.”
Bursa
Bursa, Bursa’da Zaman başlığı ile diğer başlıklardan ayrılmaktadır. Bursa’nın Osmanlı’nın kuruluşundaki öneminden başlayarak yazdığı döneme kadar ki öneminden, velilerinden, mimarisinden, betimlemeler eşliğinde coğrafyasından bahsetmiştir.
“Bu kuruluş asrından sonra Bursa, sevdiği ve büyük işlerinde o kadar yardım ettiği erkeği tarafından unutulmuş, boş sarayının odalarında tek başına dolaşıp içlenen, gümüş kaplı küçük el aynalarında saçlarına düşmeye başlayan akları seyrede ede ihtiyarlayan eski masal sultanlarına benzer.”
İstanbul
Tanpınar, son başlığı en büyük hacmiyle İstanbul başlığına ayırmıştır. Bu durum birçok düşünceyle açıklanabilir ancak önemli olan bunu yazarın ifadelerinden anlamlandırmaktır. Uzunca zaman bu coğrafyaya başkent olmuş, uğruna çağların son bulup yeni çağların başladığı, iki ayrı kıtayı bir arada buluşturan İstanbul’u eşsiz güzelliği ile sunmaktadır. Asıl İstanbul, minare ve camilerin şehri, Beyoğlu, Boğaziçi, Üsküdar, Erenköy taraflarıdır Tanpınar için. Çekmeceler, Bentler, Adalar’ı ise “bir şehrin içinde âdeta başka başka coğrafyalar gibi kendi güzellikleriyle bizde ayrı ayrı duygular uyandıran hayalimize başka türlü yaşama şekilleri ilham eden peyzajlardır” şeklinde tanımlamaktadır. Şehre ait hissiyattan bahsederek uyandırdığı özlem duygusunu tarif etmektedir. Tanpınar için bu eşsiz şehir her alanıyla her anıyla farklı güzellikler taşımaktadır.
“İstanbullu Boğaziçi’nde sabahın başka semtlerinden büsbütün ayrı bir lezzet olduğunu, Çamlıca tepelerinden akşam saatlerinde İstanbul’da ışıkların yanmasını seyretmenin insanın içini başka türlü bir hüzünle doldurduğunu bilir. Mehtaplı gecelerde Boğaz’la Marmara açıkları ne kadar birbirinden ayrı ise, Büyükdere körfezinden yüz kulaç ilerisi, Sarıyer uzakları da öyle ayrıdır. İnsan birkaç kürek darbesiyle şiiri gündelik ekmek yapan çok munis bir hayal dünyasından hiç tanımadığı haşin ve efsanevî bir Argonotlar gecesine girer. Çekmeceler’de günün herhangi bir saati biraz ilerdeki deniz kenarından çok başka şekilde güzeldir.”
Diğer bölümlerde olduğu gibi İstanbul bölümünde de tarihi bilgilere yer verilmiştir. Bunlar çoğunlukla Lale Devrimi ve o dönemin padişahlarına ait bilgilerdir. Kanuni, Mimar Sinan gibi önemli isimler İstanbul ile ilişkili olarak hem tarihi hem de görsel bir çerçeveden anlatılmaktadır.
Ahmet Hamdi Tanpınar’ın kaleme aldığı şehirlerde çeşitli çerçevelendirmelere başvurduğu söylenebilir. Şehri öne çıkaran başlıkları odak noktası yaparak geçmişe ve güncele dair tarihi, görsel ve kültürel ögeleri aşama aşama inşa ederek bütünüyle bir kent ortaya koymaktadır. Çünkü şehirler yalnız bugünle var olmamaktadır. Geçmişin izleri, coğrafyanın kendine has dokusu, kültürel yapıları ve hâkim olan yaşantı birbirine eklenerek, bir süreç dahilinde varlık kazanmaktadırlar. Bu yönüyle Tanpınar, konu edindiği beş şehir üzerinden tarihi, sosyal, kültürel, dini, ekonomik yapıları ortaya koyarak belki de yaşadığı dönem içerisinde tanık olduğu toplumsal değişimlerin etkisiyle geçmişin ve bugünün bağlantısını kurmaya çalışmaktadır.
“En büyük meselemiz budur; mazi ile nerede ve nasıl bağlanacağız, hepimiz bir şuur ve benlik buhranının çocuklarıyız, hepimiz Hamlet’ten daha keskin bir “olmak veya olmamak” dâvası içinde yaşıyoruz. Onu benimsedikçe hayatımıza ve eserimize daha yakından sahip olacağız. Belki de sadece aramak ve bütün kapıları çalmak kâfidir.”
Yabancı dillerde Beş Şehir Tanpınar’ın bu eseri ayrıca yabancı dillere de çevrilmiştir. Bunlardan 2’si Fransızca, biri de Almanca’dır. Bu eserler şunlardır:
- Ahmet Hamdi Tanpınar, Cinq Villes: İstanbul, Bursa, Konya, Erzurum, Ankara, (Traduit du Turc par: Paul Dumont), Paris 1995, (Collection UNESCO D’Œuvres Représentatives).
- Ahmet Hamdi Tanpınar, Cinq Villes, (Traduit du Turc par: Sema Çiğdemoğlu), Ankara 1996, République de Turquie, Ministère de la Culture, Série des Œuvres Classiques Turques: 42, XI+319 s.
- Ahmet Hamdi Tanpınar, Fünf Stadte, (Übersetzt von: Walter Mwnzler), Ankara 1996, Türkische Republik Ministerium Für Kultur, Die Türkischen Klassiker serie: 43, XIII+325 s.
Çevirileri ile birlikte diğer baskıları da ilâve edilirse toplamda 18 kez basılmış bir eserdir.
Ahmet Hamdi Tanpınar’ın hayatı ve kitaplarına dair daha çok bilgi edinmek için Mimar Sinan Üniversitesi Ahmet Hamdi Tanpınar Edebiyat Araştırmaları ve Uygulama Merkezine göz atabilirsiniz.
Adina yakisir sekilde kaleme dokmussun