Şaire ve şiire yeni bir bakış açısıyla yaklaşmak ve onu bir noktadan da olsa tanıyabilmek için duygu dünyamıza dokunan kelimelerin çağrıştırdığı anlamlarla ufak bir sözlük hazırladık. İyi okumalar dileriz.
Yazan: Betül Taşcı
Çocuk: Sevgi ile yetiştirilmeye ihtiyacı olan, muhafaza edilmezse eğri büyüyecek bir fidan.
Erkek: Mümbit bir dağ, yuva kalesinde kadının sırtını yasladığı.
Hayvan: Genellikle nefsin ve mertebelerinin benzetildiği dünya canlısı metafor.
At: Eski çağlardan beri Türk’ün yanından ayırmadığı dostu.
Kadın: Merhamet beşiği, güzellik timsali, erkeğin mabedi.
Musa: Hz. Musa, Allah’ın (c.c) kendisi ile konuştuğu, bu yüzden Kelimullah tabirinde kullanılan, kendisine Tevrat indirilen peygamberdir.
Kardeş: Aynı anne ve babadan doğmaksızın da olunabilecek en yakın akraba mertebesi, yoldaş.
Güneş: Divan edebiyatı mazmumlarında ‘feleğin mumu’ olarak geçen, yeni umutların başlangıcı yeni günleri doğuran umut kaynağı.
Heybe: İçerisinde yalnızca yiyecek taşınmayan, yol azığı olabilecek tüm güzel hasletlerin sığabildiği torba. Bir açıdan gönül.
Kelimeler: Kimi zaman bal kimi zaman ağu olan kaynak suyu.
Elçi: İnsanlar arasındaki aracı olanlar ve Allah ile kul arasında aracı olanlar suretiyle ikiye ayrılır.
Karanlık: Düşüncenin dehlizi, yalnızlığın aynası.
Rahmet: Allah’ın insana bağışladığı şevk, cezbe, bereket; merhamet, acıma ve esirgeyişi, iman ile gelen ferahlık. Yağmur da deriz aynı zamanda.
Esef: Rahmetten uzakta kalan insanın hayıflanışı.
Peygamber: Önder.
Haya: Kimsenin seni görmediği yerde O’nun seni izlediğinin farkında olmak hali. Görünürlüğün popülaritesinde muhafazası zorlaşan bir haslet.
Terazi: Ekmek parasının helalliğine denk düşen bir eşyanın metaforu.
Zarif: Kırılsa da kırmayan geniş bir gönül.
Kuş: Özgürlüğü kanatlarına bağımlı tıpkı insan gibi. ‘Ve kuşlar da kaderle uçar’
Kader: Rahman’ın adaleti.
Sofra: Aile olmaya vesile olan yaygı.
Yalnızlık: İnsanın en çıkmaz yanı.
Av: Hayvanın insana yakalandığı kadar insanın da insana yakalandığı; gaflette olan.
Yılan: Cennetten kovulmaya sebep olan, inanışa göre ayaklarından mahrum bırakılıp sürünmeye muhtaç olan canlı. Bknz. Sezai Karakoç- Yitik Cennet.
Halk: Aynı vatanı benimseyen, vatan uğruna canını verebilecek kitle.
Toprak: Uğrunda kanlar döküldüğünde vatan olan tabiatın anası.
Ses: Çoğu zaman kulaktan ziyade gönlün ihtiyaç duyduğu işitme organı kazanımı.
Çiçek: Cennetten bir nimet kadar saf bir güzellik.
Dudak: Ab-ı hayat.
Başörtüsü: Kadının hazinesi.
Komşu: Sokağı canlandıran, şehri güvenilir kılan, ülkeyi yapılandıran her bir ferd.
Ağaç: Tabiatın ve insanın biricik değeri.
Orman: Tekin çoğa dönüşüp yine bir olması, ciğerleri temizlediği kadar yüreği de ferahlatan doğal güzellik.
Doğa: Kainatın tüm renklerinin ahenkle dans ettiği ortam.
Ana: Sevgiye ve acıya gebe olan, yuvanın mümbit kaynağı kadın.
Ekmek: Nimetlerin başı. (Ülkemizde israf edilen ekmek rakamlarından bahsetmek istemiyoruz.)
Beden: Ruhun kılıfı.
Yuva: Aile otağı.
Öz: Tıynet, hakikat, kök. (Tartışmaya açık bir konudur.)
Yeryüzü: Güzelliği ile insanı mest eden ahiret tarlası.
Meczup: Bu dünyanın en akıllı kişisi.
Müzik: Ruhun gıdası.
Silah: Büyük bir gürültü ile gelen sessizlik.
Savaş: İnsanoğlunun tüm vahşiliğini aşikar olarak gözler önüne seren olay.
Sigara: Hiçbir şey yapılamayınca elin uzandığı dert ortağı.
Şark: Yapay sınırla belirlenen topraklara verilen isimlerden yalnızca biri.
Hemşehri: Karşılaşıldığında yüzde tebessüm bıraktıran memleket sevgisi.
Oda: ‘Od’ kelimesinden türeyen, yani herkesin bir ateş etrafında toplandığı sıcak ve samimi mekan.
Cömertlik: İçten ikram edilen he şey, en başta sevgi.
Yar: Gönül.
Günah: İnsanı insan yapan gafletin kendisi.
Tevbe: Allah’ın kulundan beklediği temel davranış. ?
Sokak: Yuvanın ve ailenin bulunduğu, güvenle yaşanılan mekan.
Dağ: Yeryüzünü ayakta tutan, yeri geldiğinde insanın sırtını yasladığı bir diğer insan.
Kapı: Yapıların girişinde bulunduğu kadar her işin de başlangıcında da bulunan ve açmasını bilene yol veren merhale.
Uzuv: İnsanın ömrü boyunca şükretse dahi eda edemeyeceği her bir organı
Aşk: Hayatın anlamı.
Ejder: Her milletin hayal dünyasını ayrı ayrı yansıtan hayali yaratık.
Şahit: İnsanın bir ömür boyunca içinde bulunduğu eylem.
Helak: İnsan azgınlığının en üst noktasında yaratının insanı ve dünyayı yerle yeksan eden karşılığı.
Kurtuluş: O’na layık olabilmek için çabalamak.
Ruh: İnsanın asıl dünyası.
Masal: Çocukları uyutmak dışında büyük altyapıya ve anlamlara sahip sözlü gelenek ürünü.
Destan: Milli bilinç menbalarından biri.
Gıybet: İnsanın en büyük dil afeti.
Hür: O’nun emir ve yasakları doğrultusunda insanın ulaşabileceği en haz dolu mertebe.
Melal: İnsanın kopamadığı aksi, hüzün.
Yezit: Bir kötünün nasıl tüm kötülere lakap olabileceğinin kanıtı. bknz. İkinci Emevi halifesi.
Ağlamak: Arınmak.