Çilek sevmeyen çok az insan vardır. Şahsen ben sevmeyen sadece iki kişiyi tanıyorum. Dokusundan kokusuna, tadına kadar onlarla ilgili her şeyi seviyorum. Ressamlar da kırmızı ve küçük görünüşlerini severler ki natürmort çalışmak için mükemmel nesneyi oluştururlar. Bu yazımızda sanatta bir sembol hâline gelmiş olan çileği natürmort çalışmalarında inceleyeceğiz.
Sanatta sembol denilince akla Orta Çağ sanatının sembolizmle dolu olduğu gelir. Dolayısıyla her nesnenin kendi özel önemine sahip olduğuna dair bolca kanıt var. Haç gibi bazı semboller Kutsal Yazılardan kaynak alınmıştır; balık ve diken Katolik geleneği aracılığıyla devam ettirildi. Gül, heybet ve saflığı temsil ediyordu; karanfil, doğallığı; aslan, kraliyet ve cesareti temsil ediyordu. Orta Çağda çilek ise bazı resimlerde, içerdiği çok sayıda tohum ve dünyevi zevklerin geçici doğasını yansıtan, geçtikten sonra pek hatırlanmayan geçici kokusu nedeniyle cinsel cazibenin sembolü olarak görülürdü.
Pek çok Orta Çağ el yazmasının sayfalarını büyüleyici bir şekilde süsleyen çileğin itibarını kurtarmak için asıl sahip olduğu sembolizmi aradık: Çilek aslında hiçbir zaman kötüyü veya düşkünlüğü temsil etmiyordu, daha çok masumluğun ve iyiliğin bir temsilidir. Çilek, dürüst insanın iyi meyvesini temsil eder.
1300’lü yıllara gelindiğinde, mükemmel doğruluğun bir sembolü olarak İtalyan, Flaman ve Alman sanatında ve İngiliz minyatürlerinde resmedilen çilekleri yaygın bir şekilde görebiliriz. Bunun nedeni Orta Çağ insanının çileğin depresif hastalıklara çare olduğuna inandığından kaynaklandığı söylenir. Bu şekilde çilek bize onu çevreleyen günahın şerrinden etkilenmeyen erdemli insanı hatırlatır. Şimdi gelin Orta Çağdan sonra yapılan çilek tasvirlerine göz atmaya başlayalım.
Katsushika Hokusai
Marc Chagall
Bu tablonun Marc Chagall tarafından yapıldığına inanır mısınız? En çok çocukluğunun rüya gibi ve gerçeküstü görüntüleriyle tanınan Chagall’ın pek bilinmeyen bir eseridir Masadaki Çilekler, Bella ve Ida.
Lucian Freud
Lucian Freud, bu doğal büyüklükteki çilekli natürmortu Eski Ustalar’a olan hayranlığının zirvesinde yaptı. Gerçekten de o kadar tutkuluydu ki Ulusal Galeri’nin o zamanki müdürü Neil MacGregor, gece yarısından sonra huzurun ve sessizliğin tadını şövalesiyle çıkarabilsin diye ona 7/24 erişim izni verdi. Bu eser, Freud’un patronu ve yakın arkadaşı olan Ann Rothermere’e bir hediye olarak yapıldı. (O kadar yakınlardı ki Rothermere’in sevgilisi Ian Fleming onları kıskanırdı fakat sonradan 1952’de evlendiler.)
Zinaida Serebriakova
Zinaida Serebriakova, Rusya’da akademik başarısı olan ilk kadınlardan biriydi. Zinaida Serebriakova bu natürmortu 1932 yılında Art Deco tarzında resmetmiştir.
Felix Vallotton
Vallotton, 1888-1900 yıllarında Paris’te aktif olan bir Fransız sanatçı grubu Les Nabis’i temsil eden ana sanatçıydı.
Pierre-Auguste Renoir
Renoir, 1900’lerden itibaren Güney Fransa’daki Midi bölgesinde, 1908’de bir ev inşa ettiği Cagnes-sur-Mer’de yaşadı. Kötü sağlığı onu bir sandalyeyle kısıtladı fakat kendisi natürmortun küçük boyutlu tuvallerine odaklanarak resim yapmaya devam etti.
Ferdinand Georg Waldmüller
Ferdinand Georg Waldmüller, Avrupa’da büyüyen ve orta sınıfı vurgulayan Orta Avrupa’nın (çoğunlukla Almanya) sanatsal dönemi olan Biedermeier dönemini temsil eden Avusturyalı bir ressamdı.
Edouard Manet
1882 yazı boyunca Manet, Paris’in yakınında Rueil’de birçok manzara resmi çizdiği bahçeli bir evde yaşadı. Hasta ve yaşlı olduğu için maalesef ki kendini sınırlamak zorunda kaldı ve çoğunlukla küçük ölçekli nesneler üzerine çalışmalar yapmayı başardı.
Adriaen Coorte
Coorte, sanat tarihindeki en güzel meyve ve sebze yorumlamalarıyla tanınır. Natürmortlarını, karanlık ve açık arka plana karşı bir çıkıntı üzerinde lezzetli görünen yiyecekleri tasvir eden minyatür biçimdeki kendine özgü boyama tarzı aracılığıyla tanıyabilirsiniz. Çok şiirsel, değil mi?
Louise Moillon
Louise Moillon, uzmanlığı meyvelerin detaylı ve gerçekçi işlemeleri olan Fransa’da bir Fransız natürmort ressamıydı. Bu muhteşem tabloyu henüz 20’li yaşlarında çizdi!