Kutsal ağaçlar gölgesinde…
Büyümenin, mevsimsel ölümün ve yeniden hayat bulmanın en açık sembolü ağaçlar olmuştur. Her zaman bir manzaradan fazlası oldular ağaçlar. Çok eski zamanlardan beri ağaçlar halkın bir parçasıydı. Şimdiyse bazı etnik gruplarda birer totem, bir kabilenin mistik atası oldu. Kutsal ağaçların doğasından gelen büyülü güçleri vardı. İnsanlar ağaç tasvirli tablolara da bu büyünün geçtiğine var sayabilir. Tabloların asıl hissiyatını öne çıkaran farklı farklı bir sürü ağacın olduğunu söyleyebiliriz. Gelin hep beraber sanatta ağaç sembolü ne anlama geliyor keşfedelim.
Ağacın yapısı evrene olan ilk bakış açısını gözler önüne seriyor. Kökler yeraltıyla, gövde yeryüzüyle ve dallar gökyüzüyle bağdaştırılırdı. Birçok halk kahramanı ağaçların dallarına tırmanarak gökyüzüne ulaşmıştır. Tam da bu nedenle ağaç yaygın bir sembol oldu ve çoğu etnik grubun geleneksel süs deseni olarak güzel sanatlara bir temel olarak geçirildi. Hayat Ağacı’ndaki gibi. Hayat Ağacının tepesine tırmanarak insanlar ruhani bir aydınlanmaya ulaşıyor ve kurtuluşa eriyorlar.
İsa’nın çarmıha değil de bir ağaca gerildiği Orta Çağ tasvirleri bu göstergeye dayandığına inanılıyor. Örneğin, Taddeo Gaddi’nin Hayat Ağacı, Kutsal Haç Bazilikası (Basilica di Santa Croce), Floransa’daki Baroncelli Şapeli’nin freskinde olduğu gibi, Hristiyanlıktan çok daha önce ortaya çıkmıştır.
Botanik Hafızanın Devamı
Hristiyanlığın sanat dili pagan sembolizmini aldı ve kendince dönüştürdü. Çoğu inançlı cahil olduğundan, Kitabı Mukaddes’i anlamak için ikonların detaylı değerlendirilmesine ihtiyaç duydular. Hâliyle ortaya bir botanik el kitabı çıktı.
Akasya, Meryem Ana’nın iffetini, badem ağacı Tanrı’nın gelişini, sedir İsa’yı, ceviz ağacı iffeti, karaağaç cömertliği ve bağlılığı, göknar ağacı sabrı, limon ağacı aşkı ve sadakati, zeytin ağacı barışı, portakal çiçeği masumiyeti, iffeti ve cömertliği, bambu insanlığı ve Kutsal Tutkuyu, söğüt İncil’i simgeliyordu.
Palmiye Dalı genellikle zaferi ve görkemi temsil etmek amacıyla kullanılır. Hıristiyanlıkta kullanılan palmiye dalı kurtuluşla ve hayat içindeki cennetle bağdaştırılır. Bir kural olarak Kudüs’e girişi anlatan tablolarda yer alır. Andrea del Verrocchio ve öğrencisi Leonardo da Vinci’ye atfedilen İsa’nın Vaftizi tablosunda arka planda tasvir edilen palmiye ağacı yine kurtuluşu simgeler.
Zeytin “barışa olan umut”, mutlu aile hayatı ve incelikli çalışmalar ile bağdaştırılır. Genelde, savaş ve epidemi süresince sanatçılar bu tasviri kullandılar. İncil’e göre tufandan sonra bir güvercin yeniden doğuşu simgeleme amaçlı bir zeytin dalı getirir. Siena İtalyan okulunun temsilcilerinden olan Neroccio di Bartolomeo de’ Landi Müjdeli Haber adlı eserinde zeytin dallarını kullandı.
Büyük melek Cebrail Bakire Meryem’i kutsar ve eli boştur. Yerde bir vazo içerisinde zambak ve uzaktan görünen zeytin ağaçları barışı ve bir Kurtarıcının sembolü olarak tasvir edildi. Siena okuluna mensup sanatçı genel olarak büyük melek Cebrail’i elinde zeytin ağacı tutar bir şekilde tasvir etmiştir.
İkona sanatçılar Mesih’in Kudüs’e girerken tasvir ederken İsa’yı zeytin dalı tutarken resmettiler. İsa’nın Gethsemane ve Göğe Yükseliş bahçesinde dua etmesi Zeytindağı’nda gerçekleşir. Bu nedenle, zeytin ağacı birçok sanatçının en sevdiği ögelerden biri olmuştur. Buna van Gogh da dâhil.
Gerçek bir sürrealist sanatçısı Salvador Dalí’nin zeytin ağacı üzerine kendince bir bakış açısı vardı. Belleğin Azmi tablosunda kurumuş bir zeytin ağacı bilgeliği temsilen resmedilmiş. Bu da ne yazık ki günümüzde demode görülüyor.
İncir ağacı ya da Firavun inciri şehvet ve doğurganlığı simgeler. Roma’nın efsanevi kurucuları Romulus ve Remus bir incir ağacının gölgesinde dişi kurt tarafından emzirildiler. Böylece, incir ağacı müreffeh bir Roma devletinin sembolü olarak kabul edildi.
Hristiyanlıkta bu ağaç dini resimlerde inanca ayrı düşeni temsil ederdi. İsa, verimsiz ve kuru incir ağacını lanetlemiştir. Klasizm resimlerinde Âdem ve Havva kıyafetleri olmamasından dolayı incir ağacı yapraklarıyla örtünürken tasvir edilirdi.
Onur ve zaferin simgesi Defne yaprağı ve dalı aynı anlamla günümüze kadar varlığını sürdürdü.
Meşe ağacı, Tanrıça Venüs ile bağdaştırılan kutsal bir ağaçtır. Rönesans döneminde popülerliğini kazandı. Bu dönem, seküler sanatta efloresans dönemiydi. Titian ya da Tiziano Vecellio’nun Kutsal ve Seküler Aşk tablosunda bir sembol olarak kullanıldığını görebiliriz.
Ardıç iffeti ve erdemi simgeler. Leonardo da Vinci muhteşem hayal gücüyle Rönesans döneminin simgelerini tablolarına yansıtmıştır. Ginevra de’ Benci tablosunda da Rönesans’ı ne kadar iyi temsil ettiğini görebiliyoruz. Ardıcın önünde güzel bir kadının yüzü resmedilmiş. Ardıç, İtalyancada ginerpo anlamına geliyor ve tablodaki hanımefendinin ismiyle -Ginevra- yarım kafiye oluşturuyor.
Çam ağacı ölümü temsil eder. Kesilir ve bir daha çiçek açmaz. Bunun yanında, yanına yetişen bitkiler de yakın zamanda ölür.
Meşe, güçlerinden dolayı bütün insanlık tarafından anılır. Rahip sınıfı da, aynı şekilde, kutsallığından dolayı övgü dolu şarkılarla hürmet ederler. Antik Yunanlılar ve Romalılar da bu şekilde meşe ağaçlarına saygı gösterirdi. Hristiyanlık meşe ağacına daha özel bir anlam da yükledi. Böylece, İsa’nın sembolü oldu. Meşe, duruşmalarda inanca metaneti de ima edebilir.
Belki Rafael Santi Kutsal Aile tablosunda güçlü bir meşe tasviriyle ağacın anlamını yaşatmıştır.
İncil’de geçen bir olaya tanıklık eden Mamre Ovası’nın ünlü meşe ağacı neredeyse tüm duvar resimlerinde ve dinî resimlerde kutsal üçlüyle (baba, oğul ve kutsal ruh) tasvir edilmiştir.
Ünlü Rus ressam Karl Bryullov bu dinî sembolü klasik çalışmalarında tasvir etmiştir. Bunlara örnek olarak Mamre Ovası’nda İbrahim’e Gösterilen Üç Melek, Meşe Tanrısının Anası tablolarına bakabiliriz. Ne mutlu ki meşe ağaçları Filistin topraklarındaki Hebron şehrinde hâlâ bulunuyor. Maalesef ki artık kurular. Bu kutsal ağaçtan yapılan ahşaplar hatıra olarak kiliselere satılıyor.
Sanatta Ağaç Sembolü Olarak Ölüm ve Yeniden Doğum
Avrupa sanatçıları için kurumuş ağaçların özel bir anlamı var.
Akbabayla tasvir edilmiş kuru ağaçlar faciayı temsil eder. Ağacın ana dalının yeşile dönmesi de yakında yeniden doğuşa bir işarete eder.
Üç ağacın dibinde bir haç bulunuyor. Genç öğrencilerin arkasında yeşeren yeni bir ağaç var. Bu da yeniden doğuşu simgeliyor. Caspar David Friedrich bu geleneği 19. yüzyılın başlarında devraldı. Ressam antik ormanlara bayılır ve büyük bir şevkle resimlerinde antik ağaçları tasvir ederdi.
Kırık dallı kuru ağaçlar ressamın külliyatında insan yaşamının kırılganlığını ve Hristiyan geleneğini takiben genç çalıları fırçasına yansıtmıştır. Genç Alman Romantik ressamın tablolarındaki haç her daim yeşilliklerle çevrelenmiştir.
Yaşayan Ruh
19. yüzyılda sanatçılar yoğun hissiyatlarını anlatabilmek için manzara çalışmalarına duygu eklemeye başladılar. Caspar David Friedrich’in kıvrımlı dalları insan ruhuna yeni bir yaklaşım getirdi. Örnek vermek gerekirse, Rügen’deki Beyaz Yamaçlar eserinde eğilmiş ağaçlar ressamın eşiyle mutlu bir beraberliği simgeliyor.
Maxim Vorobiev bir şimşeğin meşe ağacından geçtiği anı tasvir etti. Tuvalin karanlığından gelen güçlü kader ağacı hedef alıyor ve ikiye bölüyor. Karısının ölümünden dolayı çektiği acıyı fırçasına bu şekilde yansıttı.
Ivan Shishkin’in ünlü tablosu Düz Vadinin Ortasında karısı öldükten bir sere sonra yapıldı. Karısının ölümünden dolayı acı içinde olan Ivan, vadide bir meşe ağacı görür ve bu ağaç ona kendini anımsatır. Fırtınalara ve kötü hava şartlarına rağmen oracıkta güçlü ve yalnız öylece duruyordur bu ağaçlar.
Bialowieza Ormanında Kesilmiş Bir Meşe tablosu daha farklı duyguları içeriyor. Ölü bir şeyin yaşıyor olması gibi.
Naif Frida
Meksikalı ressam Frida Kahlo, dünyaya olan bağını kendince gösterirdi. Tarzı bazen naif sanat olarak görülür. Kendini köklerle bütünleşmiş olarak tasvir etmiştir. Doğanın bölünemez olan bir onu içine çekiyor gibi gözüküyor.
Halk geleneğini sürdüren Frida’nın inanlar ve doğa arasındaki bağlantıyı görme konusunda ileri görüşlü fikirleri vardı. Bir bahçıvan olan Luther Burban’ın portresini ve Kökler’i buna örnek gösterebiliriz.
Koca Çin’in Bahçeleri
Çin tablolarında ağaçların bir tık daha farklı estetik bir modası vardı. Çin sanatında en çok kullanılan ağaçlar, söğüttü. Söğüt, güzelliği ve hoşluğu simgeler. Aynı zamanda ilkbahar ve analık tanrıçası Guanyin’in ete kemiğe bürünmüş halidir.
Çam ağacı da Çinli sanatçılar için sevilen bir figürdü. Bunun nedeni, Konfüçyüs’ün azla yetinebilme ve metanetle bağdaştırılıyor olması. Bunun yanı sıra, taoist “gerekli ve gereksiz” kavramıyla da bağdaşıyor.
Tüm zamanların çoğu sanatçısı ağaç simgesine özel anlamlar yüklemiş ve kullanmıştır. İçinde gizli bir anlam yattığının farkında olarak ünlü eserlere farklı bir gözle bakabilirsiniz!