Eski bir gelenek olan düğünler sanatçılara karmaşayı ve karışıklığı sunmak için her zaman güzel fırsatlar yarattı. Dünyanın her bir yanında ve sosyal sınıflar arasında düğünler çeşitlilik gösterse de havadaki aşk kokusu ve kutlama havası (genelde) aynı kalır. Salgın sebebiyle eski ihtişamını yitirmiş olan düğünlerin, düğün sezonu yaklaşırken biraz da sanattaki ilhamlarından bahsedelim. İşte sanatta düğün tasvirleri!
Gelinin Kutlaması
Edward Blair Leighton, orta çağ döneminin romantik tasvirleriyle tanına İngiliz bir ressamdır. Bir ressamın oğlu olduğundan ailesi Edward’ın yeteneklerini erken keşfetti ve onu cesaretlendirdiler. Eserleri içli ve nostaljik havalar taşıyan tarihi temalar taşıyor. Bu eserler, çoğunlukla romantiklik ya da kibarlık arayışlarını tasvir eden detay açısından zengin eserlerdir. Leighton hiçbir zaman Kraliyet Akademisinin bir üyesi olmasa da orada kırk yılı aşkın sürede sergiler düzenledi.
Bu resim bir evliliğin tören anını tasvir ediyor. Tam olarak orta çağ havası taşımasa da Leighton’ın tarzının genel havasını veriyor. Her başarılı düğünde olacağı gibi burada da dikkat gelinin üstünde. Leighton resmi imzasını atan gelini odaklayarak resmetmiş. Pencereden süzen ışık huzmesiyle geline semavi bir yücelik verilmiş. Parıldayan gelinlik ve kibar duvak ilahi parıltıyı daha da vurguluyor. Nikah memuru, damat, yeni evli çiftin aileleri dâhil tüm davetliler dengeli bir şekilde gelinin etrafında duruyorlar.
Trajik Düğün
Düğünlere genellikle bir kutlama eşlik eder ancak durum burada böyle gözükmüyor. Bu düğünde de büyük bir törenin ortasında spot ışıkları altında çift zengin gözükse de ortada kasvetli bir hava var. Tam ortadaki genç ve kasvetli gelinle birlikte ortamın karanlık bir kilise olduğunu görüyoruz. Avutulamaz çaresizliğinin kaynağı yanındaki yaşlı adam olduğu belli, ki bu kişi aynı zamanda damat da. Adamın göğsündeki madalyalar büyük bir refahın direkt bir ipucu sunuyor. Damadın gelinine bakışları bir acayip, kesinlikle aşk ya da hayranlık beslemiyor. Etraftaki diğer figürler eserin karanlığın ve dalgın halini yansıtıyor.
Bu resim 19. yüzyıl ressamlarından Rus sanatçı Vasily Pukirev’e ait. Pukirev mütevazı bir başlangıç yaptı ancak 1847 yılında hayat onu Moskova Resim, Heykeltıraş ve Mimarlık Okuluna yönlendirdi. Bu okulda ilerleyen zamanlarda öğretmen de oldu. Eşitsiz Evlilik resmi en tanınan eseridir. Tuvalin en sağ kısmında bir kabartma da yapmış. Bu eser sosyal bir eleştiri niyetiyle mi yapılmıştı yoksa kendi hayatında kaybettiği aşkın dışavurumu muydu?
Köylü Düğünü
Bu, saygın Felemenk Rönesans ressamı Pieter Bruegel the Elder’ın en bilinen eseridir. Bu tür resimlerin çoğu kırsal yaşamın garip sahnelerinin tasviridir.
Bu resim canlı bir ahırda düğünün ortasını gösteriyordu. Gelin, yeşil perdenin önünde, kalabalık ziyafet masanın ortasında dikkat çeken bir şekilde oturuyor. Etrafında olan törenden soyutlanmış sessiz ve ağırbaşlı gözüküyor. Misafirler kapıdan akın akın giriyor ve eğlenceyi sağlayan iki tane de gaydacı var. Pencereden giren ışık günün erken saatleri olduğunu belirtiyor. 16. yüzyıl Felemenk göreneklerine göre damat ortada yok çünkü o dönemlerde damatlar akşama kadar düğün törenine katılmazlar. Bu resimde çok fazla şey olup bitiyor, sohbetlerin mırıltıları da duyuluyor gibi sanki. Ziyafet masasının altına özellikle yanlışlıkla konulmuş bir ayak var, fark etmiş miydiniz?
Taşra Düğünü
Bu resim, Philadelphia’ya taşınmış Alman göçmen Lewis Krimmel’ın eseridir. Sanat kariyerine 1810’da başladı ve Amerikan hayatının, özellikle de yerel inançları gösteren sahneleriyle ünlenmiştir. Burada Krimmel 1810 senelerinde Pennsylvania’da bir ahırdaki düğünü bize anlatıyor. Seramikler, sanat eserleri, Windsor sandalyeleri dâhil mobilyalar gibi nesneler ve dekorlar refah içindeki ailenin rahatlığını gözler önüne seriyor.
Krimmel gelini beyazlar içinde tasvir etmeyi tercih etmiş olsa da bu dönemde gelinler ille de beyaz gelinlik giymiyorlardı. Sanatçı burada aile, arkadaşlar ve hayvanlarla doluşmuş odada geline dikkatleri çekmek istemiş. Oturan kadın, muhtemelen gelinin annesi, duygusal patlama yaşıyor. Gelin kocasına sevgi dolu bir şekilde yaslanmış ve çift önlerindeki din adamından neredeyse habersizmiş gibi gözüküyor. Genç çiftin üstündeki çifte kumrular uyumlu bir birleşmenin sembolüler.
Büyük Düğün Töreni
Martin van Meytens the Younger, İsveç-Avusturyalı bir ressam. Avusturya aristokrasi dâhil hep çok etkileyici müşterileri olmuştur. Sanatçı bir aileden geldiği için hayatının çok erken dönemlerinde sanatsal yönünü ortaya çıkarabildi. 1732’de saray ressamı oldu ve ilerleyen vakitlerde Viyana Güzel Sanat Akademisi’nin de müdürü oldu. Nefes kesen resim, Avusturya tahtının varisi II. Joseph ve Parma Prensesi Isabella’nın detaylı düğününü tasvir ediyor. Düğün, 5 Ekim 1760’da Viyana’da Hofburg Sarayı’nda gerçekleşti. Meytens bu mühim düğünü kalıcılaştırmak için beş resim yapmıştır.
Bu muhteşem odanın ortasında on dört sandalyeli büyük bir masa var. Bu resim birkaç zarif garsonun on dört özel misafire tatlı sunduğu anı yakalamış. Maalesef kalabalığın geri kalanına (hem odadakilere hem de balkondakilere) bu ağız sulandırıcı tatlı ikram edilmemiş.
Düğün Çekimi
Pascal-Adolphe-Jean Dagnan-Bouveret Fransız asıllı Brezilya’da yetiştirilmiş bir sanatçıdır. 19. yüzyılda çok aktifti ve Sanatçılar Akademisinin çok önemli bir üyesi oldu. Bu resimde Dagnan-Bouveret, düğün çekimi sırasında bir fotoğrafçının stüdyosunu tasvir ediyor. Fotoğraflamanın icadı o dönemler çok yeniydi ve bu icattan Dagnan-Bouvert çok etkilenmişti.
Buradaki mekân Paris’te hakikaten var olan bir stüdyoya dayanıyor. Ön plandaki açık kapının üstündeki notta da yazdığı üzere olay aslında Vesoul’da geçiyor. Ortadaki sahnenin üstünde yer alan genç çiftle birlikte odada neşeli sohbetlerin döndüğü izlenimi verilmiş. Çiftin beden dilinden hiç de yeni evlenmiş gibi bir havası yok. 1879’da resim Paris Salonu’nda sunulduğunda seçkin detaylar kalabalığın ilgisini epey çekmişti. Dagnan-Bouveret’in böyle bir temayı seçmesinin nedeni bu resmi yaparken nişanlı olması da olabilir.
Hindu Düğünü
Hindu düğünleri günlerce, hatta bazen aylarca sürebilen pek çok renkli ritüellere ve kutlamalara sahip düğünlerdir. Bu resim Kuzey Hindistan’da Racastan’daki elit Ajmer Okulunun bir ürünü. Agni ya da kutsal ateş olarak adlandırabileceğimiz ayinden önce gerçekleşen ana evlilik geleneklerinden birini tasvir ediyor.
Çift geleneksel pandal ya da mandalın altındalar. Mandap üst üste sıralanmış ve mango yapraklarıyla süslenmiş. Hindu bir din adamı eski ritüelleri yerine getirirken genç çift elleri dua pozisyonunda pür dikkat adamın önünde oturuyor. Ön tarafta Hindu tanrı Brahma törene tanıklık ediyor. Dört başı ve geleneksel nitelikleri ile tanınır.
Kraliyet Düğünü
Bu resim, Fife’ın ilk kontu Alexander Duff’ın, VII. Kral Edward ve Kraliçe Alexandra’nın kızı Prenses Louise ile evliliğini kayıt altına alıyor. Kraliyet çiftinin mihrabın önünde diz çökmesini tasvir ediyor. Gelin damadın uzaktan kuzeni ve damattan küçük. Duruşundan gergin olduğu anlaşılıyor. Canterbury başpiskoposu bu büyük birlikteliği 27 Temmuz 1889’da resmileştiriyor. Kilise, nazik pembe elbiseler giyinmiş nedimeler de dâhil olmak üzere aristokratlar ve mühim insanlarla dolu. Kilisenin içi çiçekler ve tropikal ağaç yapraklarıyla daha da zenginleştirilmiştir.
Öne çıkan İngiliz portre ressamı Sir Sydney Prior Hall bunu Wales’in VII. Edward’ı için resmetmiştir.
Türk resim sanatında düğün tasvirleri
Ülkemize gelmiş en başarılı kadın ressamlardan Eren Eyüboğlu, Bedri Rahmi‘nin eşidir. Bedri Rahmi‘nin tanımıyla “doğuştan ressam” olan Eren, 81 yıllık ömrünün büyük bir kısmını Anadolu’ya ayırdı. Anadolu motifleri ve kadınları, Eren Eyüboğlu‘nun resminde önemli yer tuttu. Bahsedeceğim “Bursalı Gelin” de bunlardan biridir. [1]
Türk sanatında detaylı düğün resimleri için bkz. Türk Ressamlardan Düğün Resimleri