Sanatın Game of Thrones’ta Canlanışı

Game of Thrones, finalini yapalı epey bir süre geçti. Peki bu zamana kadar dizinin yapımcılarının ilham kaynağını hiç merak ettiniz mi? Elbette kitapları kaynak aldılar fakat asıl mesele bir karakterin yazılı tasvirini; belli saç stili, giyimi, yürüme tarzı olan kanlı canlı birinde canlandırmak. Bu girift meselenin yegâne cevabı hayal gücüdür. Fakat hayal gücü beslenmelidir ve bunun için sanattan daha iyi bir besin kaynağı mevcut değildir. Haydi hep beraber sanatın Game of Thrones yapımcılarına nasıl ilham verdiğine bakalım! İşte Game of Thrones sanat esintisi incelemesi!


Çeviren: Abdulkadir Bekdemir

Georgiana Burne-Jones Catelyn Stark mı?

Solda – Edward Burne-Jones, Georgiana Burne-Jones, 1883, sağda – Catelyn Stark

Game of Thrones sanat tarihi göndermesi diyince göze ilk çarpan şeylerden birisi Georgiana Burne-Jones’tur. Burne-Jones, Ön Rafaellocu sanat görüşünün temsilcilerinden Edward Burne-Jones’un eşi idi. Edward’ın isteği üzerine onun biyografisini piramitlerde sevimli bir vombat çizimiyle de süsleyen eşi Georgiana yazdı. Catelyn Stark gibi o da kocasına derinden bağlı bir hanımefendi idi fakat aynı zamanda Catelyn gibi bundan çok daha fazlasıydı. Georgiana da bir ressamdı fakat ne yazık ki birçok eseri günümüze ulaşamadı.

Georgiana siyasette de oldukça aktifti. 1895 yılında çok sevdiği Rottingdean Köyü’nün mahalle heyetinde yer aldı. Seçim kampanyalarında bir baronetin karısı için radikal olan pozisyonları alarak ve Rottingdean köylülerinin dertleriyle ilgilenerek işçi sınıfının çıkarlarını ve kadınların haklarını savundu. Bölgedeki günlük çalışmaların sokak aydınlatmasının, itfaiye ekipleri ve köylüler için bir köy hemşiresi sağlanması üzerine yoğunlaştı. Bilakis, yaşı ilerledikçe siyaseti daha radikal bir hal ve hüviyete büründü.

Edward’ın eserinde arkada çocuklarıyla birlikte Georgiana’nın portresini görebilirsiniz. Georgiana’nın yüz ifadesi vakur, ciddi ve odaklı fakat aynı zamanda alestadır. Sadece ufak bir dekoratif yakayla süslenmiş kasvetli koyu elbisesi ile tam bir iş kadınıdır. Sadece giyimi ve saç biçimi değil aynı zamanda hal ve hareketleri de Catelyn Stark’ta yansımalarını bulur.

Jorah Mormont ve Altın Miğferli Adam

Solda – Rembrandt, Altın Miğferli Adam, 1650, Berlin, sağda – Jorah Mormont

Buradaki benzerlik gerçekten çarpıcı. Game of Thrones’un Sör Jorah Mormont’u Ien Glen ve Rembrandt’ın Altın Miğferli Adam’ı birbirine tıpatıp benziyor. Sadece gözlerine, burunlarına ve ağızlarına bakın. Tıpkı Sör Jorah gibi bu tablonun da ilginç bir hikâyesi var.

Uzun zamandır bu eser Rembrandt’a atfediliyordu fakat 1960’lardan beri bu atfın sorgulanmasına yol açan kanıtlar gittikçe artmaktadır. Tablo 1980’lerdeki restorasyonu sırasında kapsamlı bir teknik incelemeden geçirildi. Kalın uygulanmış boyası ve yansıyan keskin ışığıyla miğfer, özellikle Rembrandt’ın canlı üslubunun nasıl abartıldığını gösterir. Yüzün karanlık ve aşırı teferruatlı sunumu Rembrandt’ın nev’i şahsına münhasır üslubuyla bağdaşmamaktadır. Teknik ve biçemsel farklılıklar Rembrandt’ın Glasgow’daki Zırhlı Adam eseri ile mukayese edildiği taktirde apaçık ortaya çıkmaktadır.

Parlak miğfer, uzun zamandır Mars’ın alametifarikası olarak görülmesi hasebiyle, Altın Miğferli Adam’ın savaş tanrısı Mars’ı temsil ettiği düşünülebilir. Bu tema genellikle Rembrandt’ın çevresindeki ressamlar tarafından ele alınmıştır.

Sansa Stark ve Ophelia

Solda – John William Waterhouse, Ophelia, 1910, Özel Koleksiyon, sağda – Sansa Stark

Belki Sir John Everett Millais’inki kadar meşhur olmasa da, John William Waterhouse’un Ophelia eseri kesinlikle daha dramatiktir. Gerçeğin ötesinden bakan gözleri uzun vakittir hissiselime benzeyen en ufak şefkat kırıntısına hasrettir. Kayıp aşkını bulma umuduyla veya belki de onun içinde açtığı yaranın acısından kaçarcasına çiçekler devşirerek koşup gezer vahşi kırlarda. Izdırabı aşikârdır. Sansa Stark; Game of Thrones’da başı dertte olan, çilekeş genç kadını canlandırır ve onun tasvirinde Ön Rafaellocu dönem tablolarından ilham alınmıştır. Game of Thrones sanat esintileri arasında en dikkat çeken parça Ophelia‘dır.

Joffrey Baratheon’un İçindeki Caligula

Solda – John William Waterhouse, Ophelia, 1910, Özel Koleksiyom, sağ
Solda – Caligula’nın Başı, Ny Calsberg Glyptotek, Kopanhag, sağda – Joffrey Baratheon

Bu hususta benzerlik safi görünüşün çok ötesinde. Caligula 37’den 41 yılına kadar hüküm süren üçüncü Roma imparatoru idi. Gaius Caesar ismiyle dünyaya gelmiş olsa da, Julius Sezar’dan sonra babasına Germania seferi sırasında askerleri tarafından verilen Caliga mahlasının küçültme sıfatı almış hali, küçük askerin çizmesi manasına gelen ‘’Caligula’’ mahlasıyla anılmaya başlandı. Caligula dönemi hakkında az sayıda kaynak mevcut fakat hükümdarlığının ilk altı ayında soylu ve ılımlı bir hükümdar olduğu biliniyor. Bu dönemden sonra oklar tersine dönüyor ve Caligula; zalim, sadist, savurgan ve cinsel sapkınlıkları olan bir hükümdar olarak tasvir ediliyor. Bu kaynaklar şüpheli olabilir lakin kısa hükümdarlığı sırasında Caligula kesinlikle imparatorun sınırlandırılmamış kişisel gücünü arttırmak için çaba gösterdi. Kesinlikle bir yerlerden tanıdık geliyor….

Tarthlı Brienne ve Joan of Arc (Jeanne d’Arc)

Solda – John Everett Millais, Joan of Arc, 1865, Özel Koleksiyon, sağda – Tarthlı Brienne

Joan of Arc, 1865 yılında John Everett Millais tarafından yapılan bir tablodur. Dizleri üzerine eğilmiş dua ederken iki eliyle kılıcını tutmaktadır. Saçı açık, gözleri cennet hasretini yansıtırcasına göğe dönük, yüzünde meyus bir ifade hakimdir. Millais, bu eserinde Jeanne d’Arc’ın İngilizlere karşı yapılacak savaşta orduların başında bulunması için onu Michael, Margaret ve Catherine’in cesaretlendirdiği anı yansıtmıştır. Göğe vakur bakışına ve güçlü duruşuna rağmen bilindiği üzere savaşın neticesi onun için pek iyi olmadı. Bu eser Londra’da Kraliyet Saray Akademisi’nde ilk kez sergilendiğinde sanat dergisinden bir eleştirmen çelik zırhın gerçekçi sunumuna dikkatleri çekmişti. Ama tablo bundan çok daha fazlasını ifade ediyor. Altında kırmızı eteğiyle erkek zırhı içinde bir kadın… Kesin bir ayrım gözeten bir dünyada her ikisini de başarmaya çabalıyor.

Tarthlı Brienne: Game of Thrones’un kadın savaşçısı! O, Joan of Arc’a hem çok benziyor hem de hiç benzemiyor. Brienne doğasındaki savaşçıyı ön plana çıkarır, hisleri hem onu hem de çevresindekileri tehlikeye atan mefhumlardan ibarettir onun için. Joan gibi o da vakur bir duruşa sahiptir. Brienne güçlü fakat umutsuzdur; onur, adalet, ızdırap ve çaresizlik mefhumlarının hepsini tecrübe etmiştir. Bu kahramanların her ikisi de hem düşmanlarına hem de ciddiye alınmama ve aşağılanmaya karşı savaşmak zorunda kalmıştır.

Jon Snow Ne Kadar Çaresizdi?

Solda – Gustave Courbet, Çaresiz Adam, 1844-1845, Özel Koleksiyon, sağda – Jon Snow

Corubet’nin Çaresiz Adam eseri onun birçok otoportresinden birisidir. Adam kendine bakmayı seviyormuş, burası kesin. Bu eserde Courbet, cepheden bakıldığında çaresiz ve klostrofobik görünüyor. İfadesi hem korkusu hem de ruh hastalığını ele veriyor. Bu eseri, ölene dek çalışma odasında asılı kaldı. Ondan ayrılmak istemediğine göre tablonun onun için önemi büyüktü. Belki de bu eseri ona nereden geldiğini hatırlatıyordu; genç bir sanatçı olduğu, şöhret kazanmaya başladığı ve ay sonunu getirmeye çabaladığı dönemleri.

Diğer yandan Jon Snow, bildiğimiz üzere, hiçbir şey bilmiyor. Fakat hayata tekrar döndüğünde, yüzü Courbet’nin çaresizliğini yansıtıyor. Sanki onun için önemli olan her şeyi teker teker kaybedeceğini bilircesine…

Margaery Tyrell Gülün Ruhu’nu Keşfediyor

Solda – John William Waterhouse, Gülün Ruhu, 1908, Özel Koleksiyon, sağda – Margaery Tyrell, Game of Thrones sanat tarihi

Game of Thrones yapımcılarının ellerinde bir John William Waterhouse eserleri kitabı olduğu aşikâr. Burada Margaery Tyrell’i Waterhouse’un, Gülün Ruhu eserindeki kadının duruşunu yeniden canlandırırken görüyoruz. Waterhouse, eserinin başlığını genel hatlarıyla Chaucer’ın umut şiiri Romaunt of the Rose’dan ilham alarak oluşturmuştur. Bu şiir de Guillaume de Lorris tarafından kaleme alınmış 13. Yüzyıl Fransız aşk romanı Gül’ün Romanı’nın uyarlamasıdır. Anlatıcı aşk tanrısı ile sonu saf aşkı temsil eden güle varacak olan bir yolculuğa başlar. Gülün Ruhu Waterhouse’un yaratıcılığının doruğunda halkla bir bağ oluşturduğu zaman ürettiği bir eseridir. Modern tarza uyum sağlarken nev’i şahsına münhasır tasavvur gücünü de layıkıyla kullanmıştır.

Gülün Ruhu 2007’de Christie’de 1,140,000 pounda satıldı. Eğer tekrar satışa çıkacak olursa çok daha pahalıya gideceği kesin, o yüzden birikim yapmaya başlasanız iyi edersiniz…

Kaynakça: https://www.dailyartmagazine.com/how-art-inspired-game-of-thrones/

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir