Sanat tarihi boyunca bazı konular ressamlarda ve sanatseverlerde güçlü bir yankı uyandırmıştır. Kedilerden aşk tanrısı Cupid’e kadar uzanan ve kendine her dönemde yer bulan sanatın en gözde konularının başında ise çiçekler gelir. Güzel bir gül, beyaz bir zambak, bir orkide – hepsi sanatseverler için büyüleyici bir şekilde dekoratiftir. İşte sanat tarihinde çiçekler!
Çeviren: Betül Kap
İster kilin içine oyulmuş ister bir natürmortta resmedilmiş olsun, çiçeklerin ve diğer bitkilerin tasvir edilmesinin kökleri antik dönem sanatına kadar uzanır ve günümüzde de oldukça popülerdir. Şimdi resim sanatında çiçeğin yerinin izlerini sürecek, gelişimini keşfedecek ve ressamları yüzyıllar boyunca etkileyen ikonografik hareketleri inceleyeceğiz.
Antik Mısır
Antik Mısır mitolojisinde lotus çiçeği güneşi sembolize etmektedir ve yaratılış ile yeniden doğuş gibi kavramlarla yakından ilişkilidir. Yalın ve estetik lotus motifleri; papirüs çizimleri, tılsımlar ve seramikler gibi sanatsal nesneleri süslemek amacıyla sıklıkla kullanılmıştır.
Dekorasyon amacının haricinde, Mısırlılar çiçekleri sanatsal bir araç olarak da kullanmıştır. Örneğin Kral Tutankhamun’un mezarında değerli eşya ve hazinenin yanı sıra boyanmış keten üzerine ayçiçeği, gelincik ve mavi lotus gibi çiçeklerden yapılmış yaka kolyeleri de bulunmuştur.
Orta Çağ Sanatı
Çiçek motifleri Orta Çağ sanatında da öncü motifler olarak karşımıza çıkar. Bu dönemde duvar örtüleri ve diğer büyük boyutlu tekstil ürünleri popülerlik kazanmış, tüm Avrupa’da kaleleri ve kiliseleri süslemiştir. Bu ürünlerin çoğunda resmin öznesi -genellikle bir grup figür- tekrarlanan çiçek desenleriyle bezeli bir zemin üzerinde yer alır. Bu parçalar millefleur (Fransızca bin anlamına gelen mille ve çiçek anlamına gelen fleur kelimelerinden) olarak bilinir.
Rönesans
Dini sanatta çiçek kullanımı, cinselliğe karşı korunan tutumları temsil eder. Çiçeğin ilkbaharın sembolü, yeni yaşamın ve üremenin dürtüsü olduğu görüşünü benimseyen Greko-Romen anlayışı ise çiçeğin bir iffet sembolü olduğu Hristiyan düşünce tarzına meydan okumuştur.
İtalyan Rönesansı döneminde sanatçılar millefeur örtülerinden aldıkları ilham ile yaptıkları büyük ölçülerdeki mitolojik tablolarına çiçek motiflerini sıklıkla dahil etmişlerdir. Botticelli’nin İlkbahar (Primavera) adlı eserinde, Bahar tanrısı çiçeklerle bezeli orman zeminine çiçekler serpiştirirken resmedilmiştir. Tabloda yüzden farklı türde çiçek vardır.
Bu esnada Kuzey Avrupa’daki birçok Rönesans ressamı natürmort tablolarda ustalaşmaktadır. Bu tablolarda çiçekler de sıklıkla yer alır. Metropolitan Sanat Müzesi’ne göre bu tablolar “genellikle farklı ülkelerden ve hatta farklı kıtalardan çiçekleri bir vazo ve bir tomurcuklanma ânı içerisinde bir araya getiren” tablolardır. Bu tablolar Kuzey Avrupa Rönesansında botanik kitaplarının ve çiçekler üzerine yapılan çalışmaların önemini ve yaygınlığını gözler önüne sermektedir.
Viktorya Dönemi
Viktorya döneminde çiçekler dini önemlerini yitirmiş ve sadece kitlesel olarak üretilen bir süs dekorasyonu haline gelmiştir.
Monet, sanattaki çiçekleri daha soyut biçim ve renk uyumlarına dönüştürmüştür. Geniş vuruşlarda ve katmanlı dokularda parlak renkler kullanmıştır. Kendini teori kısıtlamalarından kurtaran Monet;
“Bir kuş şarkı söylerken resim yapmayı seviyorum” demiştir.
Batı Tarihinde Çiçeklerin Anlamları
Batı tarihi boyunca tablolar, kutsal kitapların ilahi gizemlerini aydınlatmak için rehber olarak kullanılmıştır. Her çeşit çiçek, Batı sanat tarihi boyunca belirgin bir anlama sahiptir. Bizans, Gotik ve Erken Rönesans resimleri, çiçeklerle ilgili felsefe ve Hristiyan sembolizmi açısından zengindir.
Beyaz Zambak – Bakireliğin sembolü olarak kullanılmıştır. Yaprakların beyazlığı vücudunun saflığını temsil eder. Ayrıca dirilişi simgelemektedir.
Orkide – Kıskançlık, şüphe ve aldatmayı temsil eder.
Gül – Meryem Ana’yı sembolize eder. Dikenli bir beyaz gül, günahın değmediği Meryem Ana’nın saflığının sembolüdür. Bakire Meryem genellikle güllerle çevrili olarak tasvir edilmiştir. Gül ayrıca Mesih’in yaralarını temsil eder. Güller gerçek, nazik ve sonsuz sevginin simgesidir. Gül ayrıca Villeneuve Rosalina, Saint Acisclus ve Saint Hermengild’in simgesidir.
Lale – Zenginlik, refah, ticaret, ticareti sembolize eder.
Zambak – Saflığı temsil eder. Çiçek ayrıca St. Anthony saflığı ile ilişkilidir.
Süsen – Baharı, yenilenmeyi temsil eder.
Lavanta – Arzu, mengene, ahlâksızlık, masumiyet kaybını sembolize eder. Ortaçağ fahişeler saçlarını lavanta sapları ile süslemiştir. Aynı zamanda köylü sınıfının ve köy yaşamının sembolüdür.
Karahindiba – Masumiyet, çocukluk, nostalji, geçmişin özleminin simgesidir.
Menekşe – Saray aşkını, flörtü, baharı, masumiyeti, erdemi simgeler.