Romantizm sanat akımı 18. yüzyılın sonlarında ve 19. yüzyılda Aydınlanma sırasında rasyonel idealara tutunan Avrupa ve Amerika’da hızla yayılmıştır. Ressamlar, dünyayı anlamak ve tecrübe etmek için mantık ve düzen kadar his ve duyguların da aynı derecede önemli olduğunu vurgulamışlardır. Romantizm, bireysel hak ve özgürlük arayışında bireysel hayal gücünü ve sezgileri savunmuştur. Sanatçıların yaratıcı ve öznel hükmü yenilikçi hareketleri 20. yüzyıla kadar pekiştirmiştir.
Çeviren: Elif Dağatar
Romantizmciler; edebiyat, müzik, sanat ve mimari gibi her alanda seslerini duyurmuşlardır. Çoğu ülkenin akademisyenlerinin tercih ettiği Neoklasizmin durgun tarzına tepki gösteren geniş kapsamlı bu uluslararası hareket özgünlüğe, ilhama ve hayal gücüne önem vermiş böylece hareket içerisinde çeşitliliği desteklemiştir. Ayrıca birçok Romantizm sanatçısı artan sanayileşmeyle baş etmek için bireylerin doğayla ilişkisinin ve idealize edilmiş bir geçmişin üzerinde durmuştur.
Görsel Sanatlarda Romantizm
Şair ve sanatçı William Blake ile İspanyol ressam Francisco Goya, çalışmalarının vurgusu, hayal güçlerinin tesiri ve sıklıkla koyu eleştirel politik farkındalıklarından dolayı çeşitli akademisyenler tarafından Romantizmin ‘babası’ olarak kabul edilirler. Esasen gravür sanatında çalışan Blake, yeni bir dünya vizyonunu dışa vurduğu, tanrılar ve güçlerle dolu efsanevi evrenler ve endüstriyel toplum ile bireylerin baskılarını kesin bir şekilde eleştiren şiirlerinin yanında çizimlerini de yayınlamıştır. Goya, kâbusumsu güçleri vurgulayan insan yaşamı ve olaylarını yansıttığı Black Paintings (1820-23) gibi eserlerinde irrasyonelliğin dehşetini araştırmıştır.
Bonapart Veba Salgınında Jaffa’yı Ziyaret Ediyor (1804)
Fransa’da ressam Antoine-Jean Gros, daha sonra Romantik akımı yöneten ve geliştiren Theodore Gericault ve Eugene Delacroix gibi sanatçıları etkilemiştir. Napolyon Bonapart’ın askerî kampanyalarını Bonapart Veba Salgınında Jaffa’yı Ziyaret Ediyor (1804) gibi resimlerde kaydeden Gros sahnenin duygusal yoğunluğunu ve acısını vurgulamıştır.
Medusa’nın Salı (1819)
Theodore Gericault’un Medusa’nın Salı (1819) ve Eugene Delacroix’in Dante’nin Kayığı (1822) gibi resimler Romantizm’i daha büyük kitlelerle tanıştırmıştır. İki resim de sergilendikleri Paris Salonlarında skandala yol açmıştır. Akademi tarafından tercih edilen neoklasik tarzından ayrılarak ççağdaş özneler kullanması Akademiyi ve daha büyük bir kitleyi kızdırmıştır. Duygusal ve fiziksel sınırların ve çeşitli psikolojik durumların tasviri daha sonra Fransız Romantizmin ayırt edici özelliği olacaktır.
Dante’nin Kayığı (1822)
Gericault’un 1824’teki ani ölümünü takiben Delacroix, Romantik akımın lideri haline gelmiş, bir kompozisyon biçimi olarak renkler üzerindeki kendi vurgusunu ve hislerini aktarmak adına etkileyici fırça darbesi kullanımını getirmiştir. Sonuç olarak 1820’lerde Romantizm, Batı dünyasında hâkim bir sanat akımı hâline gelmiştir.
İngiltere, Almanya ve Birleşik Devletlerde, İngiliz John Constable’ın, Alman Caspar David Friedrich’in ve Amerikan Thomas Cole’un eserlerinde görüldüğü gibi Romantizmin ileri gelen sanatçıları öncelikle manzara çizimine odaklanmış ama her zaman bireylerin doğayla olan ilişkilerini gözetmişlerdir.
Kabus (1781)
Romantizmden Sonrası
Romantizm çeşitli ülkelerde belirli bir zamanın ardından etkisini yitirmeye başlamıştır. 1830’lara doğru fotoğrafın tanınması, artan sanayileşme ve şehirleşme ile sanat tarzı Realizme doğru yönelmeye başlamıştır.
Ön-Raffaeloculuk (Pre-Raphaelites)
Romantiklerin Orta Çağ sanatı gibi daha önceki tarzlara dönmesi, 19. yüzyıl sonrası İngiliz Pre-Raphael’leri -Edward Burne-Jones, Dante Gabriel Rossetti ve John Everett Millais gibi sanatçıları- büyük ölçüde etkilemiştir. Bu sanatçılar Natüralizmden süzülmüş Romantizme çalan Orta Çağ’ı, dini ve Shakespearvari meseleleri tasvir etmişlerdir. Hayal gücünün yanında görsel sanat ve edebiyat arasındaki bağlantıları da vurgulamışlardır.
Turner ve Delacroix’in Etkisi
Turner ve Delacroix’in çalışmaları ve coşkulu fırça kullanımı ile renk seçimleri, İzlenimcilik üzerinde oldukça büyük bir etki sahibi olmuştur. Birincil kompozisyon biçimi olarak çizgi yerine renge olan vurguları, özellikle Georges Seurat’ın Neo-İzlenimciliği geliştirmesinde ve Fovizm ile Orfizm gibi sonradan gelen akımlar için temel olacak renk kuramını oldukça etkilemiştir.
The Hay Wain (1821)
Goya’nın Etkisi
Goya’nın İspanyol hayatını hissiz tasvirleri, gelecek nesilden öncü Fransız ressam Eduard Manet gibi birçok Realist sanatçıyı etkilemiştir. Pablo Picasso’nun Guernico (1937) gibi bazı ünlü eserleri Goya’nın etkisinin hemşehrilerinin üzerinde sürdüğünü göstermektedir. Savaşın korkunç sonuçları ve sefilliği kendine, 20. yüzyılda kendi vahşi savaşını tecrübe etmiş bir kitle bulmuştur.
William Blake’in Etkisi
William Blake’in tek bir görüntüyü aktarmak için imge ve metin kullanımı pek çok modern sanat akımında etkili olmuştur; İtalyan Fütürizmi, Orfizm, Rus Fütürizmi, Dada ve Sürrealizm. Hepsi imge ve yazıyı çeşitli şekillerde kullanmıştır. Blake’in vizyoner mistizmi ve isyankârlığı, Jack Keruoack olmak üzere 1950’lerin Beat neslini etkilemiştir.
Caspar David Friedrich’in Etkisi
Caspar David Friedrich’in sembolik manzaraları ve bunların süblim çağrışımlarının; Ekspresyonist Edvard Munch’tan Sürrealist Mark Ernst ile Rene Magritte, Soyut Ekspresyonist Mark Rothko ve Barnett Newman’a kadar çeşitli modern sanatçılar üzerinde süregelen etkisi olmuştur. Friedrich’in ilham verici Alman manzarası, 1930’larda Naziler tarafından Kan ve Toprak ideolojisini yüceltmek için kullanmıştır. Bu da ırkçılığı desteklemiş ve milliyetçiliği romantize etmiştir. Sonuç olarak Friedrich’in ismini aklaması uzun yıllarını almıştır.
Bireyin önceliğini ve bu birey içerisinde öznel hayal gücü ile hissi vurgulayan Romantizm ilkeleri, modern kültürün çoğunun temeli olmuştur. Sürrealizmin rüya yaşamı ve öznel bilinçaltı vurgusu, Ekspresyonizm’in duygusal yoğunluğu ve kültürel bir ünlü olarak sanatçıya yaptığı çağdaş vurgunun hepsi Romantizmden kaynaklanmaktadır. Akım; birey, kişinin kendi deneyimi ve sanattaki ifadesi hakkında nasıl düşündüğümüzün bir parçası hâline gelmiştir. Sanatçı kavramı, herhangi bir öncü hareketin parçası olan gerçekliğin daha derin doğasıyla uyumlu bir vizyonu olması, aslında Romantik bir görüştür.
Köle Gemisi (1840)
Kaynakça: https://www.theartstory.org/movement/romanticism/artworks/#nav