Süregelen koronavirüs karantinası sırasında gördüğümüz tüm sanat dijital ortamda olunca, daha önceden cepte saydığımız çoğu şey üzerine düşünebiliriz. Bir müzeyi ziyaret etmenin pek çok faydası vardır. Ama müzeleri tekrar tekrar ziyaret etmemizi sağlayan şey nedir?
Çeviren: Sıla İlhan
Dünyanın en popüler müzelerinden bazılarının koridorlarının tamamen boş olduğunu hayal etmek zordur. Louvre Müzesi‘ni görünürde kimse olmadan, normalde Mona Lisa‘yı çevreleyen kalabalıktan arınmış bir şekilde düşünmek garip hâle gelir. Müzeleri ziyaret etmek çok uzun zaman önceymiş gibi geliyor olabilir. Yine de o zamanlar, sanat eserlerini görmenin ve gitmenin ne kadar kolay olduğunu kanıksamıştık. Dijital ortam şu anda bunlara erişmenin tek yolu olduğu için, bir müzeyi ziyaret etmenin ve sanat eserlerini şahsen görmenin faydaları üzerine düşünebiliriz. Tekrar müzeleri ziyaret edebilmeyi beklerken, sanal olarak ziyaret edilebilecek en iyi müzelerin listesine en iyi müzelerin listesine erişebilirsiniz.
1. Sanat eserlerine çok yaklaşabilmek ve onları kişiselleştirmek!
Kendimizi çoğu şeyden soyutladığımız bu dönemde, sanatla ilgili her şeyden uzaklaşmış gibi hissetmek doğaldır. Renklerin parlaklığını ve boyalı fırça darbelerini çıplak gözle görmeyi özlemeye başlarız. Gerçek bir sanat eserini ilk defa gördüğümüzde içimizde özel bir his uyanır. Gerçek hayatta nasıl görüneceğine dair beklentimiz büyük bir heyecana yol açar. Bazı kurulum çalışmaları sırasında, sanat eserlerine dokunmamıza ve etkileşimde bulunmamıza bile izin verilebilir. Londra’daki Kraliyet Akademisi’ndeki Anthony Gormley sergisinde, ziyaretçilerin devasa metal tel çemberlerinin üstünden, altından ve içinden geçmesine izin verildi.
Deneyime bütünen bakıldığında, özel ve yeni hissettiriyordu. Gerçek bir şeyi görme fırsatı, genellikle çevrimiçi olarak gördüğümüz statik, iki boyutlu görüntülerden tüm beklentilerimize meydan okur. Ama şimdi, tüm sahip olduğumuz şey bu çevrimiçi görüntüler…
2. Bir müzeyi ziyaret etmenin farkındalığı!
Bir galeri odasında bir sanat eseri ile yalnız olmayı deneyimlediyseniz, benzerini hissetmenin zor bir duygu olduğunu bileceksiniz. Zamanda geriye yolculuk ettiğinizi, farklı bir dünyaya götürüldüğünüzü hissediyorsunuz. Sanatçının başyapıtının önünde sanki yeni yaratılmış gibi duruyorsunuz. Her küçük ayrıntıya bakmaya başladığınızda, görülecek çok şey var, neredeyse çok fazla. Tek bir sanat eserinin önünde saatler geçirebilirsiniz.
3. Mükemmel Instagram fotoğrafı için bir müzeyi ziyaret etmek!
Hepimiz en az bir kez bu suçluluk duygusunu tatmışızdır. Sürekli olarak nerede olduğumuza ve ne yaptığımıza dair görseller paylaşmanın norm haline geldiği bir çağda yaşıyoruz. Van Gogh’un Ayçiçekleri fotoğrafını Instagram’a koymadıysanız, Ulusal Galeri’ye gitmiş sayılır mısınız?
Elbette bunun çok büyük bir faydası var. Instagram’da gezinme ve dünyanın her yerinden sanat eserlerini yüksek çözünürlükte ve tek bir yerde görme yeteneği inanılmazdır. Şu anda müzeleri gezemeyen, sanatı seven hepimiz için büyük bir avantaj! Bunun mümkün olmadığı bir zaman hayal etmek zor. Sosyal medya, parmak uçlarımızla çok fazla sanata erişmemizi sağlıyor. Ancak tüm Instagram akışlarımız şu anda bu estetik açıdan hoş galeri fotoğraflarını kaçırıyor. Belki de kamera rulomuzda birkaç ay öncesine geri dönme zamanı gelmiştir. Eski bir fotoğrafı bulun ve daha önce hiç yüklemediğimiz bir şeyi yükleyin. Sonuçta Instagram profillerimizi mükemmelleştirmeli ve takipçilerimizi güncellemeliyiz!
4. Hayatta bir kez sergilenen bir sergi, bir müzeyi ziyaret etmeye değer!
Her yıl çok sayıda insanı galerilere çeken şey sergilerdir. Ne yazık ki, koronavirüs salgını nedeniyle müzelerin kapanmasıyla bazı inanılmaz sergiler yarıda kesildi. Londra’daki Ulusal Galeri’deki Titian: Aşk, Sanat ve Arzu, karantina nedeniyle kapatılmak zorunda kalmadan sadece üç gün önce açılmıştı. Dört asır sonra ilk kez, İspanya Prensi Phillip için bir dizi olarak oluşturulan altı tablo, dünyanın dört bir yanındaki galerilerde bir arada sergilendi.
Ayrıca Ulusal Galeri’de kadın sanatçı Artemisia Gentileschi’ye adanmış bir sergi olan Artemisia‘nın, bu ay içinde açılması planlanmıştı. Sergi ertelendi çünkü pek çok sanat eseri İtalya ve Amerika’dan İngiltere’ye gönderilmek zorundaydı, bu da şu anki küresel durum şartlarında imkansız hale gelmişti. Normalde sadece kısa bir süre için açık olan bir sergiyi görme şansı, pek çok insanı müzeleri ziyaret etmeye teşvik eden şeydir. Kaçırmak istemeyeceğiniz bir şey, hayatta bir kez karşılaşabileceğiniz bir fırsat…
5. Hediyelik eşya dükkanını ziyaret etmek!
Sanat tarihi kitapları, kartpostallar, mıknatıslar, baskılar, posterler, hatta Picasso küpeleri: hepsi var. Galerinin küçük bir parçasını yanınıza alma fırsatı, deneyimin bir parçası hâline geliyor. Bir poster ya da panonuz için küçük bir kartpostal şeklinde galeriyi kendi evinizde yeniden yaratma şansı da cabası! Belki de en iyi hediyelik eşya dükkanlarından biri Londra’daki Victoria ve Albert Müzesi’ndedir. En güzel kumaş desenleri, eşarplar, bez çantalar, defterler ve daha fazlasıyla doludur. Bir başka şaşırtıcı örnek, Paris’teki Louvre Müzesi’ndeki piramidin altındaki dev hediyelik eşya dükkanıdır. Birçok müzenin sunduğu karantinadayken bu alışveriş deneyimini kaçırmak istemiyorsanız, ziyaret edebileceğiniz kendi çevrimiçi mağazaları var.
Bunlar, bir müzeyi ziyaret etmenin faydalarından sadece birkaçı. İster yeni bir şehri keşfetmek isteyin, ister kaç kez görmüş olursanız olun asla sıkıcı olmayan belirli bir sanat eserini görmek isteyin, müzelerin sunabileceği çok şey var. En ünlü sanat eserlerinden bazılarının yanında olma şansı, doğal karşıladığımız bir durum. Karantina, sanat eserleriyle bu fiziksel teması ve beraberinde gelen tefekkür deneyimini kaçırmamıza neden oldu. Ama belki de müzeler yeniden açıldığında, deneyimden daha önce aldığımızdan daha fazla keyif alacağız. Bir dahaki sefere bir müzede olduğumuzda, belki bir an durup, sanata bakarak zihnimizin ne kadar değişebileceğini takdir ederiz.
Kaynak: https://www.dailyartmagazine.com/benefits-of-visting-museums/