Karlar Kraliçesi – Kitap Çizimleri

Karlar Kraliçesi en güzel kış masallarından biridir. İlk olarak 21 Aralık 1844’de yayınlanan bu hikâye, Han Christian Andersen’in en uzun hikâyesidir.


Çeviren: Simge Şahin

Söylentilere göre Andersen, bu hikâyeyi bir hayal kırıklığından sonra yazdı. İsviçreli opera sanatçısı Jenny Lind’e aşık oldu fakat Jenny Andersene o gözle bakmadı. Böylece Andersen, Karlar Kraliçesi’ni yazdı. Aynı zamanda arkadaş kaldılar. Bu büyülü peri masalı, edebiyatta ve filmlerde diğer birçok kişiye ilham oldu. C.S. Lewis’i, Narnia Günlükleri‘nin ilk kitabı olan Aslan, Cadı ve Dolap’ı yazarken etkiledi. Ayrıca 2013 yapımı Disney filmi Karlar Ülkesi’nde, Karlar Kraliçesi’ne dair net göndermeler bulunur. Bu peri masalı, birçok sanatçının resimlemesi ile birlikte değişik baskılarla devamlı olarak basılmıştır.

Karlar Kraliçesi aslında Gerda ve Kay’ın yaşadığı iyi ve kötü arasındaki bir savaştır. Fakat bu, masaldaki tek sembolizm değildir. Semboller ve anlamlarından konuşmadan önce, yıllardır bu masala hayat veren bazı ressamlardan bahsetmemiz gerekir. Vilhelm Pederson 1844’de orijinal kitabın çizimlerini yaptı. Bu çizimler gravür gibi göründüğü için o zamana özgündür. Yıllar boyunca masalı resmedenlerden bazıları da Rudolf Koivu, Arthur Rackham, Edmund Dulac ve Jennie Harbour’dur. Onların yanı sıra Boris Diodorov ve Sanna Annuka, bu isimlere en son eklenenlerdir.

Boris Diodorov, Karlar Kraliçesi ve Kay, 2005, Karlar Kraliçesi Kitabı için çizim, Oberton yayınevi.

Karlar Kraliçesinin Hikâyesi

Şeytan’ın Aynası

Bir zamanlar; kötü bir cüce görünüşünde olan Şeytan, güzelliği çarpıtan ve her şeyi kötü ve çirkinmiş gibi yansıtan bir ayna yarattı. Dostlarıyla birlikte insanların gerçekliklerini çarpıtmak için aynayı dünyanın dört bir yanına götürdüler. Tanrı ve melekleriyle dalga geçmek için aynayı cennete götürmeyi bile denediler. Fakat onlar ileri gittikçe ayna titremeye başladı. Sonunda ellerinden düştü ve milyarlarca parçaya bölündü. Bazıları bir kum taneciği kadar küçüktü. Kış rüzgarı yüzünden parçalar dünyanın dört bir yanına dağıldı ve insanların kalplerine ve gözlerine girdi. Bu parçalar kalpleri dondurdu ve gözleri bozdu öyle ki tıpkı cüceler gibi sadece çirkinliği görebiliyorlardı.

Wilhelm Pedersen, Şeytanlar ve Ayna, 1844, Andersen’in Karlar Kraliçesi için orijinal çizim, Wikimedia Commons.
Boris Diodorov, Cüceler ve Ayna, 2005, Karlar Kraliçesi Kitabı için çizim, Oberton yayınevi.

Masumiyetin Sonu

İnsan dünyasında iki çocuk vardı, Gerda ve Kay. Balkonları gül saksılarıyla buluşturmuşlardı. Beraber oyunlar oynadılar ve Kay’ın büyükannesinin peri masallarını dinlediler.

Wilhelm Pedersen, Kay ve Gerda, 1844, Andersen’in Karlar Kraliçesi için orijinal çizim, Wikimedia Commons.

Fakat bir gün Kay, Karlar Kraliçesini gördü ve birkaç gün sonra bir ayna taneciği gözüne girdi. Bu yüzden Gerda’ya karşı agresifleşmeye ve tatlı büyükannesine kötü davranmaya başladı. Sadece köylerindeki büyük çocuklarla oynamak ve kar tanelerini incelemek istedi. Kay bir gün kasabaya gitmek için kızağını aldı ve orada Karlar Kraliçesini yeniden gördü. Kraliçe, onu kızağına aldı ve orayı terk etti.

Harry Clarke, Karlar Kraliçesi Kitabı için çizim,1844, Pook Press yayınevi.
Harry Clarke, Karlar Kraliçesi Kitabı için çizim,1844, Pook Press yayınevi.

İlkbaharda Çiçek Bahçesinde Kay’ı Aramak

Gerda, arkadaşı kaybolduğu için yıkılmıştı, ölmüş olmasından korkuyordu. Yeni kırmızı ayakkabılarını, Kay’ın karşılığında nehre sundu. Fakat nehir sadece onun boğulmadığını, gayet hayatta olduğu yanıtını verdi. Böylece Gerda, bir kayığa atladı ve evinden uzak bir dünyaya doğru açıldı. Bir yerde, bitmeyen baharda güzel bir çiçek bahçesiyle birlikte yaşlı bir büyücü kadınla karşılaştı. 

Arthur Rackham, Yaşlı Büyücü Kadın ve Gerda, Karlar Kraliçesi Kitabı için çizim,1844, Pook Press yayınevi.

Büyücü kadın, Gerda’nın gitmesini istemedi bu yüzden ona, Kay’ı unutturdu. Hatta Gerda’ya Kay’ı hatırlattığı için bahçesindeki tüm güllerden kurtuldu. Yine de Gerda, büyücü kadının şapkasında bir gül gördü ve ağlamaya başladı. Kay’ı hatırladı. Sıcak göz yaşları, gül çalılarını büyüttü. Çalılık, Gerda’ya dünya altındaki tüm ölüleri görebildiğini ve Kay’ın, onlar arasında olmadığını söyledi. Böylece Gerda, yeni bir umutla arkadaşını aramak için büyücü kadını ve bahçeyi terk etti.

Boris Diodorov, Gül Çalılığı, Karlar Kraliçesi Kitabı için çizim, Oberton yayınevi.

Prensesin Sarayı ve Sonbahar Eşkıyaları

Gerda ormanda koşarken bir kargayla karşılaştı. Karga, ona Yaz prensesinin sarayına gitmesini çünkü Kay’ın orda olduğunu söyledi. Fakat Gerda, oraya gidip prens ve prensesle karşılaştığında prensin Kay’a benzemesine rağmen o olmadığını anladı. Gerda, onlara hikayesini anlattı ve onlar, Gerda’ya sıcak kıyafetler ve bir at arabası verdiler.

Boris Diodorov, Gerda ve Karga, 2005, Karlar Kraliçesi Kitabı için çizim, Oberton yayınevi.

Karlar Kraliçesini bulma yolunda, eşkıyalar tarafından esir alındığı Sonbahar krallığına ulaştı. Kalelerinde, güvercinlerinin Kay’ın Laponya’nın kuzeyinde, Karlar Kraliçesinin sarayında olduğunu söyleyen küçük bir kızla karşılaştı. Küçük kız, Gerda’ya kaçmasında yardım etti.

Boris Diodorov, Eşkıyalar, 2005, Karlar Kraliçesi Kitabı için çizim, Oberton yayınevi.
Boris Diodorov, Gerda’ya Yardım Eden Güvercinler, 2005, Karlar Kraliçesi Kitabı için çizim, Oberton yayınevi.

Karlar Kraliçesini Bulmak

Gerda, Karlar Kraliçesinin sarayının yolunu bilen bir ren geyiği yardımıyla bir Laponyalı ve bir Finlandiyalı kadınla karşılaştı. İkisi de Laponya’nın uzak kuzeyindeki Karlar Kraliçesinin sarayına giden yolu tarif etti.

Edmund Dulac, Gerda ve Geyik, Karlar Kraliçesi Kitabı için çizim, Pook Press yayınevi.

 

Boris Diodorov, Finlandiya’lı Kadın, 2005, Karlar Kraliçesi Kitabı için çizim, Oberton yayınevi.

Böylece Gerda, uzak kuzeye doğru gitti ve Karlar Kraliçesinin sarayını buldu. Saraya girdiği anda, Kay’ı masmavi ve neredeyse tamamen donmuş bir şekilde buldu. Karlar Kraliçesi onu taht odasında bırakıp gitmişti. Gerda, ona koştu ve ağlamaya başladı. Sıcak gözyaşları  buzu, Kay’ın kalbinden eritti. Gerda’nın onu bulduğunu fark ettiğinde o da ağlamaya başladı ve gözündeki ayna taneciği çıktı. İkisi de kaleyi terk etti ve yaz mevsiminin geldiğini farkına vararak mutlu bir şekilde evlerine döndüler.

Edmund Dulac, Karlar Kraliçesi, Karlar Kraliçesi Kitabı için çizim, Pook Press yayınevi.

Masaldaki Sembolizm ve Yenilikler

Yukarıda anlatılan hikâye romanın sadece bir özetidir. Bununla birlikte, daha fazla incelenmeyi hak eden bazı motifleri ve sembolleri inceleyebiliriz. İlk olarak bu tipik bir Andersen masalı değildir. Peri masalları arasında erkek karakterin kadını kurtarması yaygınken (sadece Andersen masallarında değil ayrıca Pamuk Prenses ve Uyuyan Güzel ve diğerlerinde de olduğu gibi), Karlar Kraliçesi’nde bu tam tersidir. Baş karakter bir kadındır ve arkadaşını buz kesmiş cehennemden kurtaran kişi de odur. Ayrıca, peri masallarında çoğunlukla kötü adam sonunda acı çeker veya bir tür ceza görür. Karlar Kraliçesi’nde ona ne olduğu bilmiyoruz. Başka yerlere gitmek için, geri geleceğine dair bir ipucu da bırakarak ortadan kaybolur, kış gibi.

Boris Diodorov, Karlar Kraliçesi, 2005, Karlar Kraliçesi Kitabı için çizim, Oberton yayınevi.

Bu masalın her yerde ve her zaman var olan sembolleri, buz ve kar taneleridir. Ayna ile birlikte, gençlik masumiyetini mahveden sağlıksız alaycılığı sembolize ederler. Aslında Kay enfekte olduğunda artık etrafındaki güzelliği göremiyordu. Büyük çocuklarla oynamak istedi, büyükannesine saygısızlık etti ve Gerda’yı boşladı. Hepsi gözüne kaçan o ayna taneciği yüzündendi. Bu, kişinin görüşlerini ve davranışlarını şekillendirenin koşullar olduğunu gösterir yani suçlanacak kişinin illa ki kendisi olması gerekmez. Herkes kötü özelliklerinden kurtulabilir. Fakat Andersen başka bir dönemde yaşayan umutsuz bir romantikti. Bugünün dünyasında yaşayan herkes bunun her zaman söz konusu olmadığını doğrulayabilir.

Kaynak:https://www.dailyartmagazine.com/snow-queen-book-illustrations/

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir