Kanser Tam Olarak Kaç Yaşında? Bulunan Bir Fosil, En Az Dinozorların Başlangıcı Kadar Eskiye Dayandığını Gösterdi
240 milyon yıllık bir kaplumbağa kemiğinde bulunan kötücül tümör, kanserin Triasik Dönem’den beri canlılara bulaştığını gösterdi.
Çeviren: Nurşah Ataş
Brian Engh/dontmesswithdinosaurs.com/Museum für Naturkunde, Berlin
240 milyon yıllık fosilleşmiş bir bacak kemiği, gelmiş geçmiş en eski kanser vakasının ne olabileceğine dair kanıt oluşturdu.
Almanya’daki bilim adamları, en eski dinozorların ve ilk ilkel memelilerin de içinde bulunduğu ve dünyada birçok yeni türün meydana geldiği Triasik Dönem boyunca yaşamış bir kök kaplumbağanın fosilleşmiş bacak kemiğinde yüksek oranda kötücül bir tümör tespit etti.
Bu nadir ve antik kemik kanserinin şanssız kurbanı ise bir kabuksuz, modern kaplumbağaların soyu tükenmiş atası Pappochelys rosinae idi. Son zamanlarda bulunduğu bilinen tek Pappochelys fosilleri, güneybatı Almanya’da bulunan bir taş ocağında ortaya çıktı ve 2015’te dünyaya sunuldu. Araştırmacılar, buluşu modern kaplumbağaların tarihi gelişim cetvelini doldurmaya yardımcı olduğundan kutluyorken, ABC Science, kaşiflerden birinin şaşırtıcı bir noktayı fark ettiğini söyledi. Bu, sol kalça kemiği boyunca ilerleyen düzensiz bir büyümeydi.
Almanya’daki taşıl bilimciler ve doktorlardan oluşan bir grup, fosili mikro bilgisayarlı tomografi taramasıyla incelediklerinde, onun Periosteal Osteosarkom olarak bilinen yüksek derecede kötücül bir kemik tümörü olduğu sonucuna vardılar.
Üstelik, grubun bir üyesi olan Berlin’deki Charite Üniversitesi Tıp Bölümü’nde radyolog ve tıp doktoru Patrick Asbach’in National Geographic’e söylediği gibi, tarih öncesi kök kaplumbağasındaki tümör, neredeyse tamamen insandaki ostoesarkoma benziyordu.
Amerikan Kanser Derneği’ne (ACS) göre, insanlardaki osteosarkom, kemiklerde başlayan kanserin en yaygın türüdür. Çok yaygın bir kanser değildir fakat Amerika’da her yıl, çoğunlukla çocukların ve genç yetişkinlerin arasında, yaklaşık 800-900 civarı yeni vaka teşhis edilmektedir. Osteosarkom daha çok akciğerlere bulaşır ama aynı zamanda beyne, organlara ya da diğer kemiklere de yayılabilmektedir.
Bilim adamları, patojenlerin ve bağışıklık sisteminin, hatta çevresel koşulların evrim geçirmesine karşılık olarak hastalıkların zamanla nasıl değiştiklerini anlamak için hayvanlarda ve insanlarda görülen eski hastalıkların çalışmalarını, diğer bir tabirle paleopatolojiyi kullanmaktadırlar. Ancak hususi olarak kanser vakaları, Asbach’in ve onun yardımcı yazarının jAMA Oncology’de çevrimiçi yayınlanan yeni çalışmalarında dikkat çektiği gibi, fosil kalıntılarında son derece nadirdir. Kanserler genelde yumuşak dokulara bulaşmaya eğilimlidir, ki o dokular da genellikle yüzyıllarca korunamazlar.
Bilinen en eski kanser kavası da Güney Afrika’da Swartkrans mağarasındaki ilkel bir insanın 1.7 milyon yaşındaki fosilinde bulunan osteosarkomdu. Bilim adamları, fosilleşmiş balık ve amfibilerde fazlasıyla eskilere dayanan kanserlerden bulmuşlardır fakat yeni buluş, memelileri, kuşları ve sürüngenleri içine alan bir grup olan amniyottaki bu tür kanserin bilinen en eski örneğini temsil etmektedir.
Berlin’de Museum für Naturkunde’de taşıl bilimci olan yardımcı yazar Yara Haridy, Science News’e “Eski çağdaki hayvanların kansere sahip olmaları neredeyse aşikardır fakat bizim bunun kanıtını bulmamız için oldukça nadirdir.” demiş ve şunu eklemiştir: “Bu enderliğe rağmen bir Triasik Dönem hayvanındaki tümörün keşfi, kanserin DNA’mızda derinlemesine kökleşmiş değişime karşı bir hassaslık olduğunu belirtmektedir.”
***KAMU SPOTU***
Erken tanı her hastalıkta önemli. Söz konusu kanser olduğunda ise çok ama çok daha önemli bir ayrıntı.
Şu kesin: Herhangi bir kanseri olabildiğince erken fark etmek tedaviyi ve sonraki süreçleri ciddi ölçülerde kolaylaştırıyor. Erken tanının yolu da her şeyden önce “farkındalık”tan geçiyor.
Bunun bir anlamı da bedenimizde olan bitenleri -takıntılı, hastalık hastası biri olmadan- biraz daha dikkatle izlemek, gelişen yeni sorunları, değişimleri, oluşumları azıcık daha yakından takip edip gözlemek.
Mesela mı? Boynumuzda, kasık ya da koltuk altımızda gelişen yeni ve ağrısız bir beze. Banyo yaparken mememizde hissettiğimiz nohut kadar sert bir kitle. Tuvaletimiz sırasında farkına vardığımız minik bir kanama. Durduk yerde ortaya çıkan iştahsızlık ve kilo kaybı. 2-3 haftadan daha fazla uzayan kuru, inatçı bir öksürük.
Listeyi daha da uzatabiliriz ama özeti şudur: Çoğu kanser bazı ön işaretlerle “ben geliyorum” der. Bu işaretleri bilelim, izleyelim ve dikkate
alıp değerlendirelim.
Ayrıca,
Sigara, nargile, pipo içme veya dumanının solunması zamanla kişide psikolojik ve fiziksel bağımlılık oluşturur. Tütün ürünlerinde 4000’den fazla kimyasal madde bulunmaktadır. Esas bağımlılık yapan madde nikotindir. Koklanarak burundan çekilen ya da çiğnenen dumansız tütünler de nikotin kadar yüksek düzeyde zehir içermektedir.
Yol açtığı sağlık sorunları
- Kalp ve damar hastalıkları
- Bronşların daralması sonucu akciğer rahatsızlıkları ve KOAH
- Damarlarda tıkanma ve buna bağlı felç
- Midede gastrit, ülser ve mide kanseri
- Ciltte sararma, kırışıklık, cilt kanseri
- Ağız kokusu ve dişlerde sararma
- Gebelikte sigara içilmesi erken doğuma ve buna bağlı olarak çeşitli gelişim bozukluklarına, doğum sonrası ise sütün kesilmesine yol açar.
Moralinizi bozmamak için o herkesin bildigi boğaz kanseri fotoğraflarını veya kapkara akciğer fotoğraflarını koymayacağız. Sağlıkla kalın.
Kaynak: https://www.history.com/news/oldest-cancer-triassic-fossil – https://www-hurriyet-com-tr.cdn.ampproject.org/v/www.hurriyet.com.tr/amp/yazarlar/osman-muftuoglu/kanserde-farkindalik-onemli-bir-ayrinti-40383711?amp_js_v=a2&_gsa=1&usqp=mq331AQCCAE%3D#referrer=https%3A%2F%2Fwww.google.com&_tf=From%20%251%24s&share=http%3A%2F%2Fwww.hurriyet.com.tr%2Fyazarlar%2Fosman-muftuoglu%2Fkanserde-farkindalik-onemli-bir-ayrinti-40383711