%10 Efsanesini Çürütme: İnsanların beyinlerinin sadece %10’unu kullandığını duymuş olabilirsiniz ve eğer beyin gücünüzün geri kalan kısmının kilidini açabilirseniz daha fazlasını yapabilirsiniz. Süper bir dahi olabilir ya da zihin okuma ve telekinezi gibi psişik güçler elde edebilirsiniz.
Çeviren: Simge Şahin
Bu %10 efsanesi kültürel imgelemede birçok referansa ilham verdi. Örneğin 2014’deki Lucy filminde bir kadın, beyninin daha önce erişilemeyen %90’ını serbest bırakan uyuşturucular sayesinde tanrısal güçler geliştirir.
Birçok kişi de bu efsaneye inanıyor. Parkinson araştırmaları için 2014’de Michael J. Fox tarafından yönetilen bir ankete göre, Amerikalıların %65’i bu efsaneye inanmaktadır. Öğrencilere, insanların beyinlerinin yüzde kaçını kullandığı sorulan başka bir çalışmada, psikoloji branşının yaklaşık üçte biri ”%10” yanıtını verdi.
Bununla birlikte, bilim insanları, %10 efsanesinin aksine insanların tüm beynini her gün boyunca kullandıklarını gösterdi.
İşte size %10 efsanesini çürüten birkaç kanıt:
NÖROPSİKOLOJİ
Nöropsikoloji, beynin anatomisinin birinin davranışlarını, duygularını, kavrama yeteneğini nasıl etkilediğini inceler.
Beyin bilimcileri yıllar boyunca, renkleri tanımak ya da problem çözmek olsun, beynin farklı bölümlerinin farklı işlevlerden sorumlu olduğunu göstermiştir. %10 Efsanesinin aksine bilim insanları, pozitron emisyon tomografisi ve fonsiyonel manyetik rezonans görüntüleme gibi beyin görüntüleme teknikleri sayesinde beynin her bölümünün günlük işleyişimizin ayrılamaz bir parçası olduğunu göstermiştir.
Araştırma henüz tamamen aktif olmayan bir beyin alanı bulamadı. Tek nöronların seviyesindeki aktiviteyi ölçen çalışmalar bile beynin hiç aktif olmayan bir alanını ortaya çıkaramadı.
Bir kişi belirli bir görevi yerine getirdiğinde beyin aktivitesini ölçen birçok beyin görüntüleme çalışması, beynin farklı bölümlerinin nasıl birlikte çalıştığını gösterir.
Örneğin siz bu metni telefonlarınızdan okurken, okuduğunu anlama, telefonu tutma ve görüşten sorumlu olan da dahil, beynin bazı bölümleri daha aktif olacaktır.
Bununla birlikte, bazı beyin görüntüleri istemeden de olsa %10 Efsanesini destekleme eğilimi göstermektedir çünkü sıklıkla gri beyin üzerinde küçük parlak lekeler gösteriler. Bu sadece parlak noktaları beyin aktivitesine sahip olduğu anlamına gelebilir fakat durum böyle değildir.
Daha ziyade, kişi bir görevi yerine getirirken getirmediği zamanla kıyaslandığında renkli lekeler daha aktif olan beyin alanını temsil eder, gri noktalar hala aktiftir fakat daha az bir derecede aktiftir.
%10 Efsanesi yalanına daha doğrudan bir karşılık, inme, kafa tramvası veya karbonmonoksit zehirlenmesi gibi beyin hasarı geçiren bireylerde, bu hasarın bir sonucu olarak artık yapabilecekleri ve yapamayacakları şeylerde yatar. Eğer %10 Efsanesi doğru olsaydı, beynimizin birçok yerindeki hasar günlük işleyişimizi etkilememelidir.
Çalışmalar, beynin küçük bir bölümünün zarar görmesinin bile yıkıcı sonuçlara yol açabileceğini göstermiştir. Örneğin kişinin Broca alanına zarar gelirse, dili anlayabilir fakat kelimeleri düzgün bir şekilde oluşturamaz veya akıcı bir şekilde konuşamaz.
Son derece açık bir örnekte, Floridada bir kadın, oksijen eksikliği beyninin yarısını yok ettiğinde, insan olmanın özü olan düşünceler, duygular, algılar ve anılar kapasitesini kalıcı olarak yitirdi.
EVRİMSEL KANITLAR
%10 Efsanesine karşı diğer bir kanıt evrimden geliyor. Yetişkin bir beyin vücut kütlesinin sadece %2’sini oluşturur ancak vücut enerjisinin %20’sini tüketir. Buna karşılık bazı balıklar, sürüngenler, kuşlar ve memeliler de dahil olmak üzere birçok omurgalı türün yetişkin beyinleri, vücut enerjilerinin %2 ila %8’ini tüketir.
Beynin hayatta kalma olasılığının artması için uygun özellikleri milyonlarca yıllık doğal seçilimle şekillendirilmiştir. Eğer beynin yalnızca %10’u kullanılsaydı, vücut enerjisinin çoğunu, beyin aktivitesini sürdürmek için adaması olası değildir.
EFSANENİN KÖKENİ
Aksini gösteren bolca kanıt olmasına rağmen neden birçok insan hala beyinlerinin sadece %10’unu kullandığına inanıyor? Efsanenin ilk etapta nasıl yayıldığı belli değil fakat kişisel gelişim kitapları tarafından popüler hale getirildi ve hatta daha eski ve kusurlu sinirbilimi çalışmalarına da dayanıyor olabilir.
%10 Efsanesinin ana cazibesi, beyninizin geri kalan kısmının kilidini açabilirseniz daha fazlasını yapabileceğiniz fikridir. Bu fikir, kendinizi geliştirebilmenin yollarını gösteren kişisel gelişim kitapları tarafından hazırlanan mesajla uyumludur.
Örneğin Lowell Thomas’ın popüler kitabı Dale Carnegie’nin önsözünde, ortalama bir insanın gizli zihinsel yeteneğinin sadece %10’unu geliştirebileceğini söylüyor. Psikolog William James’e kadar uzanan bu ifade, beyninin ne kadarını kullandığından daha ziyade, insanın başarma potansiyelini ifade eder. Hatta başkaları, Einstein’ın dehalığını %10 efsanesini kullanarak açıkladığını söyleseler de bu iddialar asılsız kalmaktadır.
Efsanenin olası bir başka kaynağı, eski nörobilim araştırmalarından ”sessiz” beyin alanlarında yatmaktadır. Örneğin 1930’larda beyin cerrahı Wilder Penfield, epilepsi hastalarının üzerinde çalışırken beyinlerine elektrotlar bağladı. Bazı beyin alanlarının bazı hastalarının çeşitli hisler yaşamasına neden olduğunu fark etti ancak diğerleri hiçbir şey yaşamamış gibi görünüyordu.
Teknoloji geliştikçe , en sonunda araştırmacılar prefontal lobları içeren bu ”sessiz” beyin alanlarının işlevlerinin olduğunu keşfettiler.
Hepsini bir araya getirisek, efsanenin nereden kaynaklandığına bakılmaksızın, insanların tüm beynini kullandığını gösteren çok sayıda kanıt olmasına rağmen kültürel hayal gücü yayılmaya devam ediyor. Ayrıca, beyninizin geri kalanının kilidini açarak bir dahi ya da telekinetik bir insanüstü varlık olabileceğiniz düşüncesi kuşkusuz, sorgulanabilecek bir şeydir.