Hieronymus Bosch, Erken Hollanda ressamıydı. Aynı anda farklı iki dünyada yaşıyordu –gerçek dünya ve hayal dünyası. Eserleri, ürkütücü ve kâbus gibi olan cehennem tasvirleriyle, fantastik imgeleri, detaylı manzara çizimleri ve dini konseptli illüstrasyonlarıyla tanınmaktadır.
Düzenli olarak eserlerinde gözüken motiflerinden biri de baykuştur. Bütün resimlerindeki baykuşları saymaya kalksaydık, Hieronymus Bosch muhtemelen bütün zamanların en fazla baykuş çizen sanatçısı olurdu. Her resmini dikkatli ve gerçekçi bir şekilde boyamıştır. Baykuşlarının ne anlama geldiği ve nasıl okunmaları gerektiği konusunda çok fazla spekülasyon var. Bazen baykuşlar bilgeliği, bazen cahilliği tasvir ederken; bazen gece uykusunun rahatlığının, bazen cinayetin habercisi olabiliyorlar. Ama 1500 civarında baykuşun genellikle tehdit ve ölümle ilişkili olduğu ve simgesel, ahlaki bir öneme sahip olduğu görülmektedir. Örneğin, o zamanlar popüler olan The Dialogue of Creatures, diğer kuşlara hakim olmak isteyen uzun kulaklı bir kuşun hikayesini anlatıyor. Görünüşe göre Bosch bunu bir sembol olarak kullanıp, bir tehdit ortamı ile bağlam içinde yerleştiriyor. Tehlikeli varlığı vurgulamak için bile, bazen onu, kuşu uzaklaştırmayı deneyen diğer, düşman kuşlar tarafından kuşatılmıştı.
Ecce Homo (1475)
Bu Ecce Homo’da baykuş, yakında çarmıha gerilecek kurtarıcının yanındaki duvardaki oyuktan bize doğru bakıyor. Bize bakan baykuşla, tüm sahnenin bize doğru dönük bir izlenim bıraktığından emin oluyoruz.
The Haywain (1510-16)
Burada Bosch, baykuşun varlığını karakterlerinin çılgınlıklarıyla dalga geçmenin bir yolu olarak kullanmıştı. Büyük bir saman vagonu, çeşitli günahlarla uğraşan çok sayıda insanla çevrilidir. Vagonun tepesindeki bir melek gökyüzüne bakar, dua eder, ama diğer figürlerin hiçbiri dünyaya bakan Mesih’i görmez. Sadece baykuş olanların hepsini izlemektedir.
Korunun Gözleri, Tarlanın Kulakları Var (1500)
Bu çizim ölü bir ağacın çukurunda büyük bir baykuşu karakterize etmektedir. Bu, alegorik bir imge, “Hollandalı ısrarın” görsel bir ifadesidir. Üstteki Latince metin şöyle der: “Fakir, her zaman başkalarının icadını kullanan ve hiçbir şeyi kendi kendine icat edemeyen akıldır.”
Dünyevi Lezzetlerin Bahçesi
Merkez panelin solunda, bir adam dev bir baykuşa sarılır. Baykuş uzun zamandır bir bilgi sembolü olsa da, Bosch’un cehenneminde “bilgi”, merhametten düşmenin bir hatırlatıcısı olarak somurtmaktadır.
Yaygın bir bilgelik sembolü olarak görülen baykuş, Hıristiyan imgelerinde birkaç alaycı fikri temsil edebilir.
Başka bir baykuş sol panelde, merkezdeki göz alıcı çeşmede bulunabilir. Baykuş, karanlığı ışığa tercih eden, İsa ve Tanrı’yı reddedenleri temsil edebilir; Muhtemelen, buradaki baykuş, aptallık, körlük (aydınlıkta ya da Mesih’in ışığını göremediği gibi) ve dünyada kötülük olduğu gerçeğini kabul eden ve bunu önlemek için hiçbir şey yapmayan bir soyguncu kuşu olarak görülür.
Burada sağ üst köşede meyveleri ağaçtan koparan bir topluluk görebiliriz. Aşağıda, bir baykuşun üzerine tünemiş olduğu, kısmen bir yumurta ile kaplanmış, vişne süslü, dans eden figürlerler vardır.
Baykuş Yuvası (1505-16)
Bu, Bosch’un sadece üç otonom çizimlerinden biridir. Bu bir hazırlık çalışması değil, kendi başına bir sanat eseridir. Üç baykuşlu boğumlu bir ağaç tepesinin yakından görünümü ve arkadaki köyün geniş manzarasıyla dikkat çekici bir bakış açısına sahiptir.