Ortaçağ mozaiklerinin parıltılı dünyasına hoş geldiniz! Tezhipler (renkli işlemeli yazmalar) veya vitraylar kadar meşhur olmasa da mozaikler, Ortaçağda kilise ve camilere renk katan oldukça popüler bir sanat formuydu.
Mozaikler “tesserae” adı verilen renkli, küçük taş veya cam parçalarından meydana gelen tasvirlerdir. Sıklıkla mimari yapıları süslemede kullanılırlar. Roma’da oldukça yaygın olan bu antik teknik, daha sonraları Ortaçağda en yüksek seviyeye ulaşmıştır. Roma mozaiklerinde genellikle yumuşak renkli taş “tessera”lar kullanılırken, Ortaçağ mozaikleri parlak renkli cam ve altın “tessera”ların kullanımıyla birlikte adeta ışıldamaktaydılar. Bu mozaiklerin mum ışığı altında gerçekleştirilen kilise seremonileri sırasında nasıl da parıldayabileceklerini bir hayal edin! Klasik çağda mozaikler asıl olarak taban süslemesi olarak kullanılmaktalardı fakat bunun yerine Ortaçağ sanatçıları duvar ve tavanları da mozaiklerle kaplamaya başladılar.
Ortaçağ Mozaikleri ve Hristiyanlık
Hristiyanlığın gelişmesiyle birlikte iyice serpilmeye başlayan mozaik sanatı, İ.S 5. yüzyılda kilise süslemelerinde duvar resimlerinin yerini almasıyla birlikte büyük ölçüde zenginleşti. Bu gelenek özellikle Türkiye, Yunanistan ve Bizans etkisi altındaki İtalya’da çok güçlü bir şekilde yerleşmesine rağmen Fransa ve İngiltere gibi Batı Avrupa uluslarında hiçbir zaman dikkate değer bulunmadı.
Mozaiklerde Rastlanılan Temel Konular
Beklendiği üzere, Hristiyan dünyasındaki Ortaçağ mozaiklerinde en baskın tema dini olanlardı. Bunların en önemlileri -genellikle apsisin kenarında ve de kubbe tavanlarda olmak üzere- Kadir-i Mutlak Mesih, Bakire ve Çocuk, Tanrının Kuzusu ve haç gibi tasvirlerle bezenmişlerdi. Daha başka yerlerde ise azizler için, özellikle adına bir kilise yapılmış olanlar için, ve melekler ve Kutsal Kitap’ta geçen diğer temalar için yapılmış olan tasvirlere de rastlanmaktaydı.
Sanat tarihçileri, okuma yazma bilmeyen cemaatlere Kutsal Kitapta geçen hikâyeleri anlatmaları bakımından bu tür anlatısal kilise süslemelerini “Yoksulların Kutsal Kitabı” şeklinde adlandırmayı uygun görmüşlerdir. Sade ve anlaşılır yapılara sahip Ortaçağ mozaikleri ilk bakışta bu tanıma mükemmel bir şekilde uyuyor gibi gözükmektedir. Ancak dikkatle incelendiklerinde bu mozaiklerin şaşırtıcı derecede teolojik bir derinliğe sahip oldukları ve ana temalarını oldukça sembolik bir üslupta sergiledikleri görülebilir. Farklı türden Ortaçağ gözlemcilerinin bu mozaikleri ne şekilde anlamlandırdıkları bugün bizler için hâlâ net olmayan bir konu.
Yine de, her Ortaçağ mozaiği dini tasvirler içermemektedir. Bağışçıların, özellikle ruhani ve asil hamilerin figürlerine de oldukça sık bir şekilde rastlamaktayız. San Vitale Bazilikasının apsisindeki Bizans İmparatoru Justinyan ve İmparatoriçe Theodore’yi betimleyen 6. yüzyıla ait mozaik çifti buna bir örnek teşkil etmektedir. Süslemeli mozaikler aynı zamanda sütunları, kemerleri, duvarları ve başka yapıları kaplamak için de kullanılmaktadır.
Basitleştirilmiş, Süslemeli Üslup
Roma’daki Santa Pudenziana ve Ravenna’daki Galla Placidia Mozolesi gibi erken dönem Hristiyan binaları duvar resimleri ve yazma illustrasyonları gibi antik Romalı emsallerinden türemiş olan naturalistik ve kompleks mozaikler içermektedirler.
Sonuç olarak Ortaçağ sanatı üslup olarak bir değişime uğradı ve zamanla klasik emsallerinden daha az naturalistik bir hâl almaya başladı. Bu indirgenmiş üslup günümüzde bir çok insanı Ortaçağ sanatına çekmektedir. Ortaçağ mozaikleri hiçbir istisna göstermemekte; onların basitleştirilmiş, süslemeli formları, hikâyeleri hacim ve gölgelendirmelerden ziyade hat ve renkle anlatmaktadır. İnsan figürleri ve suretleri oldukça genelleştirilmiş bir biçimde tasvir edilmektedir. Bu bazen öyle bir noktaya ulaşır ki ayırt edilebilmeleri için mozaiklere isim etiketleri eklemek gerekebilir. Arka plan olarak genellikle yekpare altın alanlar veya belirsiz manzaralar tercih edilmektedir. Tasvirlerdeki olaylar herhangi bir zamanda, herhangi bir mekanda geçebilir. Geniş, karikatür karakterlerininkini andıran dikkat çekici jestlere sahip figürler yerdeki gözlemcilerin gözlerine kolayca çarpar.
Her ne kadar bazı Ortaçağ mozaikleri göze, düz ve durağan gelebilse de, Hoios Loukas ve Dafni’deki Yunan manastırlarında bulunan zarif örnekler anıtsal sadeliklerinde zarafet ve uyumu yakalamayı başarabilmişlerdir.
İslam Dünyasında Ortaçağ Mozaikleri
Ortaçağ mozaiklerine İslam dünyasında saray ve camilerde bolca rastlamak mümkün. İslami kaideleri takiben cami mozaikleri temsili değillerdir. Hayvan ve insanlar yerine bitkilere, mimariye veya geometriye dayalı süsleme kalıplarından meydana gelirler. Buna rağmen İslami mozaikler de en az Hristiyan karşılıkları kadar görkemli ve ışıltılıdırlar.
Değişken Bir Sanat Formu
Günümüzde tanıklık ettiğimiz Ortaçağ mozaikleri artık Ortaçağda sahip oldukları görünümlerden farklılar. Aslına bakılırsa bu mozaiklerin, tarihsel süreç içinde politik rejimlerin ve zevklerin değişmesi sebebiyle sürekli olarak tasarımları değiştirilmiş ve zamanın koşullarına adapte edilmiştir.
Ravenna’daki Sant’Apollinare Nuovo kilisesi buna iyi bir örnek olacaktır. Bazı mozaiklerin yapımından sorumlu olan Ostrogot kralı Büyük Teoderik (İ.S 454-526) Hristiyanlığın Arianizm adı verilen bir şeklini benimsemişti. Arianizmin kabul edilebilirliğinin ciddi biçimde ortadan kalkmasıyla birlikte, sonraki liderler, her figürün perdelenmesini sağlayacak şekilde mozaikler üzerinde değişiklikler yaparak Teoderik’in ve meclisinin tasvirlerini ortadan kaldırdılar. Birçok mozaik planında bulunan figürlerin yüzlerinin jenerik olması, rakibinizin tasvirinin ortadan kaldırılmasında büyük kolaylık sağlamaktaydı. Gayet mümkün de olsa, yüzleri tamamıyla değiştirmek zorunda değildiniz. Tasviri tanımlayan yazıtı değiştirmeniz işinizi görürdü. İstanbul’da bulunan Ayasofya’da, tekrar evlilik yapan imparator aile üyeleri bazen eski eşlerin tasvirlerini yenileriyle değiştirmektelerdi.
Her ne kadar genel yıpranma ve aşınma Ortaçağ mozaikleri için bir tehdit oluşturmasa da, nem ve depremler önemli ölçüde zarar verici olabilirler. Bunun sonucunda da, bir çok binada bulunan mozaikler ya tamamen yok olmuşlar ya da zarar görmüşlerdir. Almanya, Aachen’de bulunan Charlemagne’s Palatine Chapel gibi bazı yapılar günümüze değin tekrar inşa edilegelmiştir. Fakat insan etkisinin mozaikler üzerinde yardımdan çok zararı olduğu açıktır. Bunun en büyük sebeplerinden biri de ikon düşmanlığı (İconoclasm) adı verilen hadisedir.
İ.S 8. ve 9. yüzyıllarda Bizans hükümdarları, putperestlik endişesinden dolayı dini tasvir yapımını ve bunlara hürmet atfedilmesini yasadışı hâle getirmişlerdi. Bu hüküm, ikon düşmanlığı hareketi adı altında sayısız mozaiğin, ikonun ve diğer Hristiyan sanat eserlerinin yok edilmesine yol açtı. Kendi zamanında dahi tartışma konusu olan ikon düşmanlığı yasaları İ.S 843 yılında uygulamadan kaldırıldı.
Günümüze Ulaşan Ortaçağ Mozaikleri
Dünyada en büyük üne sahip Ortaçağ mozaiklerinden bazıları Ayasofya’da bulunmakta. Fakat 2020 yılında buranın tekrar camiye dönüştürülmesiyle birlikte Hristiyan tasvirleri perdelerin arkasında saklanmaya başlanmıştır. Neyse ki buraya tıklayarak bu mozaikler hakkında detaylı bilgiye sahip olabilirsiniz! Bu post da adı geçen diğer tüm mozaikler ise halka açık durumdalar. Günümüzde muhtemelen Ortaçağ mozaiklerini en iyi şekilde görebileceğiniz yer ise İtalya, Ravenna’da bulunan sayısız erken dönem bazilikaları.