Vincent’ın Arles’ta yaşamının ilk yılı sarı renk yılıydı. Van Gogh, gerçekte kendini evinde hissettiği tek yer olan ünlü “Sarı Ev”e (ne yazık ki, İkinci Dünya Savaşı sırasında tamamen tahrip edilmiştir bu ev) yerleşmişti. Resimlerinde sarı rengi çiçeklerde, sebzelerde, mutfak eşyalarında, gökyüzünde ve hatta insanların yüzlerinde bile vardı.
Ayçiçeklerinin şekilleri bize sanatçının bakış açısına dair küçük ipuçları vermektedir. Vazoda canlı, solmakta olan ve solmuş çiçekler tasvir edilmiştir. Böylece gençlik, olgunluk ve yaşlılığın aynı hayatta bir arada yer aldığını ortaya koymuştur. Post-Empresyonizm tarzı benimseyen van Gogh duygusal ve sembolik anlam taşıyan nesneleri eserlerine yerleştirmiştir. Canlı ve zıt renkleri kullanarak resmi daha da dikkat çekici kılmıştır.
Ama bu sonra olacaktı. Vincent umutlar ve beklentilerle dolup konuğuna layık bir karşılama vermek istiyordu. Gauguin’in duvarlarına, ayçiçeklerini tasvir eden 12 resim asacaktı. Vincent van Gogh planı tam olarak uygulamaya koydu ancak ilk kez odanın eşiğinden geçtiğinde Gauguin çok sanrı yaratan bir görüntü gördü. Van Gogh’un bu yaptıkları takdir edilmedi ve bütün ayçiçeklerini duvarlardan aldı. Vincent için çok rahatsız görünmüyordu ve ayçiçeklerine olan sevgisi azalmadı. “On beş ayçiçeklerinin” birkaç kopyasını yaptı ve onlarca yıl sonra bu çiçeği en ünlü resimlerinden biri yaptı. Gauguin ise daha sonra van Gogh’u iş üstünde tasvir etti yani ayçiçeklerini resmederken.