Jean-Honoré Fragonarde (1732-1806), 18. yüzyılın en üretken Fransız ressamıydı. Rokoko çağının ruhunu barındıran 550’den fazla resim yapmıştır. En ünlü tablosu Salıncak, yalnızca bir aşk üçgeninin ruh halini ve şehvetini değil, aynı zamanda gizli arzunun ve geçici cazibenin erotik duygularını da yakalamaktadır. Bu hafta Fragonard’ın bu şaheserini inceleyeceğiz.
Para, güç ve seks 18. yüzyıl Fransa’sının en temel üç arzusuydu. Başarılı sayılmak için zengin, nüfuzlu ve çekici olmak gerekiyordu. Fransız aristokrasisi sermaye, unvan ve sevgili vasıtasıyla, sürekli olarak bu üç saplantı için çalışıyordu. Rokoko çağı, rahatına düşkünlüğün, açgözlülüğün ve her şeyin fazlasının iyi olduğu bir dönemdi. Mütevazı, önemsiz ve iffetli olmak maddi rahatlıkların ve basit üstünlüklerin lüks dünyası için alaycı bir şekilde terk edildi. Jean-Honoré Fragonard Salıncak isimli şaheserinde, bu üç temel arzuyu keşfetmektedir.
Fragonard’ın Salıncak eseri, tümü parayla finanse edilebilen büyüleyici olanakları ile göze batmaktadır. Bu zarif olanaklar arasında modaya uygun giysiler, özel eğlenceler, zarif yaşam romantik maceralar ve finansal bağımsızlık yer almaktadır. Bütün bu olanaklar da resimde belirgin bir şekilde görülmektedir. Hanımefendi ve iki beyefendi en son tarzda modaya uygun giyinmişlerdir. Kıymetli çalışma saatlerini açık havada miskin bir uğraş ile geçirmektedirler. Stressiz, mutlu ve gülümsemekte olan bu insanlar, avare zenginlerdir.
Salıncak’ta tasvir edilen varlıklı elit tabaka, Fransız operakomiğinde üç oyuncu gibidir. Her birinin ortaya çıkan bu hikâyede rolü vardır. Sağ alt köşedeki beyefendi parayı temsil etmektedir. Kendisi soylu bir adamdır ve salıncaktaki kendisinden oldukça küçük olan genç kadınla evlidir. Koyu kahve giysileri ve aklar düşmüş saçlarıyla kerli ferlidir. Salıncaktaki hanıma şefkatle gülümsemekte fakat sahiplenici gözlerle bakmaktadır. Adamın elindeki ipler evlilik bağını temsil etmektedir. Genç kadın belki biraz olsun uzaklaşabilir ama evlilik bağları onu geri kocasına çekmektedir. Aşka değil, paraya dayalı bir evlilikleri var.
Resmin en önemli ögesi, gösterişli elbisesi içindeki bu güzel, aristokratik hanımdır. İpek, kurdeleler ve danteller elbisesini tezyin ederken, zarif bergère şapkası narin kafasında durmaktadır. Pahalı beyaz çoraplar bacaklarını kaplarken pembe dans ayakkabılar ise ince ayaklarını vurguluyor. O, güzelliğin bir imgelemidir. Gençlik, zarafet ve çekicilik, armağan olarak ona dokunuyor. Güçlü dişiliği sayesinde görkemlidir. Arka plandaki turkuaz gölgenin soğukluğuna karşı genç kadın, sıcak pembenin ileri-geri giden bir topudur. Genç kadın, gücü temsil etmektedir.
Güç birçok biçime bürünür. Aldatma yeteneği güç olarak kabul edilir. Seçme yeteneği güç olarak kabul edilir. Sevme yeteneği güç olarak kabul edilir. Genç kadın bu üç güce de sahip. Kocasını aldatıyor. Kaderini seçiyor. Talibini seviyor. Evet, genç kadının bir ilişkisi var!
Pembeler içindeki kadın, talibinin gözlerine sevgiyle bakıyor. Ayaklarının altında yattığını görmek için kafasını aşağı doğru eğiyor. Bu adam, kadının sahiplenici kocasından daha genç ve çok daha hayat dolu. Kocasının olanlara karşı cehaleti ve talibinin kalbi üzerinde gücü elinde tutmaktadır kadın.
Sol alttaki beyefendi genç ve erkeksi. Hayatın zirvesindedir ve hanımefendisinin sevgisinin zevklerini yaşamak ister. Sevgilisinin kocasından saklanmış, yerde çiçeklerin arasında yatması tesadüf değil mi? İzleyicinin bakış açısından hanımefendinin bacakları ve çorapları dışında hiçbir şey göremezsiniz, ancak başının eğiminden, elbisesinin açısından ve yüzündeki gülümsemeden genç adamın bundan fazlasını gördüğü anlaşılmaktadır. Bu farkındalıkla, Fragonard’ın Salıncak’ı oldukça erotik imalar içeriyor.
Genç adamın hemen üzerinde yer alan boyalı heykel, Oturan Aşk Tanrısı‘dır. Çağdaş bir heykeltıraş olan Etienne-Maurice Falconet, 1757’de Kral Louis XV’in metresi Madame de Pompadour için bu ünlü heykeli yapmıştır. Oturan Aşk Tanrısı elini dudaklarına doğru götürmüş ve sanki kadına, sırrını bildiğine dair işaret etmektedir. Heykel, hanımefendinin aşk ilişkisinin devam etmesi için gereken iki şeyi, sağduyu ve gizliliği temsil ediyor. Aydınlanma’nın ünlü filozofu Voltaire, bu heykeli gördükten sonra bir keresinde “Qui que tu sois, voici ton maître” yani “Her kimsen, işte efendin” demişti. Aşk her şeyin üstesinden gelir ve Salıncak da dramayı bizzat besler!