Roma Kırsalında Goethe, Alman yazar İtalya seyahatindeyken Johann Heinrich Wilhelm Tischbein tarafından tasvir edilmiştir. Portre, dönemin kültürünü ve ilgi alanlarını yansıtıyor. Arka plandaki kalıntılar, Neoklasist kalıntılara duyulan sevgiyi simgeliyor.
Johann Heinrich Wilhelm Tischbein (1751 – 1829), sanatçı bir aileden gelen Alman Neoklasik ressamdı. Akrabalarının çoğu da ressam olduğu için kafa karışıklığını önlemek için sık sık Goethe Tischbein olarak anılmaktadır. Kendi ülkesinde eğitim gören ve daha sonra Hollanda’ya giden ressamın hayalindeki istikamet yeri İtalya idi.
İlk olarak 1779’da oraya gitmeyi başardı ve Roma’da kaldığı süre boyunca Neoklasik tarzını geliştirdi. İkinci şansını Goethe ile yakalayan ressam, yazardan II. Dük Ernest tarafından finanse edilen bir burs için tavsiye mektubu aldı. 1799 yılına kadar İtalya’da kalan ressam Goethe ile arkadaş oldu ve 1787 yılında onunla Napoli’ye gitti.
Antik dünyayı incelemek için İtalya’ya giden Johann Wolfgang von Goethe’ye göre, eski uygarlıkların estetik değerlendirmesi klasisizm için karakteristikti. Klasik sanatların huzuru ve dinginliği onu cezbetti; Barok ve Rokoko gibi yeni ve dinamik olan kültürel akımlarla karşılıklı bir denge oluşturdular. Goethe ve Tischbein’i birbirine bağlayan, zamanın Neoklasik entelektüel ve ruhani hareketiydi.
Tischbein antik sanattan etkilenerek resim yaparken, Goethe’de İtalyan seyahat günlüklerine dayanan bir kitap olan İtalya Seyahati’ni yazmıştır.
Resim idealize edilmiş, tam uzunlukta bir portredir. Goethe, tipik bir gezgin kostümü giymiş, manzarayı seyretmektedir. Goethe, Roma Kırsalında, arka planda Roma kalıntıları ile çevrili, açık havada oturmuş, klasik bir tarzda tasvir edilmiştir. O süre zarfında Goethe, Iphigenia Tauris’te adlı tragedyası ile meşguldu. Goethe, tragedyasından alıntıları Tischbein’e okumuş ve Tischbein Goethe’nin eserinden çok etkilenerek sağdaki sütuna Iphigenia’nın abisiyle karşılaştığı ânı tasvir etmiştir.
Tischbein ve Goethe’nin arasındaki yoğun arkadaşlık, nedense kısa sürdü ve üç ay sonra sona erdi. İki sanatçının karakteri, uzun bir arkadaşlığa izin vermeyecek kadar farklıydı. Yine de aralarındaki arkadaşlık, bu tablonun zamanının gerçek bir simgesi olmasıyla sonuçlandı. İki sanatçı da, külliyatları sayesinde uzun süreli şöhret ve takdir kazandı.
Goethe, sanatının zirvesindeyken bu tablo da Städel Müzesi’ne bağışlanmıştır.