Metlac Dağ Geçidi, Meksika-Veracruz’un güney kıyı eyaletinin anıtsal doğasını ve 19. yüzyılın ikinci yarısında meydana gelen ülkenin hızlanan modernleşmesini yansıtan, geçmişten gönderilmiş devasa bir kartpostal gibidir.
José María Velasco Gómez (1840-1912), Meksika’nın en ünlü peyzaj ressamı ve ülkenin flora ve faunasının ünlü belgeselcisidir. Bu detaylı resim Gómez’in, Meksika’nın engin doğal zenginliği ve çeşitliliğine olan hayranlığını sergiliyor. Sanatını oldukça genç bir cumhuriyetin ulusal kimliğini ve yurtseverliğini kutlamak için kullandı (Meksika 1821’de bağımsız bir devlet olmuştur). Bu çalışma aynı zamanda yazarın yaşamı boyunca yaşadığı Meksika’nın erken sanayileşmesini de sunuyor.
Resmin teması oldukça belirgindir. Sağ köşede resmedilen trenin sembolize ettiği yakın gelecek, doğayı sollar, manzarayı keser ve bir vınlama sesi ile izleyiciye doğru ilerler. Resmin arka planında Meksika’nın en yüksek dağı olan Pico de Orizaba’yı görüyoruz. Sunulan diğer elementlere kıyasla, tüm resimdeki en baskın ögedir.
Metlac Nehri ve onun kanyonu çok belirgin değildir. Nehrin, sol alt köşedeki çalıların arkasındaki akışını görebilmek için gerçekten odaklanmak gerekiyor. Nehrin yönü trenin yönüyle aynıdır, ancak demir yolunun eğrisi daha güçlü, daha keskindir.
Burada tasvir edilen demir yolu 1877 yılında inşa edilmiştir. Başkent ile Meksika’nın en büyük ve en eski deniz limanı olan Veracruz’u birbirine bağlamıştır. Velasco, treni bu manzara resmine dahil ederek, yaşamı boyunca meydana gelen sosyal ve ekonomik değişimlere dikkat çekmektedir.
Velasco resmin ön tarafında, Veracruz eyaletine özgü bitki örtüsü, çeşitli çalılar, ağaçlar ve kaktüsler ile görüşümüzü yoğunlaştırıyor. Doğal formların çeşitliliğinin gerçekçi bir şekilde temsil edilmesini sağlamak için ayrıntılı olarak tasvir edilmişlerdir. Burası aynı zamanda bu sahnenin anlatımını oluşturan iki ana unsuru görebileceğimiz yerdir: Pico de Orizaba ve buharlı lokomotif motoru.
Southern Methodist Üniversitesi arşivlerinde, Metlac kanyonunda treni ve demir yolunun üzerindeki buharı göremesek de benzer bir anı yakalayan bir fotoğraf bulunabilir. Fotoğraf bize José María Velasco Gómez’in tarzını ve yeteneğini takdir etme fırsatı veriyor. Buna karşılık, detayları nasıl kavrayabildiğini ve gerçekliği şekillendiren iki kuvvetin etkileşiminin hikâyesini nasıl sunduğunu görebiliriz: doğa ve insan unsuru.
José María Velasco Gómez bu eserinde anavatanının biyolojisi ve coğrafyası konusunda mükemmel bir öğrenci ve zamanının esprili, zeki bir tarihçisi olduğunu gösteriyor.