Johannes Vermeer’in “Delft’teki Evlerin Görünümü” olarak da bilinen “Küçük Sokak” tablosu, dört insanın bir Hollanda kasabasında günlük rutin görevlerini yerine getirdiği sessiz bir sokağı tasvir ediyor. Küçük Sokak, Vermeer’in Delft manzaralarını tasvir ettiği yegâne üç tablodan biridir.
Vermeer, şu anda Amsterdam’daki Rijksmuesum‘da sergilenen Küçük Sokak‘ı, 1657 ile 1661 yılları arasında resmetmiştir. Essential Vermeer adlı internet sitesindeki bilgiye göre, arkası cm² başına 14×14 iplik sayısına sahip ince, düz dokuma ketendir. İki astar tuvalden biri muhtemelen tutkal/macunla, diğeri ise mum reçinesi ile tutturulmuştur. Bu resim diğerlerine nispeten küçüktür ve resmin sol köşesi “BEN V MEER.” şeklinde imzalanmıştır.
Resmin sağ tarafındaki ev Vermeer’in halasına aitti. Ayrıca Vermeer’in annesi ve kız kardeşi de aynı kanal üzerinde karşılıklı köşelerde yaşıyorlardı. İlginç olan şey Vermeer’in tüm resimlerinde kadınlara yer verirken, on bir çocuğu olmasına rağmen eserlerinde çocuklara hiç yer vermemesidir. Sadece bu eserinde Vermeer, yerde oyun oynayan iki çocuk resmetmiştir.
Düz çizgiler ve evlerin üçgen kompozisyonu resme canlılık verirken, aynı zamanda gerçekliği yansıtmaktadır. Duvarlar, taşlar ve tuğlalar, resme sağlam ve beton bir görünüm kazandıran sınırlı pigmentlerden oluşan tek bir renge boyanmıştır. Bu tabloyu özellikle en çarpıcı yapan şey, Vermeer’in daha gerçekçi bir sahne elde etmek için eklediği detayların miktarıdır. Çoğu eserinde yaptığı tabakalama yöntemi sayesinde Vermeer, böylesine gerçekçi bir sahneye ulaşmayı mümkün kıldı. Tabakalama, beyaz tonunu değiştirecek şekilde tüm tuvali kaplayan bir alt resimleme katmanıyla başlar. Daha sonra gerekli olan şey ana nesnelerin temelini oluşturmaktır. Bu küçük parçalar, koyudan açığa doğru bir sırayı takip eder ve katman kuruduktan sonra parçaların kenarları birleştirilir, böylece keskin detaylar dahil edilir.
Vermeer’in böylesine gerçekçi tuğlalar oluşturması ilginçtir ancak tabii ki onları tek tek çizmemiştir. Yaptığı şey öncelikle büyük bir fırçayla kırmızımsı, neredeyse kahverengi olan boya ile aşağı yukarı tekdüze bir tabaka boyamaktı. Daha sonra mekanik bir görünüm vermekten kaçınmak için farklı yerlere gri izler katmıştır. Bu tabaka kuruduktan sonra, tuğlalar arasındaki harcı tanımlamak için açık gri bir renk kullanmıştır. Son olarak bazı tuğlaları koyulaştırıp bazılarını aydınlatarak bu kontrast ile belirginlik hissi yaratmıştır.
Vermeer’in ışık konusunda çok iyi olduğunu resimlerinden açıkça görebiliyoruz. Sol tarafta güneşten gelen ışığın bulutlara yansımasıyla daha aydınlık renkler görmekteyiz. Burada kullanılan mavi azurit rengi, lapis lazuliden yapılan mavi pigmentten daha ucuz olduğu için, 17. yüzyılda Hollandalı ressamların paletinde bulunan en yaygın renkti. Yine de som mavi rengi elde etmek için birkaç kat azurit uygulamak gerekliydi. Aynı zamanda azurit pigment tanelerini sıkıca bir arada tutmak için, tutkal kullanmak gerekiyordu.
Derinlik hissini oluşturması açısından kaldırım taşlarının ufuk çizgisine doğru birleşmesi buradaki önemli hususlardandır. Önemlidir çünkü aksi takdirde resim ana bina gibi dümdüz olurdu. Dahası, Vermeer tabloya bu derinlik hissini katmasına yardımcı olması için detaylara yer vermiştir. Hizmetçi kadının lavabosundan ark boyunca sabunlu su akmaktadır. Sağdaki ana binanın kapısının hemen önünde, seramik karolarla süslenmiş bir platform vardır.
Kızılötesi reflektografi ile bakıldığında, Vermeer’in başlangıçta hizmetçinin bulunduğu ara yolun girişinde el işi yapan oturan bir kadını resmettiğini fakat daha sonra geçidi kapattığı veya derinliğin etkisini kaybettirdiği için orayı boyadığı gözükmektedir.
Alain de Botton, bu resimle ilgili, “Resim sıradanlığın çok özel olabileceğini göstermektedir. Hayattaki gerçek uğraşın, basit fakat güzel bir eve bakmak, avluyu temizlemek, çocukları izlemek, örgü örmek ve bu işleri samimiyetle ve ümitsizliğe kapılmaksızın yapmak olduğunu göstermektedir. Resim, kahramanlık karşıtıdır, sahte cazibenin yanlış imgelerine karşı bir silahtır. Çoğumuzun aklımızdan geçirdiği en mütevazı şeyleri yapmanın yeterli olduğunu tartışmaktadır.” demiştir.