Munch’ün resimlerinden hangisini anımsıyorsunuz ilk? Tabii ki akla ilk gelen Çığlık (Boğuntu) sonra Köprüdeki Kızlar olurdu. 30 yıl içinde, Edvard Munch bu konunun 12 farklı versiyonunu yapmıştır.
Bu resmin versiyonlarından biri Sotheby’nin müzayedesinde 54 milyon dolara satıldı ve elbette Çığlık‘tan sonra Norveçli biri tarafından yapılan en pahalı ikinci eser oldu.
Ancak Çığlık‘tan farklı olarak Köprüdeki Kızlar, hem sanatçının izleyicisinden hem de eleştirmenlerinden coşkulu tepkiler almıştır. Munch’ün resimlerinin arasından en mükemmeli, olgunu ve ahenklisi olarak adlandırıldı. Sanatçının resimlerinin ana havası, o akkor kaygı, çaresizlikle sınırlandı; aniden Köprüdeki Kızlar‘a düştü ve melankoliden uzaklaştı. Eğer bir mutluluk skalamız olacaksa; sükûnet ve yalnızlık, düşünceli ve üzgün Munch’a en hitap eden ölçeklerdi diyebiliriz.
Kendini daha iyi hissetmeyi beceremiyordu. Sanatçı, yıllar sonra, Köprüdeki Kızlar‘ın yapıldığı 1902 yılını şöyle tanımladı: “…1902’den 1908’e, Kopenhag kliniğine kadar en mutsuz, en zor fakat inanç dolu ve en üretken olan yıllarımdı. ”
Birkaç yıl önce, Oslofjord’un batı kıyısındaki Åsgårdstrand’da bir ev almış ancak orada sadece birkaç yaz geçirebilmişti. Sanatçının çoğu zamanı sergi hazırladığı Avrupa’da -Berlin, Paris, Floransa ve Nice’de- geçmiştir. Daha sonra en uzun süre Munch’la birlikte olan kadın Tulla Larsen’la ayrıldı. Çok yorucu ve tutkulu bir aşkları vardı. Birkaç mutlu geçen aydan sonra yıllarca süren kavgalar, tehditler, ortadan kaybolmalar, ayrılıklar, intihar girişimleri, uzun süren kareler ve itiraflar. Bu tehlikeli aşk ilişkisi sırasında Munch, Üç Aşamalı Kadın serisinitek bir kapalı döngüde ısrarla cinselliği, sevgiyi ve ölümü çizmeye başladı.
Sanatçının Tulla ile ara verdikten hemen sonra resimlerindeki üretkenliğinin artması tesadüf değildi. İçtenlikle bir kadınla bir ilişkinin yaratıcılığı bastırdığına ve vampir kadının bir erkekten hayati bir güç ve yaratıcı enerji aldığına ikna oldu. Sonrasında nihayet özgürdü. Eleştirmenler, Munch’ün hayatındaki o dönemde “manzara-özgürlükler, masum insanların yaşadığı manzaralar ve insan tarafından sevilen her şeyin felakete mahkum edilme umudunun olduğu manzaralar” döneminin başladığını söylüyor.
Köprüdeki Kızlar bu sanat eserlerine bir örnek. En kırılgan zaman gökyüzü açık olan yaz gecesidir. Sınır çizgisi, arazinin iki bölümünü bağlayan fiyortun yoğun su sütununun üstündeki köprüdür. Uzun bir süre sonra ilk defa Munch, kendisi için poz vermesini istediği liseli kızların üstünde kaçınılamaz ölüm hayaletini görmemişti. Sakin bir gece vakti, Norveç güneşi bir süre güvenilmez gökyüzünü kaplıyor ve tehdit geri çekiliyor.
Sanatçı, bu anın durgun sessizliğine, pitoresk tuvallerinde 12 kez dönecekti ve düzinelerce onu litograflarında tekrarlayacaktı.