Pieter Bruegel’in Karda Avcılar eseri, avcılar ve avcı köpekleri, buz pateni yapan köylüler, gökyüzünde uçan karga ve soğuk hava için yapılan yoğun hazırlıkları ile kış tarafından kilit altına alınmış olmasına rağmen, insanlarla dolu bir dünyanın kuş bakışı görüntüsünü sunmaktadır.
Genellikle günlük yaşamın bir görüntüsü olarak değerlendirilen tablo, tamamı gri-mavi gökyüzü altında olan ve uzaktaki sarp sıra dağlara dramatik bir şekilde inmiş karla kaplı bir manzaraya sahiptir. Sol alt köşede üç avcı, köpek sürüsü ile birlikte avdan dönmektedir. Yanlarında bulunan hanın pas rengi tuğlaları ve önündeki parlak sarı ateş, tabloya hâkim olan beyazlar, griler ve küllü maviler ile çarpıcı bir zıtlık oluşturmaktadır.
Yakından Bakış: Detaylar
Ön plandaki üç ağacın dalları siyah kılcal damarlar gibi gökyüzüne karşı yayılmaktadır ve dalların üzerindeki birkaç karga manzarayı izlemektedir. Resmin sol tarafından arazi aşağı ve sağa doğru eğimlidir ve ön planın ötesinden manzara keskin bir şekilde aşağıya doğru düşer.
En ince ayrıntısına kadar resmedilen geniş orta zemin ve arka plan, doğal ve insan yapımı bir doğayı tasvir etmekte: köprünün üzerinde ağaç parçaları taşıyan bir kişi, donmuş gölette buz pateni yapan figürler, karla kaplı evlerin çatıları, sayısız minik yapraksız ağaçlar ve -uzakta sağ tarafta- engebeli zirveleri ile gökyüzünü yırtıyor gibi gözüken gri ve karlı dağlar. Böylece resmin sağ tarafı, karlı vadinin kesintisiz bir görüntüsünü sunmaktadır. Her şey o kadar net görülebilmektedir ki uzaktan bile olsa ağaçları ve çatıları ayrı ayrı seçebilmek mümkündür. Böylece bir kış gününün taze ve temiz havasını hissedebiliyoruz. Yine de gerçek hayattan bir görüntü değil çünkü Hollanda böyle bir manzaraya sahip değil (araziler çoğunlukla düz ve deniz seviyesinin altında). Bunun yerine Bruegel, 1550’lerde İtalya’ya yaptığı bir yolculuk sırasında gördüğü Alpleri anımsatan sarp sıra dağlarla, Kuzey Avrupa’nın hanları, çiftlik evleri ve donmuş gölleri gibi kendi çevresindeki görüntüleri birleştirdi.
Bruegel’in bazı resimlerinde -Ikarus figürünün düşüşünü arka planda neredeyse gizlediği Ikarus’un Düşüşü isimli eserinde olduğu gibi- sahnenin karmaşıklığını tam olarak anlamanın tek yolu, dikkatlice bakmaktır.
Avcılar ve av köpekleri tablodaki en büyük figürlerdir ve resmin sol alt çeyreğini kaplamaktadır ancak Bruegel bize, bir zafer sahnesi yerine başarısız bir av gösteriyor. Adamlar yorgunluktan karda zar zor yürümektedir. Örneğin, bize en yakın konumda olan figür, ivmesini -ve ruhunu- korumak için kendi bedenini kullanıyormuş gibi öne doğru eğilmiştir. Erkeklerin hepsi yenilgiyi hatırlatan bir pozla başlarını öne doğru eğmişlerdir hatta sol alttaki çok sayıda köpek, abartılarak çizilmiş sarkık kulaklarıyla oldukça mazlum gözükmektedir.
Grubun moralinin bozukluğu, yalnızca içlerinden sadece birinin ganimet taşıması ile açıklanabilir: oldukça küçük bir tilki. Üstelik en başta giden avcının önündeki tavşan izleri, yakın zamanda daha fazla avın ellerinden kaçtığını göstermektedir. Avlanma hakları ve özel olarak yetiştirilmiş av köpekleri Kuzey Rönesans’ta aristokrasi ile ilişkilendirilirdi.
Yine de Bruegel’in resminde, avcıların kimliği o kadar net değil çünkü; resmin diğer sakinleri, kış gününün tadını çıkarıyor gibi görünen köylülerdir. Nitekim Bruegel’in köy yaşamı tasvirinde belirli bir pastoral nitelik vardır. Belki de bizi bedenleri ile resmin merkezine yönlendiren avcılar, resmin temel odak noktası değil de resmin içine doğru rehberlik eden figürlerdir (sanat tarihçileri resme bu ismi vermiş olmalarına rağmen).
Hanın önündeki figürler, bir domuzu ateşte yakmak için -geleneksel Aralık ayı etkinliği- ateş hazırlamaktadır ve uzaktaki insanlar, donmuş gölde çeşitli aktiviteler ile -buz pateni, hokey ve kızaklara eşlik etme- keyif almaktadır. Yapraksız ağaçlar, soğuk ve sertleşmiş kar kitlelerine karşı bir araya gelmiş insanlar Kuzey Avrupa sanatında yılın aylarını ve her ay gerçekleşen etkinlikleri tasvir eden uzun bir geleneğin parçasıdır.
Bruegel’in resimleri, Niclaes Jongelinck isminde zengin bir Anversli bankacı tarafından sipariş edilmişti. Bruegel on iki resim yerine, yılı altı resme ayırmıştı ve içlerinden beş tanesi günümüze ulaşabildi. (Bu resimler; Karda Avcılar, Hasatçılar, Sürünün Geri Dönüşü, Kasvetli Gün, Saman Hasadı.) Beyazların ve soluk mavilerin hâkim olduğu bu kış görüntüsü, dizinin sonuncusudur. Koyu kahverengiden mavilere ve yeşillerden sarılara, yılın zamanlarının değişken renklerine özellikle dikkat eden Bruegel, tasvir edilen etkinliklerden çok, manzaralara vurgu yapmayı seçmiştir.
Bruegel’in bu resimlerinde köylü faaliyetlerine odaklanması, köylü yaşamına dair samimi, hassas ve bazen komik sahneler ile tanındığı için ondan beklenebilecek bir şeydi. Görünüşte sıradan aktivitelerden karmaşık sahneler oluşturabilen Bruegel, çok seyahat eden bir sanatçıydı. Alplerin güneyine yapılan ziyaret sonrasında çizilen dağlar, sanatçının kendi zihninin bir yorumuydu. Bu durum Bruegel’in tüm tabloyu nasıl inşa ettiğini anlamanın bir anahtarıdır.
Soğuk ve kapalı bir kış gününü sunan ve günlük hayatın enstantane fotoğrafı gibi görünen eser, aslında dünyanın en ince ayrıntısına kadar planlanmış panoramik bir görüntüsüdür. Soldaki eğimli köşegenler -çatılar ve zemin- gözlerimizi manzaraya yönlendiriyor. Ritimleri, bir dizi yatay element -köprüler ve arazi- sağdaki tepeler ve dağların köşegenleri ile karşılık buluyor.
Yüksek ufuk çizgisi ile bu sahneyi yukarıdan, ön plandaki ağaçların dallarındaki kargalar ile aynı perspektiften deneyimleyebiliyoruz. İnsan faaliyetlerine olan ilgiyi bir haritanın geniş ve hâkim bakış açısıyla birleştiren bu karmaşık görünüm, Bruegel’in çalışmalarının çoğunu tanımlamaktadır. Geniş kapsamlı manzaralar ile insani hallerin samimi portrelerini ve sıradan olanı fantastik olan ile harmanlama konusundaki ustaca yeteneği ressamın, Karda Avcılar eseri de dahil olmak üzere resimlerini bu kadar kalıcı kılan şeyin bir parçasıdır. Bruegel, dünyayı hem büyük hem de küçük ölçekte kopya ederken insanlığın kendisine bir ayna görünümü sunuyor; sürekli olarak hayatın günlük aktivitelerine kilitlenirken, yine de çoğu zaman dünyayı tüm ihtişamı ile görmeye çalışıyor.