David Hockney zamanımızın en tanınan ve popüler olan sanatçılarından biridir. 60 yılı aşkın süredir cesur, renkli ve yenilikçi sanatıyla seyircileri büyülemektedir. David Hockney’in ikonik Daha Büyük Bir Sıçrama resmine odaklanarak Hockney’i harika bir görüntü yapımcısı yapan fikirlere, temalara ve ilhamlara bakıyoruz.
1950 ve 1960’da, Hockney daha yolculuğunun başındayken, sanatçıların çoğu soyutluğu deniyordu. Örneğin, Jackson Pollock gibi soyut dışavurumcu sanatçılar tablolarını sadece renkler ve jestsel işaretlerini kullanarak yapıyordu. Her ne kadar Hockney soyutlukla – insanları sadeleştirmek ve soyutlamak etkileyici işaretler kullanmak – sanat okulunda tanışsa da her zaman etrafındaki yerleri ve insanları tasvir etmekle ilgilenmiştir.
Bana göre ressamlık görüntü yapmaktır. Görünür dünyayı tasvir etmeyen resimle ilgilenmiyorum. Demek istediğim çok iyi bir sanat olabilir sadece beni çok ilgilendirmiyor.
Daha Büyük Bir Sıçrama’ya Yakından Bakış
1967’de resmedilen Daha Büyük Bir Sıçrama büyük ihtimalle David Hockney’in en çok bilinen sanat eseri. Nedir peki bu resmi bu kadar ikonik ve çekici yapan -hatta aradan elli yıl geçmesine rağmen modern görünüşünü hâlâ koruması?
Resim Los Angeles’ta bol güneş alan bir yüzme havuzunu tasvir ediyor. Havuzun arkasında pembe, modernist bir bina ve boş bir sandalye var. Komşu binaların silüetleri evin geniş penceresine yansımaktadır. İki cılız palmiye ağacı ve biçilmiş kenar çimleri özenle bakılmış bir bahçe göstergesidir. Hokney’in bu zamana kadar alışık olduğumuz tabloların aksine bunda görünürde kimse yok ve sahne neredeyse tamamen hareketsiz -su sıçraması dışında.
Kimin daldığını merak ediyoruz. Dalıcının gösterilmemesi gerçeği herkesin olabileceği algısını ortaya atıyor -havuz kenarındaki boş sandalyeye oturduğumuz ve ardından soğuk suya atladığımız bizler bile olabilir.
Daha Büyük Bir Sıçrama’ya baktığınızda ne düşünüyorsunuz? Resmin size nasıl hissettirdiğini özetleyen bir kelime var mı? Daha Büyük Bir Sıçrama hemen baştan çıkartan bir görüntü olduğu için bu kelimenin ‘kıskançlık’ olması sorun değil. Bize tatilleri ve kaçışları düşündürüyor – veya belki de çoğumuzun sadece hayal edebileceği bir yaşam tarzını.
Vadedilmiş Bir Toprak
Hockney, Kaliforniya’yı ilk kez 1963’te ziyaret etmişti. Ardından güneş ışığı ve rahat yaşam tarzına kendini bıraktı (yaşadığı Londra’dan oldukça farklıydı). “Vaat edilmiş topraklar” olarak nitelendirdi ve kırk yıl boyunca orada yaşadı.
Odaktaki Sıçrama
Bir rüya yerinin baştan çıkarıcı bir tasviri olmasına rağmen, Daha Büyük Bir Sıçrama bununla ilgili değildir. Hockney’e göre, asıl konu tuvalin üzerinde dondurulmuş sıçramanın o iki saniyelik anı.
Hockney resmi başka birinin sıçramayı çektiği fotoğraftan bakarak yapmıştır. Ardından sıçramayı çizmeye arkadaki evden daha uzun süre harcadığını düşündü. Gerçekte sıçramanın iki saniye sürüp kaybolması evin ise daimi olarak orada olduğu fikri ve aralarındaki bu çelişki onu büyüledi.
Sıçrama Nasıl Resmedildi?
Sıçrama yapmanın bariz yolunun sıvı boya kullanmak ve tuvale atmak olduğunu ya da sıçramanın dağınıklığını taklit etmek için büyük fırçalar ve etkileyici işaretler kullanmak olduğunu düşünebiliriz. Ne de olsa, Willem de Kooning gibi soyut dışavurumcu ressamlar yıllardır sıçrayan resimler yapıyorlardı ve Hockney daha önceki çalışmalarda etkileyici iz yapımı kullanıyordu.
Fakat Hockney bunun yerine, fotoğraftaki sıçramayı titizlikle yeniden üretmek için küçük fırçalar kullanmıştı: yükselen su basamağının oluşturduğu şekiller, farklı şeffaflık alanları ve küçük damlamaların detayları ve izleri. Sıçramanın doğru görünmesi iki haftasını almıştı.
Bir sıçramanın fotoğrafını çektiğinde, bir anı donduruyorsunuz ve bu başka bir şeye dönüşüyor. Fark ettim ki bir sıçrama gerçek hayatta hiç bu şekilde görülemeyecekti çünkü çok hızlı bir şekilde oluyor. Bu olaydan eğlenmiştim bu yüzden çok, çok yavaş şekilde resmettim.
Nasıl Boyadı?
Genellikle tuval üzerine resim yaparken sanatçılar tuvali, çiviler veya zımbalarla tutturulmuş ahşap bir çerçeveye (gergi denir) uzatır. Fakat Daha Büyük Bir Sıçrama’yı boyamak için Hockney, tuvali bir duvara zımbaladı.
İlk önce resmi tuval üzerine çizmedi ancak renk bloklarını doğrudan üzerine boyadı. Gökyüzünün düz bir yüzeyini elde etmek için ve opak olması için iki veya üç kat boya uygulayarak bir boya silindiri kullandı. Daha sonra birkaç ayrıntıyı, ağaçları, çimenleri, sandalyeyi, pencereye yansımaları – ve tüm önemli sıçramaları – küçük bir fırça kullanarak renk bloklarının üzerine boyadı.
Hockney boyanmamış görüntü etrafında geniş bir sınır bıraktı. (Daha Büyük Bir Sıçrama’nın kenarlarında gördüğünüz sarı renk ham kanvastır.) Bu ham kanvas sınırı, kanvasın geniş alanlarını ham tutma şeklindeki eski tarzından geliştirilmiştir. Ayrıca, bir polaroid fotoğrafının sınırını da gösteriyor, belki de resim için kaynak olarak kullanıldığını ima ediyor. Ayrıca havuzun üst kenarında, aşağıdaki ayrıntıda görebileceğimiz dar bir ham çizgi çizgisi bıraktı.