Rönesans resminin mimarı olan İtalyan ressam Giotto Di Bondone, 13. yüzyılın ideal yargısını kırarak resim ve mimari alanında kendi ‘ideal’ini yeniden oluşturmuştur.
14. yüzyıl Floransasında Rönesans anlayışına uygun bir yaşamı hayal eden, hümanist ve evrensel bir kültür idealiyle resimler yapan biriydi Giotto. Döneminde yaptığı eserlerde her ne kadar Orta Çağ düşüncesiyle hareket ettiği söylense de eserlerine baktığımızda bunun yanlış bir düşünce olduğunu görebilmekteyiz. Orta Çağ’ın gotik havası içinde sürüp giden o altın yaldızlı arka planın önüne figürlerin konumlandırılması, daha yapay şekilde yansıtılan yüz hatları, derinliği olmayan bir kompozisyon onun resimlerinde görmeyiz. Tablolarına baktığımızda pastel tonların yoğunlukta olduğunu, perspektifle derinliği yakalarken mavi gökyüzünün altındaki figürler sanki gerçekten yaşıyormuş izlenimini verir. Figürler ifadesiz ya da yapay olmayıp kalın kürklerinin altında hem fiziksel hem ruhsal özelliklerini gölgelendirme tekniğiyle başarılı bir şekilde uygulamıştır.
Vasari, Giotto için: ‘’Aklı sürekli yeni sorularla meşgul olurdu; düşüncelere dalmış bir halde etrafta dolaşır, doğayla yakınlaşmaya çalışırdı, zaten herkesten çok onun doğanın çocuğu olarak görülmesinin nedeni de buydu. Kayalıklar ve ağaçlıklarla dolu pek çok manzara resmi yapıyordu – bu onun döneminde bir yenilikti.’’ demiştir.
Buradan da anlaşılacağı üzere natüralist resmin ilk adımlarını atan, doğayı resmetme geleneği Giotto Di Bondone ile başlamıştır.
O dönemin tarihçileri Giotto’nun perspektif kurallarını bilmediğini bu yüzden eserlerinin kural dışı olduğunu kabul etmişlerdi. Ama o kişiler Giotto’nin natüralizmin ilk adımlarını yansıtan eserlerinin sanatta dönüm noktası olacağını bilmiyorlardı. Giotto’nun Orta Çağ’da ideal olarak kabul edilen anlayışa karşı gelerek, idealin tahrip ederek ‘asıl ideale’ ulaşılacağını düşünüyordu. Bu yüzden resimlerinde hiç durmadan büyük hatalar yaptı, ufuk çizgilerini resim üzerinde farklı noktalarda birleştirdi. Onun yaptığı freskler duvarda asılı süs, birer nesne olmaktan çıkarak ressamın izleyicisine bakışları haline gelmişti. Giotto izleyiciyle arasındaki bağı bu şekilde kurarak aradaki engelleri de kaldırmıştı.
Giotto, Cimabue’nin yanında çalışırken hocasının yaptığı bir figürün burnuna sinek resmi yapar. Cimabue resmine devam etmek için döndüğünde sineği gerçek sanarak kovmaya çalışır. Neden sonra sineğin gerçek değil de resim olduğunu anlar.
“…Giotto adındaki ikinci kişiye gelince, öyle güçlü bir yeteneğe sahipti ki, her şeyi doğuran, yıldızları hareket ettiren doğayı kalemiyle, fırçasıyla olduğu gibi resme dökebilirdi. Yaptığı resimler tıpatıp aslına benzer, insan gözü çoğu kez yanılıp resmi gerçekle karıştırırdı. Giotto, aydın kişilerin desteğini önemsemeyip bilgisiz kişilerin gözlerine hoş görünmek isteyenlerin hataları nedeniyle uzun yüzyıllar boyunca gömülü kalan bu sanatı yeniden gün ışığına çıkartmıştı. Bu nedenle Floransa’nın övünç kaynaklarından biri olmayı hak etmişti. Üstelik ünlendikçe alçakgönüllülüğü artmış, ustalığın doruğuna erişse de kendisi için ‘usta’ ünvanının kullanılmasına hep karşı çıkmıştı. Usta sanından kaçınması saygınlığını daha da artırırken kendisinden daha bilgisiz kişilerin, başka ressamların kıskançlığına yol açmıştı. Ne var ki sanatının yüceliğine karşılık yapısı görünüşü Messer Forese’den daha iyi değildi…” -Boccaccio, Decameron
Giotto’ya ait olduğu düşünülen Kutsal Kitabı’nda bulunan öyküler:
Eski Ahit Öyküleri
- Yakup’un İlk Oğulluk Hakkını Alışı
- İshak’ın Esav’ı Geri Getirişi
- Yusuf’un Satılması
- Bünyamin’in Torbasında Kadehin Bulunması
- Habil’in Öldürülüşü
Yeni Ahit Öyküleri
- İsa Golgata Yolunda
- İsa’nın Vaftiz Edilişi
- İsa Din Bilginleriyle
- Ölü İsa’ya Ağıt
- İsa’nın Dirilişi ve giriş duvarının içinde
- Pentikost
İsa’nın Göğe Yükselişi
- Roma seyahati sırasında Antik Çağ resim örnekleri, Pietro Cavallini’nin San Paolo Fucri Le Mura Kilisesi’nde yaptığı freskleri tanıma imkanı bulmuştur.
Öykülerinin yer aldığı kutsal kitaptaki resimlerinden birkaçını ayrıntılı şekilde ele aldığımızda;
Eski Ahit Öyküleri: İshak’ın Esav’ı Geri Getirişi, Assisi, yukarı kilise
- Solda yer alan İshak figürü, uzanmış olarak resmedilmiş olup yaşlı kır sakallı biri olarak profilden izleyiciye bakmaktadır. Uzanmasına rağmen başı dik durumda ve eliyle ‘ dur’ der gibi işaret ederken, sol eli ise Esav ve Rebeka’ya doğru uzanmış olup iki elinde de aynı tavır sezilmektedir. İshak’ın açık maviyle karnı ve dizlerinin örtülmüş olduğunu, ışık ile dizlerinin üzeri örtülerek arka planın koyu kırmızı rengiyle karşıtlık oluşturarak İshak’ın gerçekçi duruşu ve görkemini ön plana çıkartmaktadır.
- Esav ise merkezde duracak şekilde, sol elinde tabağı tutarak diğer eliyle de babasına yiyeceği uzatmaktadır. Üzerinde altın sarısı kıyafeti onu bedeniyle bütünleştirerek kolları üzerinde gölgelendirme tekniği ile gerçekçi duruşunu arttırmaktadır. Omuzlarından aşağıya doğru sarkan açık mavi pelerini de figüre hareketlilik katmaktadır.
- Esav’ın arkasında bulunan Rebeca’nın yüz ifadesine baktığımızda o da Esav gibi dingin, ağırbaşlı bir şekilde resmedilmiş. Genel anlamda kompozisyonda renk tonlarının dengeli şekilde dağılımı ve yumuşak renkler tercih edilmesinden dolayı uyum söz konusudur.
Yeni Ahit Öyküleri: İsa’nın Göğe Yükselişi, Assisi, yukarı kilise
- Resmin ortasında İsa ellerini göğe doğru kaldırmış halde bulutların üzerine resmedilmiş görünüyor. Bulutun hemen altında kanatlarından anlayacağınız üzere iki melek görünmektedir. Arka plan ise mavi gökyüzü görünürken sol altta yeryüzünü temsilen havariler görülmektedir. Normalde İsa’nın Göğe Yükselişi sahnesi meleklerin İsa’yı yukarı taşırken resmedilirken Giotto burada alışılmış ikonografik kalıplardan çıkarak İsa’yı göğe yalnız başına çıkıyor şekliyle resmetmiştir. Bu da kendi isteğiyle yukarı çıkması ile ilişkilendirilebilir.
Giotto Yukarı San Francesco Kilisesi Freskleri, 1297-1300 Aziz Francesco’nun Yaşamından Sahneler
Giotto Aziz Francesco’nun Su Mucizesi – Assisi, Yukarı Kilise
Giotto’nun bu eserinin bu kadar ünlü olmasının nedeni biraz da Vasari’nin onun resmi hakkında kaleme aldıklarıdır:
“… öyküler arasında çok güzel bir tanesi var ki, onda susamış biri, su içme isteğiyle yere eğilmiş bir kaynaktan öylesine büyük ve gerçek bir hazla su içiyor ki, dipdiri bir insan sanıyorsunuz…”
Resmi incelediğimizde ise figürlerin hareket halinde oldukları her an kımıldayacaklarmış gibi hissetmemizi neden oluyor. Sağ tarafında Aziz Francesco yere eğilmiş şekilde su içmekte olup arkasında konumlandırılan dağ ile bütünleşmiş biçimdedir. Sağ eli ve sağ ayağını kayanın üzerinde sabitlemesi ise dağı somut bir nesne olarak göstermek istemesinden kaynaklanır. Aynı zamanda resmin tamamına baktığımızda figür ve arka plandaki dağı gölgelendirme tekniği ile resme derinlik katarak gerçekten böyle bir yerin var olduğu izlenimi uyandırmaktadır. Aziz Francesco’nun yüzü belli olmamakla birlikte soldaki iki figürün yüz hatları açıkça belirtilmiştir. Dağın üzerindeki ağaçlar ise daha basit bir şekilde resmedilerek kayalığın üzerinde yetişmiş kuru otlar izlenimini vermektedir. Figürlerin konumlandırılışı ise Rönesans’ta sıklıkla kullanılan üçgen şekline birebir uymaktadır.
Aziz Francesco’nun Arezzo’daki Cinleri Kovması
Arka planda Arezzo kentindeki kilise surlarıyla birlikte ele alınmıştır , cinlerin nasıl resmedildiğini de göstermektedir. Bu dönemde Giotto henüz perspektifi kullanmadığı için derinlik duygusunu oluşturabilmek için katman katman farklı düzlemler yaratmıştır.
Giysi Armağanı, Assisi, yukarı kilisesi
Freskonun sol tarafında Assisi kenti yer alırken kent sanki yükselecekmiş izlenimi vermektedir. Kenti resmederken duvarlarını ışıklandırarak ve çok fazla koyu renkler tercih edilmeden gölgelendirilmeye başvurularak resim hacim kazanmaktadır. Kentin altına ilave edilen kayalık ve ağaçlarla birlikte kentin kasvetli dokusunu kırmış oluyor. Sağdaki manastır tasvirinde ise daha ılımlı bir hava hakim olurken kayalıklarda ağaçların olmaması manastırdaki yalnızlığı simgelemektedir. Bu iki tarafta oluşan karşıtlık bize dünya yaşantısı ile Tanrı’ya duaya dönük bir yaşam arasındaki farklılıkları göstermek istemesinden ileri gelmektedir.
Yeni Ahit Sahneleri – Ölü İsa’ya Ağıt ”Lamentation”
Daha sonradan ikonografiye eklenmiş olan bu konu Kutsal Kitap’ta yer almamaktadır. Mavi gökyüzünün üzerinde konumlandırılmış bir kaya ve onun üzerinde de ağaç yer almaktadır. Bu kayalık gökyüzü ve yeryüzünü keskin çizgilerle birbirinden ayırmaktadır. Birbirinden ayrılan iki dünya aslında gerçek yaşam yani dünyevi ve semavi yaşamları anlatmaktadır. Ağaç ise Adem ve Havva’nın ilk günahı işlemesine sebep olan Cennetteki Bilgi Ağacı’dır. Ağacın yaş değil de kuru resmedilmesinin nedeni ise insanın ilk günahı işlemesinden sonra artık tam anlamıyla günahkar olması ve masumluğunun ortadan kalkmasıyla ilgilidir.
Gökyüzünün üst tarafında süzülen melekler yer alır. Kayanın önünde ise yerde ölü şekilde İsa’nın çevresinde birikmiş kadınlar bulunmaktadır. Kadınların yüz hatlarından anlaşılacağı üzere korku, nefret , hüzün ve öfke gibi duygular hissedilirken melekler ise İsa’nın ölümü üzerine acı çekmektedir. Vasari’nin de dediği gibi Giotto’nun bu resminde duygular hakim olurken, Bizans üslubundan da vazgeçtiğini görmekteyiz.
Resimde izleyiciye arkasını dönmüş halde bulunan kadının resme derinlik algısı yaratmak için konulduğunu söyleyebiliriz. Giotto her bir figürü resmederken onları yalnız fiziksel manada yansıtmamış aynı zamanda ruhsal portrelerini de vermiş olup Rönesans resminin basmakalıp katı figürlerinin dışına çıkarak duyguları yansıttığını – Rönesans’ın gelişinin habercisi niteliğindedir.
Giotto Santa Croce Kilisesi Freskleri, Floransa
Peruzzi Şapeli Freskleri, y. 1315 / Bardi Şapeli Freskleri, 1325-28