Hiç okuduğunuz kitaptaki bir sahneye şöyle düşünecek kadar aşık oldunuz mu?: “Bu sahne mükemmel bir resim olurdu!” Eğer bu hissi yaşadıysanız, birçok saygın ressamla aynı deneyimi paylaşmışsınız. Sanatçılar, edebiyatın resimle buluştuğu sanat eserleri aracılığıyla kendi beğenilerini ifade ederler. Antik çağlardan beri, tüm türleriyle edebiyat, ressamlara fırçalarını alıp çizgi ve renklerle bir hikâyeyi yeniden anlatmaları için ilham vermiştir. Yunan ve Roma mitolojileri, İncil ve edebiyat olarak ele alırsak diğer kutsal kitaplar ressamlar için çok yaygın kaynaklardır. Avrupa kiliseleri ve katedraller, İncil’deki hikâyelerin tabloları ve genel anlamda sanatı ne kadar çok etkilediğini gösteren yaşayan yapılardır.
Ressamlar çoğu zaman kaderciliği, ve uzay ve zamandaki herhangi bir ırktan üstün olan insanlığın ikiliğini tasvir etmişlerdir; bu yüzden modern çağda bile geçerliliğini korur. Ama mitoloji ve kutsal kitaplar tablolar için tek edebî kaynak değillerdi. Şiir de figüratif sanatlar tarihinde meşhur eserleri harekete geçiren bir tür olmuştur. Dante’nin Cehennem’e, Araf’a ve Cennet’e olan yolculuğu sırasında sevgilisi Beatrice ile buluşmasını anlatan İlahi Komedya’daki Cehennem, çoğu sanatçıyı etkileyen bir kitaptır. Orijinal şiirdeki çizimlerden farklı stil ve tekniklerin olduğu gerçek resimlere kadar, İlahi Komedya önemli sanatsal eserleri etkileyen edebî bir şaheserin kayda değer örneğidir. Bildiğimiz gibi, oyunlar sahnede canlandırılmak için yazılır fakat tablolar da duygu ve heyecanı yazılı formdan görsele aktaran bir platform olabilir. William Shakespeare, ressamlara ve birçok diğer sanatçıya, çok sayıda tuvalde oyunlarındaki ünlü sahnelerin ele alındığı birçok farklı insanî durumun çeşitli bir kataloğunu sundu. İsterseniz bir ölüm sahnesi (Polonius, Ophelia, Desdemona, Romeo ve Juliet, sen karar ver!) isterseniz de ilgi çekici konuşmalar olsun (Hamlet ve mezarcı, Hamlet ve babasının hayaleti…), birisi tarafından resmedildiğini bulabilirsiniz. Bu farklı dönem ve stilleri anlatmak için, size edebiyat ve resmin buluştuğu beş sembolik sanat çalışmasını takdim ediyorum.
- Goya ve Teogoni
Bu tablo orijinal olarak Quinta del Sordo (Sağırın Köşkü) adlı Goya’nın evinin duvarlarına çizilmiştir. Sözde kara tablolar olan diğer duvar resimlerinin yanı sıra, bu şaheser halka gösterilmek amacında değildi. Ressamın ölümünden sonra köşkün sahibi olan Belçikalı Baron sayesinde Goya’nın son eserlerinin tadını çıkarabiliyoruz.
Bu tabloda Goya, Hesiod tarafından ünlü Teogoni’de yazılan bir Yunan efsanesini (Satürn yerine Kronos denilerek Romalılar tarafından tekrar anlatılmıştır.) resmetmiştir. Bu resimde kendi oğullarından birisi tarafından tahttan indirileceğini içeren Oracle’nin kehanetinden kaçınmak için Satürn’ün kendi oğlunu yediğini görürüz. Tanrı eş çocuk yerine bir taşı sarmalayıp Satürn’e verir ve bu hile sayesinde üçüncü oğulları Jüpiter’i yani Zeus’u saklamayı başarır. Jüpiter tıpkı kehanetin öngördüğü gibi babasını tahttan indirir. Tabloda da oğlunun çıplak bedeninden kaybolmuş bütün başı ve sol elin bir kısmını görebiliriz. Şiddet ve evlat katlinin vahşeti yalnızca siyah tonlarda değil Satürn’ün korkutucu pörtlek gözleri ve oğlunun geri kalanını tutan sert ellerinin kavraması dâhil her yerdedir.
- Ingres ve Kral Oidipus
Sophokles’in Kral Oidipus adlı eserindeki en ünlü figür olan Oidipus’un, kafası ve göğsü kadın, vücudu aslan ve kanatları olan efsanevi yaratık Sfenks ile karşı karşıya geldiği görülür. Bu sahne sarp kayalıklı bir arazide gerçekleşmiştir. Arka planda, korkmuş bir adamın kaçtığını görürüz. Oidipus’un arkadaşı gibi gözükür. Ingres, sağ altta daha gerilerde duran ve çok az görülebilen binalarla bize orasının Thebes şehri olduğunun ipucunu verir. Canavar mağaranın gölgesinde ayakta dururken çıplak ve iki mızrağı tutan Oidipus, Sfenks’in bilmecesinin çözümünü anlatıyor. Canavar, “Bir sesi olan ve sabahları dört bacağı, öğlenleri iki ayağı ve akşamları da üç bacağı ile yürüyen şey nedir?” diye sorduğunda Oidipus, “Çocukken dört uzvuyla birlikte emekleyen, yetişkin olduğunda iki bacağı ile yürüyen ve yaşlılığında bir değneği üçüncü bacak olarak kullanan insandır.” diye cevap vermiştir.
Sol alt köşede, bir tarafa atılmış bir ayak ve insan kemikleri doğru cevabı bulamayıp helak olan önceki gezginleri hatırlatır. Bu buluşmanın sonucu, Sfenks’in intiharına ve Oidipus’un dul annesi Jocasta ile evlenerek (Gerçi Oidipus o zaman daha annesi olduğunu bilmiyordu.) Thebes tahtında hüküm sürmesine yol açmıştır. Böylece Oracle’nin, Oidipus’un babasını öldürüp annesiyle evleneceğine dair olan kehaneti tamamen gerçekleşti. Oidipus Thebes yolunda bir tartışma sonucu yabancı olduğunu düşündüğü babasını öldürdü. Jocasta hem oğlu hem de kocasının katili ile evlendiğini öğrenince kendini astı. Annesinin bedenini bulan Oidipus onun elbisesinden iki tane broş aldı ve bunlarla kendini kör etti. Oidipus’un bedeninin betimlenmesi ve resimdeki merkezi konumundaki mükemmeliyet, Sfenks’in kötü niyetini gösteren gölgeli vücut ile çelişmektedir. Böyle tehlikeli bir durumda Oidipus’un yüzündeki sakinlik ifadesi büyük Yunan efsanelerindeki kişilerin tipik cesaretini kanıtlar.
- Bouguereau ve Cehennem
Eğer Dante Alighieri’nin Cehennem’i yalnızca tek bir şeyle ünlü olsaydı, bu kesinlikle cehennemdeki lanetli ızdırapların tasviri olurdu. Tablodaki bu sahne, Cehennem’in sahtekârlar ve düzenbazlara ayrılmış sekizinci halkasında yer alır. Bu sahne, İtalyan bir gaspçı olan Gianni Schicchi’nin ünlü simyacı Capocchio’ya barbar bir şekilde saldırdığı anı yansıtır. Rehberi olan İtalyan şair Virgil’in kavgaya karşı kayıtsızlığının aksine Dante’nin yüzündeki (arkadaki kırmızı ve siyah giysili adam) dehşeti görebiliriz. Virgil’in aklına gelen tek şeyin ürkütücü koku olduğu gibi görülüyor çünkü elbisesini burnun altına doğru çevirdiğini görüyoruz.
Resmin arka tarafında işkence edilen ruhlar ve kollarını birbirine bağlamış ruhların tepesinde gülerek uçan Şeytan görülebilir. İki adamın abartılmış pozisyonlardaki çıplak vücutları, kaslarının şekil ve biçimlerinin mükemmel tasviri, yüzlerindeki şiddet, saldırganın kavradığı yerin altındaki yırtılmış et, müthiş fiziksel çabanın altındaki şişmiş damarlar… Tüm bu görsel unsurlar hem ürkütücü hem de güzel olan bu resmin ayrıcalığına tanıklık eder. İzleyicinin gözlerinin içgüdüsel olarak baktığı iki vücudun tasvirindeki resimsel gerçekçilik, sinematik bir başarıdır.
- Delacroix ve Hamlet
Delacroix genç yaşlarında tutkulu bir tiyatroseverdi. Ressam, Hamlet oyununu ilk kez 1827’de Odéon Tiyatrosu’nda izledi. Oyuna adını veren karakterden anında büyülenmiş ve bu yüzden Shakespear’in oyunlarına derin bir hayranlık duymaya başlamış. Bu tabloda Hamlet’in, Ophelia’nın cenaze yürüyüşünün hemen öncesinden, müstakbel karısının boğularak ölmesinden sonra dinleneceği yer olan yeni kazılmış mezarın yanında ayakta dururken görürüz. Hamlet babasının soytarısı olan Yorick’in kafatasını ortaya çıkarmış mezar kazıcıyla konuşuyor. Eskiden onunla oyun oynardı ve şakalarını severdi. Hamlet ölü adamın kafatasını taşırken, “Midemi bulandırıyor” (5. Perde, 1. Sahne) dedi. Sonra, hayatın hiçliğine dair uzun, mizahi bir derin düşünceye dalıyor. (Alexander’ın cesedi çamura döndü ve bira fıçıları için tıpa olarak kullanılmaya başlandı.) Hamlet ayrıca mezar kazıcıyı böyle ciddi bir işte şarkı söylemekle suçluyor. Bir süre sonra, cenaze alayının yaklaştığını duyuyor. Horatio ile birlikte saklanmaya karar veriyor. Ophelia’nın abisi Laertes’i gördüğünde ise sevgilisinin öldüğünü anlıyor. Sonra ortaya çıkıp ona olan aşkını ilan ediyor. Delacroix bu oyunun en etkileyici konuşmasını yansıtmaya karar verdi. Yarı çıplak mezar kazıcısının, yaklaşan ölümü haber vermek için Hamlet’e kafatasını sunmasını tasvir etti. Mezar kazıcısı, bizim aslında kime odaklanmamızı göstermek için iki kolunu ve gözlerini Hamlet’e doğru yöneltmiş. Hamlet’in siyah elbisesi tesadüfen bu duruma uygun olmuş. Fakat sağ kolunun düzenlenmiş hâli ölümü inkâr etmenin bir işaretidir. Kasvetli arazi ve mavi gökyüzünde saklanmış bulutlar, sahnenin melankolisini iyice pekiştirmiş. Biz, “sahnenin içinde ve dışında” ölümün huzurundayız.
- Dali ve Alice Harikalar Diyarında
Bu guvaş, 11 başka tablo ve 1 tane aslı olan dört renkte imzalı Lewis Carroll’un Alice Harikalar Diyarında eseri için çizilmiş içkapak resmi, orijinal olarak 1969’da New York’da Maecanas Basım- Random House tarafından basılmıştır. Her guvaş aynı adlı kitabın bir bölümü için yapılmış. Alice’in Tavşan Deliğine düşmesini anlatan ilk bölümü çizmek için Salvador Dali hayal edebileceği bütün imkânları keşfetmiştir. Bu guvaşa sağ altta kabaca çizilmiş gizli şekliyle tavşan figürü hâkim. Alice resmin soluna doğru uzanan gölgesi ile mantar gibi duran şeyin üstünde ip atlarken gözükür. Eğer yakından bakarsak, Alice’nin hiçbir özelliğinin olmadığını görürüz. Dali eserlerinde sıklıkla gözüken çekirgeyi tabloya eklemiştir. Üst soldaki belirsiz obje bir şekilde şişmiş bir karahindiba tüyü gibi gözükür. Guvaşlar Carroll’un başyapıtının gerçek çizimlerinden daha çok yorum olarak değerlendirilir fakat “eriyen” renk tonlarının çokluğu Lewis Carroll’un fantastik romanındaki rüyaya benzer ambiyansın yakalanmasına yardım eder.
Kaynakça: https://www.dailyartmagazine.com/when-literature-meets-painting