Arada bir, bir sanat eseriyle ilgili bir kaza meydana gelebiliyor. Genelde zarar gören sanat eserinin kendisi oluyor ancak bazen seyirciler de zarar görebiliyor ya da yaralanabiliyor. Bu olaylardan biri Porto’da Serralves Müzesi’nde meydana geldi. Yıl 1922’ydi ve Anish Kapoor, Limbo’ya İniş adlı çalışmasını sergiliyordu. 60 yaşında bir adam odanın ortasındaki siyahlığın bir nokta olmadığını, 2.5 metre derinliğinde bir çukur olduğunu tecrübe etti. Tabii biraz da acı bir yolla! Bazen sanat düşündüğümüzden daha tehlikeli olabiliyor.
Dünya Parçalanıyor
Kapoor’un eseri katiyen pek meraklı seyircilere zarar vermek niyetinde değildi. Öyle gözüküyor ki Tate de işin sırrını biliyordu.
Dorris Salcedo’nun 2007’de ırkçılık ve toplumsal bölünmeyi gösteren bir protesto (Shibboleth) sergiledi. Bunu Tate Modern’in Türbin Salonu’un zeminine koca bir çatlak yaparak göstermeye çalıştı. Çatlağın derinliğinden dolayı birçok kaza meydana geldi ancak yalnızca ufak yaralanmalarla atlatıldı.
İçine Çeken Karanlık
Kapooe’un çalışması sadece bir delik değil bir karadelikti. 2009’da Miroslav Balka, How It Is adlı çalışmasında bu karanlığın içine daha fazla girdi. Balka’nın bu çalışması da Tate Modern’de sergilendi. Balka, tamamen karanlık olan çelikten kocaman bir oda tasarladı. Böylece seyircileri görme yetileri olmadan karanlığı tecrübe etmeye itti. Ziyaretçilerin hiçbir yardım olmadan yöneltilmesi göz önüne alındığında sadece ufak bir kaza olması şaşırtıcı. Başka insanlarla birlikte bu karanlık odayı ziyaret etmek işi daha zor kıldı çünkü hem duvarlara hem de insanlara çarpmaktan kaçınmaları gerekiyordu. Alan geniş olsa da bu karanlığı tecrübe etmek adeta bir zulüm oldu.
Neşelendirici Kaydıraklar
Carsten Hölleri’in 2006’da Test Side çalışmasını daha pozitif ve neşelendirici tecrübeler için tasarladı. Türbin Salonu’nda yer alan bu çalışma pek çok kaydıraktan oluşuyordu. Seyircilere, yetişkin olarak da kayabilecekleri nadide bir şans sunulmuştu. Höller bu kaydırakları “Coşku ve çılgınlık arasındaki benzersiz duygusal durumu tecrübe etmek için bir araç” olarak tanıttı. 50’lerde Fransız yazar Roger Caillois tarafından bu hissiyatı “normalde aklı başında bir zihnin haz dolu bir paniğe kapılması” olarak tanımlamıştı.
Gereğinden Fazla Eğlence Mümkün mü?
1971’de Robert Morris’in Tate’de Bodyspacemotion sergisi yalnızca dört gün sonra sona ermek zorunda kaldı. Bunun nedeni ziyaretçilerin “beklenmedik ve fazla istekli” davranmalarıydı. Bu sergi; bütün kirişler, silindirler, ağırlıklar ve rampalar göz önüne alındığında yapılan ilk interaktif sergiydi. Ziyaretçileri dokunmaya, hareket etmeye, tırmanmaya ve dengede durmaya davet ediyordu. İnsanlar çılgına döndü ve sadece esere değil kendilerine de zarar verdiler. 2009’da Tate Modern çalışmayı daha kontrollü olacak şekilde tekrarladı. Bu sefer daha iyi materyaller kullanıldı ancak öyle gözüküyor ki hiçbir galeri kendini insanlardan koruyamıyor.
Modern sanat ‘dokunma’ yasağını kaldırdığında ziyaretçilerin eserlerle temasa geçirmeye itiyor. Sanat içimizi kıpır kıpır edebilir ama bize zarar da verebilir, belki bunu hatırlamak gerekiyor. Peki riskin olmadığı yerde eğlence nasıl olabilir?