Käthe Kollwitz’in sanatındaki odak nokta insandır. En önemlisi, acıyıcı, insani bir görünüş onun sanatı ele alış biçiminin tipik özelliğidir. Esas olarak duyguların dışa vurumu ile ilgileniyordu. Kafaları ve elleri, derin düşünceleri ve yoğun duyguları sembolize etmekte kullanmıştır. Bu yazıda, olayın geçmişte olan bir şey olmasına rağmen eserlerinin neden günümüze ait olduğunu öğreneceksiniz.
Çeviren: Simge Şahin
Käthe Kollwitz (1867-1945), Königsberg, Doğu Prusya’da doğdu. Çok hareketli bir zamanda Almanya’da hayatını sürdürdü. 1. Dünya Savaşı boyunca yaşadı ve 2. Dünya Savaşı’nın sonunda Saksonya’da iken sürgünde hayatını kaybetti. Açıkça Nazizm’e karşı olduğu için eserlerini sunması veya satması yasaktı.
Sıradan İnsanlar Güzeldir
Kollwitz, babasının teşvikiyle sanatsal çalışmalarına 1884’de Berlin’de başladı. Kısa süre içinde gerçek yeteneğinin grafik ortamında, tek renkli grafik tekniklerinde olduğunu gördü. Bundan sonra, 1890’da gravür yapmaya başladı ve yağlı boya ve tuvali geri dönmemek üzere bıraktı. Kollwitz ilk yıllarında oyma baskı tekniğini tercih etti ama sonra neredeyse tamamıyla taş baskıya döndü (1920’de Ernst Barlach’ın kendisini ve ağaç baskılarını gördüğü dönem haricinde). Öz eleştiri yaparak taş baskılarının çoğunda iyi olmadığını ve ağaç baskıda yolunu bulmaya çalışması gerektiğinin sonucuna vardı. Buna ek olarak heykeller yaptı (çoğunluğu 1930 ve 1940’ların başlarında) fakat en çok baskıcı olarak bilinir.
Taş baskı, her şeyin temele indirilmesi tekniğidir. Bu teknikle birlikte kendisini her detayı gösterme zorunluluğundan kurtardı. Eserleri yoksulluk, bebek ölümleri, şiddetli ayaklanmalar, taşrada çalışanlar, ve daha sonra şehir proletaryası gibi zor konularla doludur. Bununla birlikte bu konular onu büyüledi, onları güzel buldu. Daha sonra proleter yaşamın zorluğu ve trajedisi ile tanıştı ve sanatıyla bir etki yaratmak istedi. Bu yüzden sanatını sosyal bir amaç ile oluşturdu. ‘’Eserlerimin bir amacı olması beni memnun ediyor. Şimdiki zamanda işimi yerine getirmek istiyorum…’’ Kendi sembolik tarzını takip etti ve konuları sosyal yönden bağladı.
Dokunaklı Eller ve Kafalar
Tüm eserlerinde, manzara ve iç mekanlar gibi neredeyse hiç arka plan bulunmaz. Figürlerindeki orantıdan uzak eller ve kafalar, anlatımın merkezi hâline gelir. Eller teselli ve korunma sağlar, bunlar önemle vurgulanmıştır, göze çarpar, güçlü ve büyüktür.
Otoportreleri özellikle güçlüdür. 1910’daki El Alında Otoportre’sinde, el ve kafayı zıt ışık ve gölgeyle son derece vurgulanan gerginlik ve endişeyi anlatmak için birleştirir. Eşi ve oğulları bu kasvetli, gergin görüntünün onu yansıtmadığını düşündüler fakat bu, onun ruhunun bir yansımasıydı.
Käthe Kollwitz için otoportreler, ‘’kendisiyle iletişim kurmanın bir görsel bir biçimi’’ydi. Ayrıca, neredeyse hiç tam boy otoportre yapmadı. Diğer bölümleri oluştururken de üst gövdeye odaklanıyor ve ellerin rolünü arttırıyor. 1920’den bir taş baskı olan Düşünen Kadın’da, kocaman bir sağ el kadının başını kaplıyor. Gözleri kapalı. Bu resim neredeyse bir heykel gibi, kalın ve güçlü çizgilerle biçimlendirilmiş. Kafanın üzerindeki elin deseni Rodin’in Düşünen Adam’ını hatırlatıyor. Kollwitz, Auguste Rodin’i 1901 ve 1904 yıllarında Paris’te kaldığı sırada iki kez ziyaret etti ve eserlerine hayran kaldı.
Rusya’ya Yardım Et taş baskısı, Kollwitz Rusya’daki korkunç kıtlığa yardım için komünistlerle çalıştığı sırada bir afiş olarak paylaşıldı. Bu olay onu kendi isteği olmadan politikaya sürükledi. Çok zayıf yüzlü ve gözleri çökmüş bir adam yıkılıyor ve eller ona yardım etmek için uzanıyor. Kollwitz bu afişle birlikte trajediye insani bir yüz kazandırıyor. Bu, onun sosyal adaletsizlik ve güçlüğe karşı bir protesto olarak oluşturduğu birçok eserinden biridir.
Ağaç Baskı
Käthe Kollwitz, eserlerini daima tekrar inceliyordu. Sonuçlar onu her zaman tatmin etmediği için, 1920’de kendisine sil baştan başlayıp ağaç baskı denemeli miyim diye sordu. İnsanlar, 1922-1923’de yapılan Savaş serisindeki 7 baskıdan biridir. Seri, 1. Dünya Savaşı yıllarındaki yaşamı ele alır ve savaş karşıtı düşüncenin evrensel bir ifadesidir. Resmin ortasında simgesel şekilde bir kadın var. 5 erkek figür etrafını sarıyor. Gözleri kederle kaplı, yüzünden yaşı belli olmuyor. Resmin alt yarısında, kadının kıyafetlerinin karanlığından bir çocuk çıkıyor. Kadın eliyle çocuğu koruyor. Kollwitz yeniden kafaları ve elleri duygusal etkiyi arttırmak için kullanıyor. Erkeklerin yüzlerindeki farklı ifadeler ellerinin şekliyle birlikte savaş kurbanlarını, ruh hallerini, korkularını ve acılarını temsil ediyor.
1928’den Mary ve Elizabeth’in devasa ve heykelsi ağaç baskısı, basitçe giyinmiş çalışan iki kadını gösteriyor. Bu, geleneksel piramitsi bir yapıdaki klasik bir temadır fakat Kollwitz’in yaşadığı zamanı ve durumu temsil eder. Figürleri çevreleyen siyah ve elbiseleri onları birleştiriyor. Yaşlı kadın hamile genç kıza sarılıyor ve kulağına bir şey fısıldıyor. Işığın düşme açısından Kollwitz’in tekrar kafalar, eller ve jestlere odaklandığı açıkça görülüyor.
Ölümle Yüzleşme
Tema olarak ölüm, Käthe Kollwitz’in sanatında kariyeri boyunca kalıcı bir ögeydi. Ölüm çağrısı ağaç baskısı, 1934-1937 yılları arasında yapılan Ölüm serisindeki 8 baskıdan biridir. Bu baskı, Kollwitz’in grafik eserlerinin sonunu belirtiyor. Elini içgüdüsel olarak, ruhani bir insan eli formundaki hafifçe omzuna dokunan Ölümü tutmak için kaldırıyor. Gözleri, bu uzun zamandır beklenen ziyaretin huzurlu beklentisiyle kapalı duruyor. En küçük oğlunun 1. Dünya Savaşı’nda ve torunun 2. Dünya Savaşı’nda ölmesiyle derinden etkilenmişti. Sanatıyla kendi acısını keşfetti.
Kollwitz eserlerinin çoğunu 1930’lar ve 1940’ların ilk yıllarında, eserlerini sergilemesi veya satması yasak olduğu zaman yaptı. Bronz Matem (Lament) heykeli, sanatçı Käthe Kollwitz’in özelliklerini taşıyan bir kadının başını ortaya koyuyor. Kocaman, güçlü elleri göz ve ağzının üzerine yerleştirilmiş. Heykel, arkadaşı ve meslektaşı Barlach’ın ölümünün etkisi altında şaşkınlık, acı ve üzüntünün yanı sıra çalışmalarını halka sunması engellendiği için sessizliğe mahkum edildiğini de gösteriyor.