17. yüzyılda sanatçılar giderek daha detaylı bir işçilik benimsemeye başlamıştır. Barok akımı olarak bilinen şatafatlı ve estetik bu değişim, zaman içerisinde Gian Lorenzo Bernini’nin öncülüğüyle hem sanatta hem de mimaride görülmeye başlamıştır. Bernini, St. Peter’in Bazilikası (İtalya’nın en önemli anıtlarından biri) tasarımının yanı sıra bilindik de bir heykeltıraştı. En değerli çalışmalarından biri ise Proserpina’nın Kaçırılışı’dır.
Çeviren: Elif Dağatar
17. yüzyılda yapılan bu mermer heykel Bernini’nin anatomi üzerindeki ustalığını ve dinamik ile dramayı yansıtan güçlü ve çeşitli yönlerini ortaya çıkarmıştır. Bu özellikler bugün bile sanatçıya övgü toplarken o zamanlar bu tatsız mesele heykel üzerine tartışmalı bir gölge düşürmüştür. Tabi yine de heykel, Barok dönemi ve heykeltıraşlık tarihinde hâlâ önemli bir yere sahip.
Bernini’nin Proserpina’nın Kaçırılışı Çalışması
Bernini, Proserpina’nın Kaçırılışı’nı 1621 ve 1622 yılları arasında tamamlamıştır. Napoli doğumlu sanatçı o zamanlar 23 yaşındaydı ve umut vadeden bir sanatçı olarak başarılara imza atıyordu. Gelecek 40 yılda mimarî ustalık eseri olacak St. Peter Bazilikası’nı bitiremeyecek olsa da 1620’li yılların sanat dünyasında 4 başyapıt ile hâli hazırda kendine bir isim yaratmayı başarmıştır. Bahsedilen başyapıtlar ise sırasıyla: Davud; Aeneas, Anchises ve Ascanius; Apollo ile Daphne ve tabi ki Proserpina’nın Kaçırılışı şeklindedir.
Neredeyse 2 buçuk metreye yakın bu eser Carrara mermerinden yapılmıştır. Yüksek kalite mermerin hilmiyeti Bernini’nin elleriyle şekillenmiş, kendisi de ‘mermere bir vücut yumuşaklığı vermek’le övünmüştür.
Mermeri insan tenine çevirme uğraşı, dramatik bir kaçırılmayı anlatan Proserpina’nın Kaçırılışı’nda belirgin şekilde görülebilir. “Mermerin fiziksel limitlerini zorlama noktasına gelen” Bernini’nin detaylara gösterdiği özen ve realizme olan ilgisi, heykelin anatomik detaylarında kendini belli ediyor. Pluto’nun eli, Proserpina’nın bacağını kavrarken parmaklarının Proserpina’nın yumuşak tenine gömüldüğü görülebiliyor. Benzer bir şekilde Pluto’nun, Proserpina’yı etkisi altına almaya çalışırken eğilmiş bacaklarındaki kasları ve gergin kollarının duruşuyla Proserpina’nın uçuşan saçları ve büzülmüş kıyafeti, hareket hissiyatı veriyor.
Bernini’nin önceki çalışmaları gibi Proserpina’nın Kaçırılışı da Kardinal Scipione Borghese tarafından sipariş edilmiştir. Kardinal, hevesli bir sanat kolektörü ve Bernini ile onunla çağdaş Barok sanatçı Caravaggio’nun devamlı patronuydu. Yüksek Rönesans’ın ardından insanlar, Antik Yunan ve Roma mitolojisinden esinlenmiş olayları klasik yöntemlerle canlandırmaya devam etmişlerdir.
Pluto ve Proserpina’nın Hikâyesi
Heykel, Yunan mitolojisinden Persephone (Proserpina) ve Hades’in (Pluto) hikâyesini canlandırıyor. Hikâye, hem 1. yüzyıl ozanı Latin Ovid’in Metamorfozlar’ında hem de 400 yıl sonra Latin yazar Claudian tarafından yazılmış ‘De raptu Proserpinae’de anlatılmıştır.
Öykü, Zeus ve tarım tanrıçası Demeter’in kızı Persephone’in kaçırılmasını anlatıyor. Persephone çiçek toplarken, yeraltından 4 kara at tarafından çekilen arabasıyla çıkan ona âşık ölülerin tanrısı Hades tarafından saldırıya uğruyor. Kızının yeraltına çekilirken attığı çığlıklarını duyan Demeter çok geç kalıyor.
Hades’in Persephone’i kaçırdığını fark eden Demeter, çok sinirleniyor ve dünyayı kuraklığa terk ediyor. Gökyüzünden dünyanın kuru ve ölü halini gören Zeus bir uzlaşma sağlamaya karar veriyor. Böylece bir anlaşma yapılıyor: Persephone yılın yarısını annesiyle birlikte yeryüzünde, kalan yarısını ise yeraltı kraliçesi olarak Hades’in yanında geçirmesinde karar kılıyor.
Çağdaş Yorumlamalar ve Miraslar
Hikâyenin karamsarlığından dolayı Bernini’nin heykelinin o yüzyıllarda huzursuzluk çıkarması kaçınılmazdı. Tamamlandıktan kısa bir süre sonra Bernini’nin bu çalışması övgüyle karşılandı (sanatçının oğlu ve biyografı bu durumu ‘hassasiyet ve zalimliğin inanılmaz tezatı’ olarak nitelendirmiştir). Vahşi bir kaçırılma sahnesini canlandıran bu heykeli övmek günümüzde biraz tehlikeli olabilir.
Örneğin, son zamanlarda San Francisco Güzel Sanatlar Müzesi müdürü Thomas Campbell, eserin ‘büyüleyici, cezbedici ve hatta ilham veren’ yanlarını övmüş ve “Bunlara rağmen…” diyerek devam ediyor “bu çalışma üstündeki düşüncelerimi değiştirmeye çalışıyorum. Bir zamanlar akademik bir öncül olarak gördüğüm bu eserin konusu şimdi ‘Me Too’* akımıyla 2 yıl sonra daha az akademik görünüyor.”
Bugün, tam anlamıyla çözülememiş sanat eserleri tartışmaların merkezi oluyor. Proserpina’nın Kaçırılışı hakkında ise konuya hem klasik hem de çağdaş bir pencereden bakıldığında, tasvir edilen olayı eleştirirken aynı zamanda sanat eserini takdir etmek mümkün.
Çok Başarılı bir site. Kutluyorum.