Sanat Tarihinin En Önemli Dokuz Deniz Manzarası

Sanat, on binlerce yıldır varlığını sürdürmektedir. Uzun ve kalıcı tarihi göz önüne alındığında iniş çıkışlı eğilimler görmesi çok doğaldır. Dünyanın dört bir yanından sanatçılar zaman zaman asırlık kalıplara geri dönmüşler; deniz manzarası, sanat tarihinin en mühim akımlarında birçok dalga yaratmıştır.

Natürmort resimleri ve portre sanatını içeren diğer yaygın uygulamalar gibi denizcilik sanatı da eskilere dayanır. Aynı derecede çileli manzara türüne denizsel bir yaklaşım olan sanatın bu türü, denize odaklanmasıyla tanımlanır. İster okyanusun doğal güzelliğini yansıtın, ister denizcilik geleneklerini keşfedin yahut da her ikisini bir arada kullanın; deniz manzaraları, izleyicileri başka bir dünyaya götürüp onları sanatın en çok beğenilen hazinelerinden biri yapabilir.

O hâlde haydi, sanat tarihinin denizcilikle ilgili bu en önemli dokuz deniz manzarasında bir yolculuğa çıkalım.

KOBUSTAN TAŞ RESİMLERİ

Kobustan Devlet Rezervi, Azerbaycan (Resim: Wikimedia Commons Public Domain)

Denizcilik sanatının bilinen ilk eserleri Azerbaycan Kobustan Millî Parkı’nda bulunur. Bir zamanlar genişletilmiş Hazar Denizi’nin kıyısında konumlanmış bu kaynak, dünyaca ünlü altı binden fazla kaya oyması koleksiyonu da dahil olmak üzere sayısız arkeolojik anıtla övünür.

Milattan önce 5,000 ile 20,000 arasında eski avcı-toplayıcılar tarafından kazınmış bu desenler; silah kullanan savaşçıları, gök cisimlerini ve sulak alanda yetişen çimen misali bitkilerden yapılma aletler olan antik sazdan tekneleri içeren geniş bir nesneler silsilesini belirtir.

SİREN VAZOSU

“Siren Vazosu”, M.Ö Yaklaşık 480 ile 470 arası (Resim: Wikimedia Commons Public Domain)

Antik Yunan’da, zanaatkârlar gündelik yaşamdan ziyade mitolojiye odaklanmışlardı. Yine de, denize dair başvurulan kaynaklar, tıpkı Milattan önce 5. yüzyıldan kalma, kırmızı insan tasvirli bir stamnos (sıvı depolama kabı) olan Siren Vazosu gibi gelenek odaklı sanatta takdim edilir.

Bu toprak kap, Yunan mitolojisinin en ünlü sahnelerinden birini tasvir eder: Homeros’un Odesa’sının “çelenkli ve sakallı” ana karakteri Odysseus’u; mürettebatı gemisinin direğine bağlar, böylece cazibeli sirenlerin büyüleyici ezgilerine karşı koyabilecektir.

(Sirenler; Yunan Mitolojisinde, denizcileri söyledikleri şarkılar ile büyüleyip kendilerine yem yaptıkları söylenen deniz kızına benzer deniz yaratıklarıdır.)

PALESTRİNA NİL MOZAİĞİ

“Palestrina Nil Mozaiği” M.Ö Yaklaşık 100 (Resim: Wikimedia Commons Public Domain)

Okyanus, klasik deniz manzarası sanatında öne çıkan tek su kaynağı değildi. Milattan önce 100’de, Antik Romalı zanaatkârlar Mısır Nil Nehri’nin bir araya getirilmiş bir tasvirini ortaya çıkarmışlardır. Bu göz kamaştırıcı tasvir, Antik Roma imparatorluğundan kalma en iyi şekilde korunmuş ve hayatta kalmış en büyük mozaikler arasındadır.

Kavisli bir silüete sahip olması, sanki orijinal bir yeraltı mağarasını (Doğal ya da yapay olarak su içeren bir kaya oyuğu) süslemiş ve özellikle su vurgularını uygun bir hâle getirmiştir.

BAYEUX HALISI

“Gemiciler” Bayeux Halısının bir ayrıntısı, 11. Yüzyıl (Resim: Wikimedia Commons Public Domain)

11. yüzyılda tamamlanan ve işçiliği ile övülen 230 metre uzunluğundaki Bayeux Halısı, Ortaçağ Sanatı’nın büyük ölçekli tipik bir örneğidir. Keten yünlü nakışın bu devasa çalışması, 1066’da Normanların İngiltere’yi fethini çevreleyen olayları canlı bir şekilde anlatmıştır.

Çok sıkışık ve karmakarışık sahneler içerisinde, Hastings Muharebesi esnasında denizin stratejik ehemmiyetini resmeden gemi filoları, kıvrımlı dikişler üzerinde süzülürken bulunabilir.

REMBRANDT TARAFINDAN “CELİLE DENİZİ’NDE FIRTINA”

Rembrandt, “Celile Denizi’nde Fırtına”, 1633 (Resim: Wikimedia Commons Public Domain)

Ressam, grafiker ve tasarımcı olan Rembrandt, otoportrelerinin verimli koleksiyonu ile ünlenmişti. Kendi tasvirleri üstadın keşfettiği tek şey değildi. Resimleri ayrıca grup portelerini ve İncil’deki hadiseleri de içermektedir. Ve bunların her ikisi de çok özel bir deniz manzarası olan Celile Denizi’nde Fırtına (1633)’da bulunabilir.

Hz. İsa tarafından gösterilen bir mucizeyi anlatmakta olan bir müjde hikâyesini tasvir eden bu muhteşem tablo, ışığın çarpıcı işleyişi ve sanatçının eserini temsil eden etkileyici gösterişi sayesinde hayat bulmuştur.

Maalesef bu tablo 1990 yılında Isabella Stewart Gardner Müzesi’nden çalınmıştır ve bugün hâlâ kayıptır.

HOKUSAİ TARAFINDAN “KANAGAWA’NIN BÜYÜK DALGASI”

Hokusai, “Kanagawa’nın Büyük Dalgası” ,Yaklaşık 1830 ile 1832 yılları arası (Resim: Wikimedia Commons Public Domain)

Denizin geleneksel biçimde sunulan tasvirleri genellikle Japon ukiyo-e (“yüzen dünyanın resimleri”) tahta oyma baskılarında belirtilir. Hakikî ukiyo-e üslûbunda bu deniz sahnelerinin çoğu, okyanusu parlak mavi girdapların esâsı olarak tasavvur eder. Kanagawa’nın Büyük Dalgası ile zirveye ulaşan böylesine bir estetik…

Bir Yoko-e (manzaraya yönelik) baskı olan Büyük Dalga, Japonya’nın en yüksek zirvesini farklı açılardan gösteren bir seri olan Fuji Dağı’nın otuz altı görüntüsünün ilk parçasıdır. Bu koleksiyon dağa odaklandığını iddia ederken Büyük Dalga’ daki kabarma tuvale hakim olur, yoluna çıkan her şeyi küçültür ve denizin gücünü kanıtlar.

J. M. W. TURNER TARAFINDAN “ESİR GEMİSİ”

J. M. W. Turner, “Esir Gemisi ( Esir tâcirleri ölen ve ölmekte olan esirleri denize doğru fırlatıyorlar, kasırga yaklaşıyor)”,1840 (Resim: Wikimedia Commons Public Domain)

Joseph Mallord William Turner; yağlı boya ressamı, sulu boyacı ve grafikerdir. Görkemli doğa manzaraları ve modern makine çalışmaları ile ünlüdür. Turner, meslek hayatının başlangıcında sanatsal becerilerini mükemmelleştirmek için Avrupa Kıtası’nı gezdi. Bu seyahati boyunca manzara ressamlığı hasebiyle hayat boyu takdir kazandı, gevşek fırçayla ve ara renklerle deney yapmaya başladı.

Bu yeni resim yaklaşımı, 1781’de Zong esir gemisindeki 133 esirin toplu katliamını anlatan, korkunç ve gerçek bir olaydan ilham alınarak yapılmış bir gün batımı deniz manzarası olan Esir Gemisi’nde (1840) özellikle belirgindir.

CLAUDE MONET TARAFINDAN ” İZLENİM: GÜN DOĞUMU”

Claude Monet, “İzlenim: Gün Doğumu”, 1872 (Resim: Wikimedia Commons Public Domain)

Fransız sanatçı Claude Monet, 1872’de çocukluğunu geçirdiği bir sahil kasabası olan Le Havre’ı ziyaret etti. Bu tatili sırasında Le Havre’ın limanını gündüz ve gece vakitlerinin yanı sıra gün doğumu ve gün batımında da tasvir ettiği altı resim dizisini tamamladı. Bu resim dizileri güneş ışığının su üstündeki geçici etkisini keşfeden İzlenim: Gün Doğumu tablosunu da içerir.

Bu deniz manzarası; kayıkların, gemilerin ve gemi bacalarının puslu silüetlerine sahipken Monet kırılan güneş ışığını ve kıvrımlı dalgalar üzerindeki etkisini vurgulamayı seçmiştir. Bu odak noktası sadece eserin başlığından değil Empresyonist (İzlenimcilik) akımının kendisinden de ilham almıştır.

GERHARD RICHTER TARAFINDAN “SEESTÜCK (DENİZ MANZARASI)”

Gerhard Richter, “Seestück (Deniz Manzarası),” 1998

“Mutlak doğruluk ve gerçek diye bir şey olmadığı için; biz her zaman suniyi, öncü olanı ve insan hakikâtini takip ederiz. Diğer hakikâtleri dışlayan hakikâti muhakeme ederiz ve onu hakikâtimiz yaparız. Sanat, bu hakikâtin üretiminde şekillendirici bir rol oynar.” Gerhard Richter

Bu düşünce, çağdaş Alman sanatçı Richter’ın eser iskeletinin temelidir. Özellikle de Deniz manzarası (Seestück) dizisi gibi onun imzası olan fotoğraf resimlerinin…

Bu eserler tamamen el ile yapılmasına rağmen, bir fotoğraf hissini ve görünümünü anımsatarak deniz manzarasının asırlık sanatını çağdaş bir bağlama yerleştirir.

Kaynak: https://mymodernmet.com/seascape-art-history/

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir