Belçikalı sürrealist ressam Magritte, Dali gibi karakterini ön planda tutmayan, sanatındaki çılgınlığı yaşamına yansıtmayan, mütevazi biriydi. Magritte’nin babası terzi, annesi şapkacıydı. Magritte 12 yaşındayken annesi nehre atlayıp intihar etti, bu bir çocuk için oldukça büyük bir travma. Ancak Magritte hayatı farklı algılayan biriydi, büyüdüğünde bu trajediden: “12 yaşında böyle bir dramanın merkezinde olmak gurur vericiydi.” diye bahsetmiştir.
Sürrealist akımın en tanınan eserlerinden biri olan İnsanın Oğlu adlı tablo René Magritte’in otoportresi olarak bilinir. Resme ilk baktığımızda dikkatimizi yeşil elma çeker. Yeşil elma sembolünün melon şapkalar ve pipo ile birlikte Magritte tablolarının vazgeçilmezleri arasında olduğunu söyleyebiliriz.
Bu resmi için Magritte, “Herkes bir şeyler saklar ve insanlar ne sakladığını bilmek ister, ama hiçbir zaman bilemez” diye bahsetmiştir. Resimde sol göz elmanın üzerinden görünür; cekette ilk iki düğme ilikli, diğeri boştadır. Ve sol kola dikkat ederseniz dirsek çıkmış, sol kol tersten çizilmiştir. Elbette gizem dolu ama ressamımız sebebini sorgulamamıza gerek olmadığını söylüyor:
“Benim resimlerim, hiçbir şey anlatmayan görsel imgelerdir. Akla gizemi getirirler. Doğrusunu isterseniz, benim resimlerimi gören biri kendi kendine şu basit soruyu sorar: ‘Bunun manası ne?’ O resmin bir manası yoktur. Çünkü zaten gizem de aslında hiçbir şeydir, bilinmeyendir.” – René Magritte
İnsanın Oğlu çeşitli film ve dizilerin atıf kaynağı olmuş ve olmaya da devam ediyor. Resme yapılan en olağanüstü ve zarif gönderme 1999 yılındaki “The Thomas Crown Affair” (İkili Oyun) adlı filmde görünmüştür.
Bu tablo aynı zamanda kendi içinde ressamın diğer iki eserine de yankı yapmaktadır – Melon Şapkalı Adam (1964) ve Büyük Savaş (1964). Aşağıdaki ilk tabloda adamın yüzünü uçan beyaz bir güvercin kapamasının dışında “İnsanın Oğlu”yla çok benzerlik göstermektedir. “Büyük Savaş”ın kahramanı şemsiyeli kadın ise “İnsanın Oğlu”yla aynı arka planda resmedilmiştir. Arka planın üst yarısı gökyüzü (üst katman kara bulutlar ile kaplı, biraz aşağısında ise açık bulutlarla kaplı), alt yarısı deniz ve alçak duvardan oluşuyor.
Peki neden yeşil elma?
Yeşil elma, Magritte’nin resimlerinde sıkça kullandığı bir semboldür. Mitolojide elma, yasak meyvedir (Adem ve Havva’nın cennetten kovuluşu), ayrıca simgesel olarak kırmızı elma kalple ve tutkuyla, cinsellikle ilgili bir sembol iken yeşil elma akıl, düşünce ile ilgili bir semboldür. Saklanan şey, gerçek yüz belki de bilinçdışı ama bunu saklayan akıl, bilinç şeklinde olabilir. Ceketin bir kolunun ters olması ise düşüncelerdeki çelişkiler ya da kontrol ile ilgili problemler olabilir. Magritte, bilinçdışının etkilerinin kötü olduğunu ve bunları çizmek istemediğini söylemiştir.
Bu konu hakkında birkaç farklı yorum bulunmaktadır. Bunlardan ilki, René Magritte’nin her zaman alışılmışın dışında ve saklı kalan imgelemelere olan düşkünlüğü olarak kabul edilebilir. Diğer bir yorum ise benzer fakat simgesel olarak farklı bir anlam ile ayrılır: Cennet elması olarak betimlenen kırmızı elmanın, tutku ve aşk gibi insani duygularla alakalı soyut bir imgeyken Magritte’nin yeşil elması, Newton’un elmasına bir göndermedir. Buradaki yeşil elma; aklı, bilimi ve fizik kurallarını temsil eder. Dolayısıyla nesnel, somut bir gerçekliktir.
Elmadan sonra dikkatimiz, arkasındaki adama yoğunlaşıyor. Fakat bu gözlemciye kalmış bir yorumdur. Adamın yüzünü kaplayan elma mı yoksa elmanın ardındaki adam mı? Rene Magritte; elmanın, yüzü gizlemesi ile ilgili şöyle bir açıklamada bulunmuştur: “En azından yüzünü kısmen iyi gizler; böylece görünen yüze, elmaya, kişinin görünen yüzünü gizleyen ama gizli olan yüzünüz var. Bu sürekli olan bir şey. Gördüğümüz her şey başka bir şeyi gizler; daima, gördüklerimizde neyin gizlendiğini görmek isteriz. Gizlenmiş ve görünür olanın bize göstermediğine ilgi var. Bu ilgi oldukça gizli bir duygu, gizli görünen ve mevcut olan arasında bir çeşit çatışma şeklinde olabilir.”
Newton’un elması imgesinden yola çıkarsak yeşil elma nesnel bilinci temsil eder. Bu da bilincin ardındaki gizemli bilinçdışının merakı şeklinde yorumlanarak Magritte’nin açıklamasıyla örtüşmektedir. Bu bakış açısıyla yorumlandığında Magritte’nin, o dönemlerde büyük yankı uyandıran Freud’un bilinçdışı araştırmalarından da etkilenmiş olabileceğini söyleyebiliriz.
Elmanın kusursuz gerçekçiliğine karşın diğer yandan ceketinin düğmeleri çözülmüş, bir eli karanlıkta kalan ve dirseği çarpık görüntüde sunulmuş, kusurlu insanı veya çelişkiler içindeki bilinçdışını görürüz. Beynin sağ lobunun vücudun sol tarafını kontrol etmesi ile alakalı olarak sağ beyine ait duygular, hayaller ve inançlardaki bozulmaların karanlıkta kalan sol kol ile dolaylı yoldan betimlendiğini söyleyebiliriz. Bu yaklaşım yine kimilerine göre yasak meyve olan kimilerine göre ise bilgelik ağacından koparılan elmanın, dogmatizmi karanlıkta bırakmasını hatırlatarak kendi içindeki tutarlılığını belirtir.
İnsanın Oğlu adlı tablonun perde arkasında René Magritte gerek kendine has sanatçı kişiliği gerek semboller ve dilbilim ile olan yakın ilişkisi nedeniyle 20. yüzyılın en önemli sanatçılarından biri olup eserleri her devirde anlam kazanmaya devam edecektir.
Bu yazıyı beğendiyseniz aşağıdaki yazıyı da beğeneceğinizi düşündük.
Kaynakça: 1– 2 – 3