Mutlaka İzlemeniz Gerektiğini Düşündüğümüz Türk Filmleri

Akıllarda kalan, izledikten yıllar sonra bile etkisini hafızalarımızda sürdüren Türk filmlerini kronolojik olarak sizler için bir araya getirdik. Gönül isterdi ki hepsini buraya yazabilelim fakat şimdilik kendimizi evde koronavirüsünden izole ederken izleyebileceğinizi düşündüğümüz filmleri derledik. Evde kal sloganıyla bu filmleri izlerken bizi etiketleyebilirsiniz. Keyifli okumalar.

Canım Kardeşim – 1973

Kahraman, ağabeyi ve ağabeyinin dostu Halit, beraberce yokluk içinde ancak kendilerine yettikleri bir yaşam sürmektedirler. Bu buhranın içerisinden çıkmak için tek umutları Kahraman’ın okuması ve hayatta bir amacının olmasıdır. İçerisinde yaşadıkları yoksulluklarına rağmen bir şekilde mutlu ve iyimser kalabilmeyi başaran üçlünün tüm hayatları Kahraman’ın kanser olduğunu öğrenmeleriyle beraber geri dönüşü olmayan bir biçimde sarsılacaktır. Kahraman’ın hayatındaki son isteği ise bir televizyondur. Artık ona bir televizyon almak, geride kalan ikilinin tek amacı olacaktır.

Muhsin Bey – 1987

İstanbullu Muhsin Bey, Türk musikisine ve çiçeklerine düşkün, değerlerine bağlı bir ‘eski usül’ adamdır. 80’lerde hızla değişen şehire, köyden kente göçün getirdiği kültür erozyonuna yabancı ve ilkeleriyle yaşayan bir adam. Bir gün kaset çıkarmak için şehre gelmiş, yanık sesli türkücü Ali Nazik’le kesişir yolları. Ali Nazik türkücü olmak için organizatör Muhsin Bey’den yardım ister. Oysa Muhsin taş plaklardaki Safiye Aylalara, Müzeyyen Senarlara, eski Türk müziğine hastadır. Arabeske ise karşıdır. Film boyunca süren çatışmaları, dostlukları beklenmedik olaylara yol açar. Muhsin, yardım ettiği Urfalı uğruna dolandırıcılık suçuyla hapse girerken Ali Nazik ünlü bir türkücü olmuş, tutkunu olduğu kapı komşusu şarkıcı Sevda’yı da elinden almıştır. Popüler güldürü sinemasının unutulmaz örneklerinden.

Masumiyet – 1997

On yıllık mahkumiyeti biten Yusuf tahliye zamanı gelince kalan ömrünü cezaevinde geçirmek istese de dışarı çıkmak zorunda kalır. Elinde yıllardır görmediği müebbet mahkumu bir arkadaşının verdiği adres ile bir namus davası yüzünden âşığını öldürüp kendisini sakat bıraktığı ablasını görmek için İzmir’e gelir. Ablası ve eniştesinin evinde ‘gördüklerinden’ kaçıp ucuz bir otele yerleşir. Burada ‘bir iyilik’ nedeniyle tanıştığı üç kişi ile ne yapacağını ve nereye gideceğini bilmeden beklemeye başlar.

Ağır Roman – 1997

Kolera Sokağı’nda ilginç olaylar yaşanmaktadır. Arap Sado, sokaktaki egemenliğini ailenin küçük oğlu Salih’e (Okan Bayülgen) bırakır. Ancak Salih bu görev için henüz hazır değildir. Metropolün arka sokaklarından birinde yaşanan bu karmaşada Salih, Tina’ya (Müjde Ar) aşık olur.

Her Şey Çok Güzel Olacak – 1998

Cem Yılmaz ve Mazhar Alanson’un sorunlu abi kardeş ilişkisini beyazperdeye yansıttığı bu özel filmde Nuri, gereksiz yere karıştığı bir kavga sırasında üç yıldır görmediği kardeşi Altan ile karşılaşır. Bu rastlantı, aradan geçen bunca zamandan sonra bu iki kardeş için sürpriz olmuştur. Birbirleriyle tamamen zıt iki karakteri simgeleyen bu kardeşler, kaderin oyunu sonucu başlarına birtakım belalar açacak ve soluğu güneyde alacaklardır.

Vizontele – 2000

Sene 1974. Van’ın Gevaş ilçesi. Köyün futbolcu delikanlısı Rıfat askere gidiyor. Sevgilisi Asiye ise gururlu bir kız. Üzüldüğünü göstermek istemiyor.Köyün delisi Emin ise teknoloji meraklısı. Ama kontrol edemediği bir tiki var: Başkalarının hareketlerini tekrar etmek. Tüm köy halkı sinemayla yatıp sinemayla kalkıyor. Bir gün TRT’den bir ekip köye TV vericisi getirmek için geliyor ama işi ciddiye almıyor. Deli Emin’se televizyon olayını onur meselesi yapıyor ve bu yolda tek destekçisi ilçenin belediye başkanı Nazmi Bey.

Vizontele Tuuba – 2004

İlk filmde yaşanan olayların ardından altı sene geçmiştir. Ülke 1980’lerin politik kargaşasıyla yüzleşirken siyasetin uzağında kalan apolitik bir köy, olanlardan haberdar değildir. Batıdan sürülen bir öğretmen köye gelirken beraberinde farklı politik ideolojileri de getirecektir. Öğretmenin kızı olan Tuba ise, Emin’in duygusal dünyasını titreştirecektir. Televizyonun getirilerini zorlukla sindirebilen bir köy, kendisine yabancı olan farklı düşünsel dünyaları da kabullenebilecek midir? Yılmaz Erdoğan’ın çok izlenen ilk filmden sonra çevirdiği Vizontele Tuuba, ana kadroyu muhafaza ederek ilk filmin ulaştığı başarının bir benzerine ulaşmayı başarıyor.

G.O.R.A – 2004

Anadolu’nun turistik kentlerinden birinde tüccarlık yapan Arif uzaylılar tarafından kaçırılarak G.O.R.A adlı gezegene götürülür. Arif, gezegenden kaçmak için uğraşır. Bunun için de uzaylı Komutan Logar’a karşı mücadele vermesi gerekir. Bu mücadele esnasında gezegenin kralının kızı olan Ceku’ya aşık olan Arif, G.O.R.A’da tanıştığı dostlarının da yardımıyla Logar’ı alt etmeye çalışır.

Karpuz Kabuğundan Gemiler Yapmak – 2004

Recep ve Mehmet, yazları köylerinin yakınındaki Tavşanlı kasabasında çıraklık yapmakta olan iki köylü çocuğudur. Recep bir karpuz satıcısının, Mehmet ise bir berberin yanında çalışmaktadır. Her ikisi de sinemaya delicesine tutkundur. Bu tutkunun sonucu olarak geceleri köydeki evlerinin terkedilmiş ahırında bir yandan derme-çatma bir film projeksiyon makinası yapmaya çalışırken,diğer yandan da hayatlarını tümden değiştirecek olan rejisörlük hayalleri kurmaktadırlar. Köyün delisi Deli Ömer de çocukların bu sinema sevdasının tek tanığı ve destekçisidir. Recep bir gün kasabada oturan ve ineklerine yedirmek için ham karpuzları toplamaya gelen Nezihe adlı, iki kız çocuğu olan dul bir kadınla tanışır. O günden sonra sık sık çay içmek veya kahvaltı etmek için bu kadının evine giden Recep, yaşça ondan büyük olan Nezihe’nin büyük kızı Nihal’e ilgi duymaya başlar. Nihal ise bu yabancı, köylü oğlan çocuğun eve girip çıkmasından bile rahatsız olmakta, ona elinden geldiğince ters davranmaktadır. Küçük kardeşi Güler ise ablasının aksine Recep’e ilgi duymakta, ancak o da bu ilgisine karşılık bulamamaktadır.

Babam ve Oğlum – 2005

Babam ve Oğlum’da, 12 Eylül darbesinin yıktığı hayatlardan birinde yetişmektedir küçük Deniz. Annesini henüz doğmadan önce kaybetmiş, bir gazetede yazar olarak çalışan babası tarafından mütevazi bir evde yetiştirilmiştir. Babası dışında tanıdığı tek bir akrabası bile yoktur. Ta ki babası Sadık, bir gün Deniz’i şaşırtacak bir haberle gelene kadar… Deniz artık babasıyla birlikte, hiç görmediği dedesinin yanında, küçük bir kasabada yaşayacaktır.
Köye vardıklarında Sadık yıllar önce küstüğü babasını ilk kez görüyordur. Aralarındaki bu küskünlük kolay kolay geçecek cinsten bir durum değildir. Sadık’ın dönüş sebebini anlamlandıramayan aile bir yandan çok mutluyken diğer yandan tedirgindir de. Zamanla Deniz bu hiç görmediği ailesine alışırken ve her şey düzelmeye başlamışken yaşanan bir dram herkesi derinden etkileyecektir.

Kader – 2006

Bekir Uğur’a aşıktır. Uğur Zagor’u sevmektedir. Zagor ise suç işlemeyi. Zagor hapisten çıkar. Boğucu bir yaz gecesi aksilikler birbirini takip edince mahallede cinayet işlenir. Aynı gece Uğur da kaybolur. Bu cinayet, o güne kadar genç ve zengin Cevat’ın koruması altında yaşayan Uğur’un genç ve güzel annesi, felçli babası ve küçük erkek kardeşi için zor ve karanlık günlerin habercisi olsa da Uğur’a delicesine âşık olan Bekir’in kurtuluş umudu olur. Ailesinin bulduğu bir kızla evlenip yeni bir yaşama başlar. Ama aylar sonra Zagor’un İzmir’de iki polisi öldürüp yakalanması ve Uğur’un İstanbul’a dönmesiyle yeni bir umut belirince, bu acımasız aşkın peşinde yıllar yılı sürecek amansız bir takip başlar. Bekir, taşra pavyonlarında, üçüncü sınıf otel odalarında, esrar alemlerinde Uğur’un izini sürer.

A.R.O.G – 2008

Gerek rahmetli Sadri Alışık’ın Turist Ömer’ine yaptığı saygılı ve zeki göndermelerle, gerekse de Uzay Yolu, Starwars, Flintstone benzeri kült yapımların parodilerini Türk tipi uzay filmi konseptine çevirebilmesindeki becerisiyle, Cem Yılmaz’ın çektiği hemen her filmin fenomen haline gelmesi adeta sıradan bir durum haline geldi. İşte, Ali Taner Baltacı ile Cem Yılmaz’ın yönettiği A.R.O.G: Bir Yontmataş Filmi de, Fida Film CMYLMZ Fikirsanat tarafından vizyona çıkarıldığında sinemaseverlerin büyük ilgisi ile karşılaştı. A.R.O.G.’un ilk 3 dakika’sının çekimleri İstanbul Film Stüdyolarında hazırlanan özel dekorlarda gerçekleşti. Filmde kullanılan yaratık için Anima stüdyolarında pek çok sayıda maket çalışması yapıldı. Uzaktan kumanda ile hareketli hazırlanan yaratığın modellemesi ve üretimi toplam iki ay sürdü. Filmde, G.O.R.A gezegeninde tutsak olan Arif’e büyük kin besleyen Komutan Logar, onu zaman makinesiyle bir milyon yıl öncesine gönderir. Taş Devri insanları, dinozorlar ve prehistorik kuşların yer aldığı komedide Arif’in komik serüvenleri tüm hızıyla devam etmekte.

Nefes: Vatan Sağolsun – 2009

“Nefes : Vatan Sağolsun”,   2365 metre yükseklikteki Karabal Jandarma Karakolu’nu korumakla görevlendirilen bir yüzbaşı komutasındaki kırk askerin hikâyesidir.

Büyük çaplı bir sınır ötesi operasyonun başlamasıyla, telsiz röle istasyonunun bulunduğu Karabal Jandarma Karakolu’nun önemi daha da artmıştır. Çünkü operasyona katılan birliklerin haberleşmesi artık bu röle istasyonu ile sağlanacaktır. Güneydoğu’da Irak sınırına yakın bir ilçedeki Komando Tugayı’nda görevli Yüzbaşı ve emrindeki askerler, tipi ve karla mücadele ederek iki gün süren intikalin ardından karakola ulaşırlar.

Karakol’da bulunan Jandarma askerleri ile birlikte geçirdikleri günlerde acıyı, sevinci ve hasreti paylaşırlar; son güne kadar karakolu ve telsizi koruma görevlerini yerine getirmek için mücadele ederler.

Bir Zamanlar Anadolu’da – 2011

Bir doktor ile bir savcının 12 saatlik gerilimli öyküsünün peliküle aktarıldığı filmin başrollerinde Muhammet Uzuner, Yılmaz Erdoğan ve Taner Birsel yer alıyor. Senaryoda Ebru ve Nuri Bilge Ceylan’ın yanı sıra Ercan Kesal’ın da imzası var.

Nuri Bilge Ceylan’ın Cannes’da Jüri Büyük Ödülü’nü alan filmi “Bir Zamanlar Anadolu’da” Anadolu’nun bozkırında bir gece  vaktinde, saatlerdir süren bir cinayet soruşturmasında komiser, jandarma ve doktordan oluşan bir ekip, Kenan’la Ramazan’ın gömdüğü cesedi aramaktadır. Kenan, Yaşar’ı gömerken sarhoş olduğunu, yalnızca top gibi bir ağacı ve bir çeşmeyi hatırladığını söylemiştir. Engebeli, yılankavi yolların sırtında iş uzadıkça uzar. Bir Zamanlar Anadolu’da çok-katmanlı bir film. Olay örgüsünü oluşturan cinayet hikâyesi kendi başına merkezi oluşturmuyor. Zaten katil belli, maktül belli, cinayetin nedeni belli. Asıl meselenin, bir cinayet vakası üzerinde cesedi bulmaya çalışanlarla birlikte insanın ruhunun anatomisiyle ilgili olduğunu görürüz.

 

Dağ – 2012

Biri uzun, diğeri kısa dönem iki geçimsiz asker, merhametsiz bir dağın zirvesinde terörle zor bir mücadelenin içine girerler. Hayatta kalmak için önce kendilerine, sonra birbirlerine güvenmek zorundadırlar.

İstanbullu Oğuz bedelli askerliği tercih etmek yerine vatani görevinini kısa dönem olarak bölüğünde yerine getirmeyi tercih eder. Keçiörenli Bedir ise ne askerlerle ne komutanlarla iyi geçinebilen, başlı başına arıza bir uzun dönem erdir. Asiliğinden dolayı aldığı cezalarla da askerliği iki sene uzamıştır. Oğuz ile sürekli dalaşan ve ona ters giden Bedir, “poşetsin sen” diye küçümsediği dönemdaşıyla omuz omuza mücadeleye gireceğinden de habersizdir.
Bu bölükten bir ekip, bir iletişim anteninin tamiri için görevlendirilir. Fakat habersiz biçimde teröristlerin pususuna düşerler. Ekipten sadece Oğuz ve Bedir hayatta kalır. İki genç asker aralarındaki çekişmeyi bir kenara bırakıp karşılarındaki gerçek düşmana karşı koyarlar. Amansız hava koşulları ve coğrafyaya rağmen hayatta kalarak vatanı korumak birincil vazifeleridir.

Tamam mıyız? – 2013

İhsan bedensel engeli nedeniyle annesine bağımlı olarak yaşamak zorunda olan ve içerisinde kısılıp kaldığı bu hayata günbegün daha fazla küsen genç bir adamdır. Hayalleri vardır; asla gerçekleşmeyeceğini düşündüğü bu hayallerin uktesi ve annesine yük olduğu fikrinin ağırlığıyla yaşamdan kopmaktadır. Temmuz ise idealleri doğrultusunda baba evinden ayrılan ve bu süreçte ayaklarının üzerinde durmak için çabalayan bir heykeltıraştır. Geçinebilmek amacıyla çocuk romanlarında çizerlik yapar ve iyi gittiğini sandığı bir ilişkisi de vardır. Bir anda sevgilisi tarafından terk edilmesi ve elindeki işi kaybetmesi hayatını daha da altüst eder. Temmuz ve İhsan’ın yolları hayatlarının böylesine karanlık bir döneminde kesişir ve bu tesadüf ikisinin de yeniden doğmasını sağlar.

Kelebeğin Rüyası – 2013

Zonguldak’ta yaşayan, iki genç şair Rüştü Onur ve Muzaffer Tayyip Uslu, yeni yeni modernleşen bu madenci kentinde memuriyet hayatlarını sürdürürken bir yandan da sanatla, edebiyatla ve en çok da şiirle iç içe yaşamaktadırlar. Ayakları üzerine yeni kalkan genç Cumhuriyet, bir yandan modernleşme çabasındayken aynı yıllarda Avrupa’da da çetin bir savaş yaşanmaktadır. Belediye Başkanı’nın kızı Suzan’ın Zonguldak’a geri gelmesiyle Rüştü ve Muzaffer’in şiire olan inancı daha da artar. Henüz lise öğrencisi olan Suzan, çevrenin istememesine rağmen iki gençle yakın arkadaş olur. Fakat 1940’lı yılların vebası olan verem, iki genç insanın da sağlığını gitgide tehdit etmektedir. Rüştü ve Muzaffer’in hem kendi gelecekleri hem de dünyanın gidişatı hayra alamet değildir.

Sen Aydınlatırsın Geceyi – 2013

Karakterlerin tamamının süper kahraman olduğu bir çeşit aşk hikâyesi. Karısını çok seven bir adamın hikâyesi. Duvarların içinden geçebilen bir yan hakem, nesneleri oynatabilen bir kadın, zamanı durduran bir kız, bir dev, bir görünmez öğretmen ve benzeri karakterler var bu hikâyede. Adam karısını çok sevmektedir. Karısı onu aldatır, olaylar gelişir.

Kış Uykusu – 2014

Artık emekliye ayrılmış ve emeklilik günlerini geçirmek üzere Orta Anadolu’nun küçük bir şehrine taşınan ve burada bir otelde çalışmaya başlamış eski bir oyuncu olan Aydın’ın (Haluk Bilginer), eşi (Melisa Sözen) ve kardeşi (Demet Akbağ) ile sorunlu ilişkisini anlatan filmin çekimlerinin önemli bir kısmı Kapadokya bölgesinde yapıldı.
Türk sinemasının yurtdışında en prestijli ödülleri kazanmış yönetmeni Nuri Bilge Ceylan’ın Bir Zamanlar Anadolu’da filminden sonra hayata geçirdiği son yapım olan Kış Uykusu’nda Demet Akbağ, Haluk Bilginer, Melisa Sözen ve Nejat İşler gibi isimler yer alıyor. Filmde Ceylan, tıpkı bir önceki filminde olduğu gibi yine Orta Anadolu’yu kendine mekan olarak seçti.
Film, 2014 Cannes Film Festivali’nde büyük ödül Altın Palmiye’yi kazanarak 1982 yapımı Yol’un ardından bu ödülü kazanan 2. Türk yapımı film oldu. Film ayrıca Oscar ödüllerine Türkiye’nin adayı olarak katıldı.

İşe Yarar Bir Şey – 2017

Leyla (Başak Köklükaya), lise arkadaşlarıyla tam 25 yıl sonra buluşmak üzere uzun bir tren yolculuğuna çıkmıştır. Yıllarca gitmediği lise buluşmalarına sonunda katılmaya karar vermiştir. Bu yolculuk sırasında tanıştığı genç hemşire adayı Canan’ın (Öykü Karayel) hikâyesi oldukça ilgisini çeker, nitekim Canan, hayatına son vermeye karar vermiş tekerlekli sandalyeye mahkum Yavuz’a (Yiğit Özşener) yardım etmeye gitmektedir. Bu ziyaret, Canan’ın olduğu kadar Leyla’nın da hayatını etkileyecektir.

Ayla- 2017

Kore Savaşı’na asker olarak gönderilen Süleyman (İsmail Hacıoğlu), savaş esnasında öksüz kalan ve himayesini aldığı küçük Koreli kızla sevgi dolu samimi bir bağ kurar. Ayla adını verdiği küçük çocuğa aylarca bakar ancak savaş bittiğinde kimsesiz çocuğu Türkiye’ye götürmek istediğinde Kore yasalarının engeliyle karşılaşır ve zor da olsa ayrılırlar. Bu olaylardan 60 yıl geçtikten sonra Süleyman Bey nerede olduğu, neler yaptığı hakkında hiçbir bilgisi olmadığı Ayla’yı yeniden görebilmek için harekete geçer.

Aile Arasında – 2017

Çok takıntılı bir adam olan Fikret (Engin Günaydın) ve müzikhol vokalisti Solmaz (Demet Evgar), aynı gün yıllar süren evliliklerini bitirmiş, ve çok tuhaf olaylar sonucunda karşılaşmışlardır. Bu sırada Solmaz’ın kızı Zeynep, zengin bir kebapçının oğluyla evlenmeye karar vermiştir. Ancak ilk başta aile arasında olması planlanan nikah, giderek tantanalı bir hal alınca Fikret kendini hiç beklemediği olayların ortasında bulacaktır.

Ölümlü Dünya – 2017

Uzun yıllardır Haydarpaşa Garı’nda Anadolu Tat Lokantası’nı işleten 8 kişilik Mermer Ailesi, dışarıdan bakıldığında işinde gücünde, sıradan bir esnaf ailesi gibi görünmektedir. Ancak bu ailenin sakladığı büyük bir sır vardır. Aile üyeleri kiralık katillerden oluşmaktadır ve dünya çapındaki bir örgüt için çalışmaktadırlar. Yaptıkları bazı hatalar sonucunda deşifre olup açığa çıkarlar. Bu noktadan sonra peşlerine düşen örgütten kaçmak dışında bir seçenekleri kalmayacaktır.

Kelebekler – 2018

Birbirlerinden uzakta yaşayan ve birbirlerini pek tanımayan üç kardeş -astronot Cemal (Tolga Tekin), aktör Kenan (Bartu Küçükçağlayan) ve öğretmen Suzan (Tuğçe Altuğ), 30 yıldır görüşmedikleri babalarından gelen telefonun ardından köylerinde yeniden bir araya gelirler. Geldiklerinde babalarının öldüğünü ve köye kelebeklerin geldiği dönemde gömülmek istediğini vasiyet etmiştir. Bir süre daha köyde durmak zorunda kalan kardeşler, bu sürede hem birbirlerini hem de babalarını daha iyi tanımaya çalışacaklardır.

Kelebekler filmi, 2018 Sundance Film Festivali’nde Dünya Sineması kategorisinde Büyük Jüri Ödülü’nü kazandı. Türkiye’de ilk olarak 30 Mart 2018’de gösterime giren film, 3 Ağustos’ta yeniden izleyicilerle buluştu.

Bizim İçin Şampiyon (Bold Pilot) – 2018

Film, Türkiye atçılığının en önemli figürlerinden biri olan jokey Halis Karataş’ın gerçek hayat hikâyesinden ilham alıyor; ünlü jokeyin çıkış yaptığı yarış atı olan ve at yarışına ilgi duymayan insanların bile adını bildiği Bold Pilot’la kazandığı başarıları anlatıyor. Türkiye Jokey Kulübü eski başkanı Özdemir Atman’ın (Fikret Kuşkan) atı olan Bold Pilot’un daimi jokeyi, daha sonraları Türkiye’nin en başarılı jokeyi haline gelecek olan Halis Karataş’tır (Ekin Koç) ve atıyla birlikte kırılması güç rekorlara imza atmıştır. Koştuğu dönemde umudun simgesi haline dönüşen Bold Pilot, at yarışlarıyla hiç ilgilenmeyenlerin bile sevgilisi olmayı başarır. Film Bold Pilot’un başarı hikâyesinin yanı sıra, Karataş ve Begüm Atman’ın (Farah Zeynep Abdullah) destansı aşkını da konu alıyor.

Ahlat Ağacı – 2018

Sinan edebiyatla ilgilenen bir genç adamdır ve yazar olmak istemektedir. Anadolu’da doğduğu köye dönen genç adam kitabını bastıracak parayı bulmak için tüm enerjisini harcamaya başlar ancak babasının geçmişten kalan borçları başına dert olacaktır… Nuri Bilge Ceylan’ın sekizinci sinema filmi olan Ahlat Ağacı’nın yapımcılığının Türkiye ayağını Zeynep Özbatur Atakan üstleniyor.
Kaynakça: https://alkislarlayasiyorum.com/icerik/298062/muhsin-bey-1987-120-dk – beyazperde.com – https://www.sinemalar.com – https://onedio.com/haber/imdb-deki-en-iyi-20-turk-filmi-5-000-oy-uzeri–524864

 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir