The Crown’un 3. sezonunda yine Buckingham Sarayı’ndaki skandallar ve bolca sanat eserleri ile karşılaşıyoruz.
Çeviren: Beyza Şimşek
Anthony Blunt gibi (Kraliçe’nin özel sanat tarihçisi ve Kraliyet Koleksiyonu küratörü) 3. sezonun ilk bölümünde yer alan sanat eserleri hakkında biraz bilgi aktaracağız.
İlk olarak Caracci’nin Hakikat ve Zamanın Alegorisi eseri karşımıza çıkıyor.
The Crown’un Antony Blunt’a dair betimlemelerine göre buradaki kanatlı figür genç bir kadını, öz kızını, karanlıktan kurtarıyor. O, Zaman‘ı kız da Hakikat‘i temsil ediyor. Ve aşağıda Hakikat tarafından çiğnenen figür ise Aldatmaca’dan başkası değil.
Annibale Carracci, Kuzey İtalya’nın erken modern dönem ressamlarından ilham aldı. Meleksi suretler, porselen eller ve kompleks sembolizm… En azından, oldukça akıllıca olduğu söylenebilir. Caracci, iyiliğin kötülüğün üstesinden gelmesinin süregelen hikâyesini etkili bir şekilde tasvir etmeyi başarmıştır. Bu eser hem dahiyane hem iyi oluşturulmuş hem de Kraliyet Sanat Koleksiyonu’nun gözdesi olan bir parça.
Hangi karakter The Crown’u daha iyi temsil ediyordur? Zaman mı? Hakikat mi? Yoksa Aldatmaca mı? Karar size ait.
Sırada ikinci olarak Rembrant van Rijn’nin Askeri Kıyafetli Yaşlı Adam adlı eseri var.
Bu yaşlı adamın çok fazla yaşanmışlığı var gibi duruyor.
Spoiler olmasın ama The Crown’da en yoğun ve garip bir biçimde tatmin edici sahneler bu tabloyu içeriyor. Kraliçe, Rembrant’ın bu tablosunu güvenine ihanet ettiğini düşündüğü sanat tarihçisine açık bir mesaj olarak kullanıyor. Resim, başka bir resim üzerine boyandığından eşsiz bir kalitesi var, kulağa geldiği kadar karmaşık doğrusu. Bu nedenle iki yüzlü bir eserle karşı karşıyayız.
Kraliçe bunu şahsi menfaatine çevirerek portrenin bu ikili yönünü vurgulayıp güvenine ihanet eden adama ince bir mesaj veriyor.
Ve son olarak takdim etmekten onur duyarım: Gentileschi’nin Resim Yapmanın Alegorisi Olarak Otoportre eseri.
Bu eseri onurla takdim etmemin iyi bir sebebi var. Dizide bu eser net olarak sergilenmiyor. Ama ustaca yazılmış senaryoya baktığımızda etkili ve komik bir biçimde ifade edildiğini görüyoruz. Size sahneyi canlandıralım o hâlde. Prens Phillip her zamanki sert ve direkt tavrıyla Antony Blunt’ı yeni sergisi için seçtiği eserler yüzünden sorguluyor. Prens, Artemisia Gentileschi’nin kadın olduğundan bihaber, o adamın kim olduğunu sorduğunda Blunt etkileyici bir şekilde cevap veriyor: ”O aslında bir kadın, efendim.”
Bu etkileşim portrenin sahip olduğu gücün harika bir örneğidir. Sanatın tanımı, ders kitaplarındaki gibi güzel kadının uzun saçlarında ve endişeli yüzünde resmedilmiştir. Ve bu herhangi bir kadının portresi değil, Gentileschi’nin ta kendisidir. 1638 yıllarında I. Charles için yapılmıştır. Bazıları bunu biraz kibirli bazıları da küstahça bulabilir. Ama şahsen ben Kraliçenin bu eseri modern ‘kadın gücü’ mottosu için iyi bir örnek olarak düşüneceğini zannediyorum.
Ve ona kim karşı çıkabilir ki? Ben değil, o Kraliçe sonuçta.
Ve özetle bunlardan ibaret. The Crown’nun 3. sezonunu ilk, ikinci veya üçüncü kez izlerken size zevk verecek bazı detaylar. Keyfini çıkarın ve Kraliçenin ev halkı için tek altın kuralını hatırlayın. Elinizde bir fincan çay olmadan hiçbir koşul altında dizi izleyerek kendinizi şımartmayın!