Orhan Ersoy, 1928 yılında, subay olan babasının görevde bulunduğu Akçakoca’da doğmuştur. Gençlik yıllarında Anadolu’nun çeşitli yörelerinde yaşamıştır. İçinde ve resimlerinde yansıttığı doğa sevgisi, unutamadığı güzel anılarla dolu bu yıllardan kaynaklanıyor olabilir. İlkokula Urfa’da başlamış, üniversite eğitimini de İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’nde tamamlamıştır. 1958’den 1968’e kadar Bolu Erkek Öğretmen Okulu’nda ve Bolu Lisesi’nde, 1968-69 yıllarında Kabataş Erkek Lisesi’nde resim ve sanat tarihi öğretmenliği yapmıştır.
BAŞARILARI
1971’de A.B.D’nde açılan Çağdaş Türk Resmi Sergisi’ne resim verdi, 1976’da düzenlenen 37. Devlet Resim ve Heykel Sergisi’nde Koşu adlı yağlıboya tablosuyla başarı ödülünü, 1979’da Akbank tarafından düzenlenen Tarihi ve Turistik Türkiye Sergisi’nde bir manzara resmiyle başarı ödülü aldı. Resmin yanı sıra şiir çalışmaları da bulunan Orhan Ersoy’un iki Pencere (1980) adlı bir kitabı vardır.
Verdiği bir röportajda şöyle demiştir: “Müzede görev yaptığım yıllarda, Osman Hamdi Bey, Halil Paşa, Şeker Ahmet Paşa, Zonaro, Hoca Ali Rıza, Nazmi Ziya, Avni Lifij, Süleyman Seyit ve Türk resminin diğer büyük isimlerinin eserlerini restore ederken yıllarca onlarla beraber çalışır gibi, resme bakış açılarını, renklerini, dokularını, bütün ayrıntılarını çok yakından inceledim.”
Lise yıllarında, arkadaşı Yaşar Yeniceli ile okul tatil olduğunda kendi yaptıkları resim sehpaları ve yağlıboya kutularıyla şehrin dışına, kırlara çıkıp hava kararıncaya kadar resim yaparlarmış. Fırsat buldukça doğaya çıkıp çalışmayı hep severmiş. İlerleyen yıllar içinde doğadaki formların, renklerin; baş döndürücü, sınırlanamaz çılgın güzellikleri ile olan yakınlığı ilerlemiş.
“Paletime ve tuvalime girdiler. Onları seviyorum. Hiçbir kural beni bağlamıyor. Sevdiğim şeylerin resmini yapıyorum.” diyerek noktalamıştır röportajını.
Ankara Sanat Dergisine Orhan Ersoy hakkında konuşan Nurullah Berk, ressamımız için “yeşillik ve çiçek sevdalısı olduğundan atölyesi, çeşitli saksılarla bezeli, yeşil sarmaşıklarla donatılmıştır.” demiştir.
1957 yılında İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’nden mezun olan sanatçı 1957-1970 yılları arasında Bolu ve İstanbul Devlet Resim ve Heykel Müzesi’nde tablo eksperi, restoratör ve yönetici olarak görev yaptı. Avrupa, Mısır ve Hindistan’da sanatıyla ilgili incelemeler yapan Orhan Ersoy 1984’ten bu yana çalışmalarını serbest olarak sürdürüyor.
Sanat Anlayışı
Orhan Ersoy’un sanatı, öncelikle derin bir doğa gözlemine, renk ve çizgi sentezi üstünde yoğunlaşan etüt ve araştırma disiplinine dayanır. Bolu manzaralarını konu alan ilk resimleri, empresyonizmden kaynaklanan bir anlayışı yansıtmakla birlikte, doğanın kişisel yorumunu temel alır.
Sonraki resimlerinde de bu tutum fazlaca değişmemiştir. Rengi ve dokusuyla yaşadığı çevreyi katkısız bir duyarlılıkla işlemek, gözlediği nesnelerin dışına çıkmamak, gözettiği başlıca değerler olarak etkisini her zaman göstermiştir.
At yarışlarını konu aldığı daha yeni çalışmalarında, hareket ve uyum ögelerinin, renkçiliğin, soyutlayıcı çabanın ve yer yer de anlatımcı paletin etkili olduğu görülür. Orhan Ersoy, koşan atların bir arada oluşturduğu çizgisel ve renksel hareketi, daha çok konudan soyutlanmış bir kompozisyon dengesinin kaçınılmaz işlevi olarak ele alır. Dinamizm ve hareket, kavisli çizgilerin oluşturduğu uyumlu düzen ve sanatsal formun vazgeçilmez bir öge olarak taşıdığı değer, kendi başına bir dizi sayılabilecek bu resimleri ilginç bir düzeye ulaştırır.
