Japon balıkları burada, orada, fanusun içinde, masada, camın önünde, japon balıkları her yerdeler! Matisse’in eserlerine baştan sona baktığımızda, Japon balıklarına takıntılı olduğu bir dönem olduğunu fark ediyoruz. Evet ama, neden?
Küçük Bir İnceleme
İncelememizin gösterdiği üzere, balıklar en az on eserinde görünmektedir (eğer buraya koyduklarımız dışında sizin gözünüze çarpan bir tablosu varsa bize Instagram üzerinden gönderebilirsiniz). Bu Japon balığı, 1912 ilkbaharı ve yaz döneminde üretilmiş olan seriye aittir.
Bu Japon balığından ne dilerdiniz? Bir masala göre, akvaryum balığı üç dileğinizin gerçekleşmesini sağlayacak sihirli bir güce sahipmiş. Ama Matisse’i saplantılı gibi tekrar tekrar resmetmeye iten şey gerçekten bu gizemli güç müydü?
Hızlıca popülerlik kazanan balıklar, Birleşik Devletler’e 1850 yıllarında ulaşmışken Avrupa’dan Doğu Asya’ya 17. yüzyılda ulaşmıştır. Metalik ölçekleri nedeniyle iyi şans ve serveti sembolize etmektedirler. O yıllarda Japon balıkları, erkeklerin birinci evlilik yıl dönümlerinde eşlerine gelecek yılların refahlığını vaat ettikleri geleneksel bir hediye olmuştur.
İlham
Matisse’in Japon balıklarına olan takıntısının, Fas’a gittiği ve Faslıların yaşam tarzlarını gözlemlediği zamanlarda başlamış olması olasıdır. Genellikle Faslıları, dikkatle Japon balığı akvaryumuna bakıp hayallere dalmışken ya da meditasyon yaparken tasvir etmiştir. Gerçekliklerinin sıradan unsurlarını nasıl düşündüklerini ve bundan zevk aldıklarını görmek Matisse’i çok etkilemiştir.
Matisse için Japon balıklarının kendisi, çok hayran olduğu Faslıların sakin düşünce yapısının sembolize edilmiş haliydi. Japon balığını resmetmek onun için bir zamanlar hayalini kurduğunu yazdığı gibi, dikkatliliğin bir egzersizi haline gelmiştir:
dengesizlik, saflık ve dinginlik sanatı, konuyu bulandırmadan ya da iç karartmadan sakınma, […] bir yatıştırıcı, sakinleştirici bir etki, yorgunluktan sonra rahatlama hissini veren koltuk gibi bir sanat olabilir.