Mısır’a Kaçış, Almanya’nın Münih kentindeki Alte Pinakothek sanat müzesi koleksiyonunda bulunan bir başyapıttır. İnsani dramalar güçlü ustalık, yakın hayal gücü ve çağrıştırıcı duygularla tasvir edilmiştir. Adam Elsheimer, minyatür bir formatta şiirsel bir mikro kozmik görünüm sunuyor. Elsheimer’ın Mısır’a Kaçış‘ı, Barok sanatının muhteşem ve fantastik dünyasının temel taşlarından biri olarak kabul edilebilir.
Alman sanatçı Adam Elsheimer (1578-1610), 32 yıllık kısa hayatında, etkili ve son derece zengin bir sanatsal yaşama sahipti. Frankfurk’ta doğan Elsheimer, Venedik’i gezdi ve son 10 yılını 1600’den 1610’a kadar Roma’da geçirdi. Bu hareketli Roma yıllarında iki ünlü Flaman ressamla ilişki kurdu: Paul Bril ve Peter Paul Rubens. Elsheimer stilistik olarak bu iki sanatçıdan etkilenmişti; ancak o bir taklitçi değildi. Elsheimer bu sanatçıların bazı noktalarını birleştirdi ve Barok sanatının temeli olacak kendi imza stilini yarattı.
Elsheimer, hayatının son yılında 1609’da en ünlü eseri olan Mısır’a Kaçış‘ı resmetti. Ressamlık deneyimi ve tekniğinin bir doruk noktası olduğu için ressamın başyapıtı olarak kabul edilir. Mısır’a Kaçış, 30,6×41,5 cm ölçülerinde ve bakır bir plaka üzerine yağlı boyadan yapılmış küçük bir tablodur. Bakır taban, boyaya ışıltılı bir parlaklık katmaktadır. Özellikle ay, ayın yansıması, el feneri ve kıvılcım ateşi gibi ışıklı elementleri güzelleştirir.
Tablo, Matta Kitabından bir İncil sahnesidir. Kral Herod’un zulmünden kaçmaları söylendikten sonra Kutsal Ailenin Mısır’a yolculuğunu anlatmaktadır. Ufukta dolunay vardır ve gece vaktidir. Ön plandaki Kutsal Aile kompozisyona hakimdir. İzleyiciye olan yakınlıkları, izleyicinin kendi alanlarına ve eylemlerine katılımını sağlar. Meryem, mavi bir beze sarılmış bebek İsa’yı tutarken bir eşeğe binmektedir. Kırmızılar içindeki Joseph sağ eliyle çocuğa oynaması için bir sopa verirken, sol eliyle yanan bir meşale tutarak yanlarında yürümektedir. Joseph’in elindeki meşale, Mary’nin sırtına ve eşeğe bağlanan eşyalara, derinlik ve biçim duygusu veren gölgeler düşürmektedir. İtalyancada “gölgeli” anlamına gelen tenebroso kelimesinden gelen klasik bir tenebrizm örneğidir.
Kutsal Ailenin arkasındaki ışıldayan ay, ağaçların sınırına kadar alçakta duruyor ve aşağıdaki göle bir yansıma yapıyor. Resimdeki tek doğal ışık kaynağıdır. Onu çevreleyen bulutların içinde parlayan ay, koyu mavi ve bir sürü yıldızdan oluşan sakin gökyüzüne daha fazla derinlik ve ilgi katmaktadır.
Kent merkezlerinin antik çağda bile ışık kirliliğine eğilimli olmasından dolayı, gökyüzündeki yıldızların canlılığı, kırsal ortamı vurgulamaktadır. En berrak, kirlenmemiş gökyüzünde Samanyolu Galaksisi net bir şekilde görülebilir. Mısır’a Kaçış‘ta sol üst köşeden merkeze doğru galaksinin öne çıkması, bilinmeyen ve yabancı bir ülkenin derinliklerine giden bir ailenin karanlık, izole, uzak deneyimini yakalar.
Ay ve galaksinin semavi unsurları arka plana derinlik hissi verirken, ağaçların, hayvanların ve çobanların dünyevi unsurları bir orta ve ön plana yakınlık hissi verir. Bu öğelerin Kutsal Aile ile karşılaştırıldığında boylarının kısaltılmış olması, yerlerinin izleyiciden daha uzakta olduğunu ima eder. Lineer Perspektif denen bu sanatsal gözlem, Mısır’a Kaçış‘a bir varış noktası duygusu katıyor.
Mısır’a Kaçış‘u bu kadar istisnai bir tablo yapan şey, onun Batı sanatına kazandırdığı iki kurucu kavramdır. Birincisi, geceleri dışarıda İncil sahnesini betimleyen en eski büyük resimlerden biri olmasıdır. Adam Elsheimer’dan önce, İncil sahneleri, gecenin bir yarısında dışarıda resmedilmez, sıklıkla bir iç mekânın sınırları içinde tasvir edilirdi. Diğer unsur ise, ay ve ateşin bariz ışık kaynakları olarak tasvir edilmesidir. Daha önce, çerçevenin dışındaki görünmeyen kaynaklardan gelen ışık figürlere tutuluyordu. Ay ışığı ve ateş ışığı bir figürü vurgulayabiliyordu; ancak fiilen gösterilmiyordu. Mısır’a Kaçış ise ışık kaynaklarını ay, yıldızlar ve ateş olarak açıkça göstermektedir.
Resim aynı zamanda Avrupa Barok sanatında yaygın hale gelecek olan kompozisyon fikirlerini ortaya koymuştur. Bu temeller, gözlem yoluyla idealize edilmemiş doğal özneler oluşturan Natüralizm; aydınlık ve karanlık arasında güçlü kontrastlar kullanan Chiaroscuro (ışık ve gölge sanatı); ve figürleri ve manzaraları aracılığıyla duyguları uyandıran Emotionalism’dir (duygulara oynama). İlerleyici ve gelişen fikirleriyle resim, Maniyerizmin sonunu ve Barok’un başlangıcını desteklemektedir.
Kısa yaşamına 30 resim sığdıran Adam Elsheimer, tembel oluşu ile ünlüydü. Peter Paul Rubens, çağdaşının çalışmak yerine partiler yapmasını hırs eksikliği olarak yorumlamıştı. Rubens’in aksine, öncelikle sanatsal kariyerine odaklanmayan Elsheimer’ın, büyük bir yaşama sevinci ve coşkulu bir hayat zevki olduğu iddia ediliyordu.