Soğuk kış günlerini mükemmel tasvir eden eserleri inceleyip kendimizi onların içindeymiş gibi hissetmekten daha güzel ne olabilir ki? Kayak yapanlardan avcılara, mitolojik unsurlardan görkemli doğa görüntülerine kadar kış manzarasını içinde barındıran resimleri sizin için derledik. İşte büyük ressamların kış tasvirleri!
Donmuş Kanal Üzerinden Kış Manzarası, Hendrick Avercamp (1620)
Hendrick Avercamp son bin yıllık dönemin en soğuk dönemlerine denk gelen Hollanda Altın Çağının sanatçıları arasında yer almıştır. Rembrandt veya Vermeer kadar büyük bir üne sahip olmasa da o döneme ait hiçbir sanatçı Avercamp’ın hassasiyetinde ve sıklığında soğuk Felemenk ülkelerini onun kadar iyi resmedememiştir. Hem sağır hem de dilsiz doğan Avercamp, küçükken buz pateniyle tanışmış, kolektörlerin tablo ve baskı olarak satın aldığı kış manzaralarının piri hâline gelmiştir. Tıpkı yaptığı çoğu kış tablosu gibi bu tablo da ana bir perspektiften mükemmel şekilde resmedilmiş. Tablonun arka planında daha iyi giyimli patenciler ve at kızağında maskeli zevkine düşkün insanlar gözümüze çarpıyor. Bazısı tecrübeli bazısı yeni başlamış patenciler kayarken sahne ufka kadar uzuyor.
Kardaki Avcılar, Pieter Bruegel the Elder (1565)
Tekniği ve yapısı açısından yaz sahnelerine göre daha zor resmedilen kış sahneleri, Erken Rönesans dönemine kadar tablolarda çok sık görülmezdi. Mevsimleri temsil eden 6 panelden biri olan Bruegel’in son derece ayrıntılı başyapıtı önceki Avrupa geleneği olan mevsimlerin sembolik temsilinden tamamen seküler bir sahneye, büyük bir kırılmaya işaret ediyor. Güzel bir kış günü, arka planda kasaba halkı buz pateni yapıyor, hokey oynuyor ancak görülen o ki av iyi geçmemiş. Avcıların tazıları bitkin ve ellerinde avladıkları tek bir tilki ile eve dönüyorlar.
4 Mevsim: Kış, Francois Boucher (1755)
Soğuk kış aylarının benzetmesi olarak bu eser, 18. yüzyıl Rokoko stilinin tipik bir örneği. Doğa ya da tarla işlerini resmetmek yerine Boucher, altın kazak üzerinde kayan aşk dolu çifti karşımıza çıkarıyor. (Özellikle kadının kürkü dışında üzerindeki kıyafetler soğuk havalarda giyilmeyecek türden) Tablo XV. Louis’in metresi Madame de Pompadour için yapılmıştır. Şekli itibari ile anormal gözükmesi metresin konaklarından birinde kapı üzerine astığı anlamına geliyor olabilir.
Buz Denizi, Caspar David Friedrich (1824)
Alman ressamlar arasında en romantiği olarak görülen Friedrich, bu tablosunda Kuzey Kutbu seferini yapan İngiliz gemisi HMS Griper’ın enkazını resmetmiş. Bir engel olduğu kadar mezar taşı gibi de görünen buz dağı gemiyi adeta gölgesinde bırakmış. Friedrich’in sanatında sıklıkla karşılaştığımız gibi burada da doğa, bütün asilliği ile heybetli ve insan hayatından farklı kılınmış.
Kış Manzarası, Wassily Kandinsky (1909)
Kandinsky kariyerinin ilk zamanlarında, renk ton kombinasyonlarının gizemli gücü, duyum ikiliğini tanımlayan renklerin teorisini geliştirdi. Çalışmalarında tamamen soyut tasvirlere geçmeden önceki son kompozisyonlarından biri olan kar örtüsü ile kaplı kırsalın tasvirinde gökyüzü, sarılığıyla yeşil ve beyazın da etkisi ile birleşir. Merkezdeki küçük eve giden yol pembe renkte parlarken tepenin yamacında doğaçlama renkli lekelerin bir isyanı hakim geliyor.
Meguro’da Davul Köprüsü ve Yuhi Tepesi, Hiroshige (1857)
Hiroshige’nin Edo’nun Yüzlerce Görünümü‘nden ve popüler ukiyo-e baskı serisinden biri olan bu eser, şuan Tokyo olarak bildiğimiz şehirdeki nadir bulunan taş köprüyü tasvir ediyor. Eğik bir açıyla tasvir edilen köprü, karlar dökülen gökyüzünün altında cüce gibi görünüyor. Yoldan geçenler, bambu şapkaların altına gizlenerek manzarada kayboluyor. Hiroshige’nin kış tasvirleri belki de en hassas olduğu sahnelerden biri olabilir. Kar altında, koca şehir bile geçici gibi geliyor.
Kışın Gün Batımında Orman, Théodore Rousseau (1846–47)
Paris Salonu’ndaki bitmek bilmeyen reddedilmelerden sonra Rousseau, Fontainebleau ormanını betimleyen 19. yüzyıl ortası ressamlarından oluşan bir koleksiyon olan Barbizon Okulunun önde gelen isimlerinden biri oldu. Orada manzara tablolarını ekolojik bir çabayla yaptı. Ölümünün ardından bitmemiş olan bu devasa eser, ormandaki çıplak meşelerin tam görünümünden daha çok, doğadaki yerimiz ve doğanın ilham verdiği duygularla ilgileniyor.
Kar Fırtınası: Hannibal ve Ordusu Alpleri Geçerken, JMW Turner (1812)
Val d’Aosta’da yerel güçler tarafından saldırıya uğrayan ve kıyamet gibi bir fırtına tarafından bir oraya bir buraya savrulan, başı boş işgalcilerin bu çalkantılı, kabuslar içindeki tasvirinde Kartacalı general hiçbir yerde görünmüyor. Sağdaki dev dalgalı kara bulut ve yüksek dağdaki çığ, Turner’ın doğa vizyonunu ifade ediyor. Napolyon’un aynı bölgeyi işgal ettiği sırada resmedilen bu resim, aynı zamanda politik bir göndermedir.
Kış Manzarası, Edvard Munch (1915)
Norveç kışının derinliklerinde resmedilen Munch’ün sakin kar manzarası, daha ünlü tablolarında resmettiği vampirlerin veya çığlık atanların görüntülerinden daha az endişe verici gözüküyor. Yine de karla kaplı dağların şaşırtıcı gelen renkli sırtları, yeşil, mavi ve pembe renklerinden gölü ile nispeten sakin olan bu görüntüyü bile en iyi çalışmasını karakterize ettiği duygu ve heyecanlarla uğulduyor.
Saksağan, Claude Monet (1868-69)
Kış tasvirleri ustası Monet, 100’den fazlasını manzara resmetti. Edouard Manet, herhangi bir Empresyonistin kar manzaralarını gördüğünde, onları kendi başına da yapmak için her türlü çabayı gösterdi. Bu eser Etretat’ta bir çitin üzerinde tek bir siyah kuşu betimleyen Monet’nin en büyük kış resmidir ve işin en heyecan verici yanı, siyah yapılmayan geleneksel ve şok edici bir maviyle yapılmış kardaki gölgelerdir.
Monet ile ilgili diğer yazılar için buraya tıklayabilirsiniz.