Bu Ay Ne Okuyalım: Sinek Isırıklarının Müellifi, Barış Bıçakçı

‘’Kırk yaşımızda, yüreğimize yirmimizde sıktığımız bir kurşunla ölüyoruz’’

13 Kasım 1966’da Adana’da dünyaya gelen Barış Bıçakçı; öykü, roman yazarı ve çevirmendir. İlk ve orta öğrenimini Ankara’da tamamlayan yazar, ODTÜ Makine Mühendisliği bölümü mezunudur. 2004 yılında yayımlanan Bizim Büyük Çaresizliğimiz romanı, 2011 yılında Seyfi Teoman tarafından beyaz perdeye aktarıldı. Filmin senaryosunu Barış Bıçakçı ile Seyfi Teoman birlikte yazdılar.

Barış Bıçakçı, öyküleştirmedeki ustalığını kullandığı yalın dil ve sıra dışı ayrıntılarla konuşturdu ve bununla kuşağının göze çarpan, sevilen bir ismi oldu.

”…yazmak, üstelik dünyayla pek ilişkisi olmayan bir kahramanın romanını yazmak ona çok ahlaksızca geliyordu. Sonra asıl dünya böyle bir yer olduğu için yazmak ahlaklı kalmanın bir yolu, diye düşünüyordu: Kalemle insan ancak kendisine kötülük yapabilir.”

İletişim, 2012.

Modern dünya bunalımlarını bütün sadeliğiyle okuyucuya sundu. Sinek Isırıklarının Müellifi isimli bu roman 2011 yılında edebiyatımızda kendine yer buldu. Barış Bıçakçı’nın şahsi hayatından pek çok izler bulabileceğimiz Cemil isimli başkahramanın gözünden hem günümüz modern insanına hem de insanın iç dünyasında yaşadığı sıkıntılara şahitlik ediyoruz kitapta.

“Halbuki sızıntı hep vardır, ip gibi, yaşadıklarımızdan, okuduğumuz kitaplardan, seyrettiğimiz filmlerden zihnimize akan bir şeyler hep vardır.”

Sinek Isırıklarının Müellifi isimli eserde, kitap yazmak için inşaat mühendisliğini bırakan ve günlerini Ankara Toplu Konutlardaki evinde yayınevinden haber bekleyerek geçiren Cemil’i okuyoruz. Cemil ve doktor karısı Nazlı’nın yaşadıkları Toplu Konutlar, kitapta bir ayrıntı gibi karşımıza çıksa da Cemil’in hayatının büyük bir çoğunluğunu oluşturur. Cemil ve Nazlı’nın komşularla pek yakın ilişkisi olmasa da Cemil’in komşu teyzelerle yaşadığı ilginç diyaloglar, binaların yeni yapılmasına rağmen sağlam olmayan tesisatları özellikle sürekli su akıtan banyo tavanları, ödev yapmak için kitap isteyen komşu çocukları ve Toplu Konutlarda yaşanan gri sıradanlık kitapta çok ince ve sadelikle işleniyor. Cemil, her salı halı saha maçı yapmak, arada sırada eski dostları Metin ve İlhan ile buluşmak ya da bozulan masa saatini tamirciye götürmek için Toplu Konutlardan ayrılsa da yaşamını dışarıda sürdüremiyor. Kitaplarıyla, yaptığı yemeklerle ve Nazlı’yla evde çok daha mutlu. Kitaptan bir bölüm çok güzel açıklıyor bu durumu:

”Şiir çok güzeldi. İçinde hemen eve dönme isteği uyandı. Cemil için güzelliğin şaşmaz ölçütü bu olmuştu: hemen eve dönme isteği uyandıran şey güzeldi.”

Kitabın içinde Cemil’in sevdiği edebi eserleri de görebiliyoruz. Bu eserler Yusuf Atılgan’ın Bodur Minareden Öte’si yahut Carson Macculers’in Yalnız Bir Avcıdır Yürek’i olabilir. Gençliğinde Bodur Minareden Öte isimli eseri okuyan Cemil, bir Yusuf Atılgan kahramanı olmak istediğini belirtse de kitapta tanıdığımız Cemil, bize Oğuz Atay’ın Selim Işık’ını daha çok hatırlatıyor. Bir Bay C. ya da Zebercet olmak isterken Selim olmaktan kimsenin şikâyeti olmaz sanırım.

Kitapta, Cemil’e, hayatın bir şölen olduğunu hissettiren şeylerin üstünkörü yapılmış bir listesi var: şiirler, şarkılar ve birçok roman… Bu listenin dışında bir de farklı bölümlerde geçen farklı şölenler de yok değil elbette. Kitabı okurken altını çizeceğiniz birçok alıntının yanında bu birbirinden nefis eserleri not alacağınıza da eminim.

“Karman çorman hissedişin tane tane çözüleceğini, yeniden, bu kez mükemmel bir düzen içinde bir araya geleceğini ve hayatın bir anlama kavuşacağını hayal etmek: yazmak”

İletişim, 2018.

”Anlam ağırdır… Dibe çöker. Falcılar bu nedenle kahvenin telvesine bakarlar.” 

Kitabı okurken, Barış Bıçakçı’nın okuruyla sessiz sakin ve tane tane konuştuğunu hissedebiliyoruz. Küçük harflerle ve bağırmadan anlatıyor derdini. Bir okuyucu olarak bize, içimizdeki iyilik ve naifliğin saklanmamış ve ulaşılmaz olmadığını göstermek istiyor. Tencerede çilek reçeli kaynatmak, kısacık bir şiir yazmak hatta belki de banyo tavanından akan suyu engellemek için safça gazete kâğıdı aramak naifliğimizi hala kaybetmediğimiz anlamına geliyordur belki de. Cemil’in hikayesini ve Cemil’de görebileceğimiz Barış Bıçakçı’yı okurken içimizde eve dönme isteği oluşabilir. Gelin o hisse sıkı sıkı sarılıp Cemil’in sesine kulak verelim. Bir yarış atı gibi oradan oraya savrulduğumuz şu hayatta kısacık bir sakinlik bulduğumuz âna Sinek Isırıklarının Müellifi’ni de ortak edelim. Keyifli okumalar!

Kaynakça:

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir