Hiç bir resme bakıp hareket etmeye başlayacağını düşündünüz mü? Sanki siz baktığınız için durmuş da gözlerinizi kaçırdığınız anda hareket edecekmiş gibi? Hiç bir resme bakıp resmi duyabileceğinizi veya müziği görebileceğinizi düşündünüz mü? Hayır mı? O zaman Mikalojus Konstantinas Čiurlionis’in resimlerini henüz görmemişsiniz.
Çeviren: Elif Dağatar
Mikalojus Konstantinas Čiurlionis (1875-1911), kısa ömürlü Litvanyalı bestekar ve ressamdı. İki müzikal konservatuarı bitirmiş olarak başlasa da daha çok dünyadışı resimleriyle bilinmektedir. Kısa hayatı boyunca, çağdaşları ve eleştirmenleri birbirine düşürecek 200’den fazla resim yapmıştır. Masalsı resimleri için övgüler ve resimlerinden anlamayanlar tarafından eleştiriler almıştır.
Resimlerinin ana özgünlüklerinden (ve tuhaflıklarından) biri de resimlerini müzikal teorilerle birleştirmesiydi. Čiurlionis bir keresinde, pastel renkleri tıpkı bir müzik aleti çalmaya benzettiğini ikisi de parmakları altında canlandığı için sevdiğini söylemiştir. Resimlerine de tıpkı dokunuşuyla canlılarmışcasına muamele etmiştir. Bu sebeptendir ki resimleri her an hareket edecekmiş, onları duyabilecekmişsiniz gibi gelir. Bir resmi duymak kulağa absürt gelebilir. Resimlerde müzik nasıl görünür ki? Cevabını bulmak için Čiurlionis’in resimlerine bakalım.
Ormanın Fısıltısı
Sakin bir ormana geldiğinizi hayal edin. Rüzgârsız bir ormanda ağaçların öylece durduğunu görüyorsunuz. Yavaşça, tıpkı görünmez bir elin ağaçların arasında ilerlemesi gibi, hareket etmeye başlıyorlar. Rüzgarın eli daha da ilerliyor ve bütün orman rüzgarın emriyle yapraklarını kıpırdatmaya başlıyor. Duyabiliyor musunuz? Fısıltıyı duyuyor musunuz?
M. K. Čiurlionis’in Ormanın Fısıltısı‘nda (1904) duymanızı istediği muhtemel yorum budur. Gelen sis yaprakları hareket ettirirken ağaçlar arp telleri görevi görüyorlar. El, tıpkı izleyiciye gösteri yapmak için oynayacaklarmış gibi görünmesini sağlıyor.
Güneşin Sonatı
Muhtemelen ömrünüzde en az bir kez bir sonat duymuşsunuzdur. Hiç duymadınız mı? M. K. Čiurlionis tam 7 sonat resmetmiştir. Bunların ilki de Güneşin Sonatı’dır.
Sembolist sanatçı geleneksel sonat yapısını aşağıdaki dört tabloyu resmetmek için kullanmıştır.
Allegro
Temayı tanıştıran dizinin ilk tablosu hızlı Allegro. Tema ise güneş, veya bu tablonun özelinde güneşler, tablonun alt kısmından üst kısmına bir yol görevi görüyor. Ana motifleri de geçitler ve kaleler oluşturuyor. Tablonun merkezinden başlayan bu motif yukarıya kadar devam ediyor. İzleyiciyi yukarıdan aşağı geri getiren yolu da görebilirsiniz.
Andante
Ana temayla zıtlık oluşturacak yavaş Andante. Bu tablo müziği yavaşlatarak onu büyütüyor: güneşi daha yakından görüyorsunuz. Merkezden ve etrafındaki güneşlerden yayılan sıcak ışınları görebilirsiniz. Hatta yüzeyinde gerçekleşen güneş fırtınalarını bile görebiliyorsunuz.
Scherzo
Hızlı ve genellikle eğlenceli Scherzo: müzik tempoyu arttırarak ana temayı hatırlatıyor. Yukarıya, güneş ve aylara doğru uçan sürüyle kelebeği görebilirsiniz. Güneşlerin yörüngesinde dolanan gezegenleri birinde hayat var. Burada güneş ışığının, doğayı canlandırdığına şahitlik ediyoruz.
Finale
Ve bir Final, bir güneşin sonu. Sembolist sanatçı bunu ilk tablonun geçitleri ve kalelerin içlerinde uyuyan krallarıyla motifleri taklit ederek durgun çanlarla gösteriyor. Fakat son, ilk bakışta görüldüğü kadar hüzünlü değil; örümcek ağlarının ardından parıldayan ufak güneşler görülebiliyor, bir yerlerde yaşam sona ermiş olsa da başka yerlerde her zamanki gibi canlı olduğunu gösteriyor.
Denizin Sonatı
Bir sonat dört parçadan oluşmak zorunda değil, üç parçada da çalınabilir. Bu tabloda sonatın hızlı-yavaş-hızlı yapısını kolayca görebilirsiniz.
Allegro
İlk olarak, neşeli Allegro temayı tanıştıran müziği başlatıyor: ihtişamlı deniz. Çeşitli tablolarda işlenmiş alışılmış bir tema olduğu için Mikalojus Konstantinas Čiurlionis’in de bu tema üzerinde çalışması şaşırtıcı değil. Dalgalar yükseldikçe ana melodinin tekrarlandığını görebilirsiniz. Lakin dalgaların boylarına rağmen deniz hâlâ neşeli. Güneşte parıldayan kehribalarını takıları gibi gösterime sunuyor.
Andante
İkinci olarak, heybetli ve yavaş Andante denizin hazinelerini gösteriyor. Birden, ağır çekimde denizin neler sakladığını görüyorsunuz: gemiler ve hatta şehirler. Melodi, siz gördüklerinizi sindirmeye çalışırken yavaşlıyor.
Final
Fug
Bu sanat parçasından Mikalojus Konstantinas Čiurlionis’in gerçekten de müzik çalıştığını açıkça görebilirsiniz. Fug, aynı melodinin iki veya daha fazla sesle tekrarlanması veya taklit edilmesi kontrpuana ait bir müzik tekniğidir.
Fug’da aynı tema, ağaçları ve kentin silüetlerini kullanarak farklı yükseklikte tekrar edilmiştir. Aşağıdan başlayarak ana temanın ağaçlar ve silüetlerle “çalındığını” görebilirsiniz. Sonara başka bir “ses” aynı melodiyi tekrarlayarak fakat ilkinden daha farklı yerlere aksan ekleyerek katılıyor. Ardından silüetleri yankılarını duyuyorsunuz. Son olarak, son ses müziğe katılıyor ve bütün sesler, yumuşak bir bitişe doğru git gide sessizleşerek temayı taklit etmeye başlıyor.
Bu birkaç resim, Mikalojus Konstantinas Čiurlionis’in tablolarında ele aldığı çeşitli konuların hakkını vermese de onun mirasının bir parçasını anlamanıza ve “duymanıza” yardımcı olabilirler. Daha önce bahsedildiği gibi sembolist sanatçı ardında çeşitli müzikal kompozisyonlar, uhrevi tablolar ve yazınlar bırakmıştır. Tablolarını açıklamayı sevmemesi, değerlendirmelerine pek de yardımcı olmamıştır. Bu sebeple tıpkı Vincent Van Gogh gibi yaşamında hak ettiği takdiri görememiştir. 35 yaşında, onu halihazırda zayıflatan mental bir çöküşün ardından zatürreden ölmüştür. En azından ölümünden sonra onun anısını, eserlerini “dinleyerek” onurlandırabiliriz.