‘Herkül gibi güçlü’ deyişine isim babalığı yapan antikitenin bu ünlü kahramanı asırlar boyu insanlığı etkilemiş, sadece Antik Yunan’ın değil, benzerleriyle çağdaş uygarlıkların söylencelerini de enine boyuna doldurmuş, adına sayısız öyküler düzülmüş, sanat yapıtlarına konu olmuş; insanın direnme ve savaşım gücünün yanı sıra insana özgü trajik nitelikleri de simgeleyen bir karakterdir. Öncelikle bir yarı-tanrıdır Herakles, çünkü babası Zeus’tur. Kahraman olmak yazgısında vardır, çünkü o, Zeus’un kendi gücünden bir yansımayı insan ırkına armağan etmekle övündüğü bir oğuldur.
Herakles’in doğumunu ve yaşam çizgisini etkileyen olayları, özellikle adıyla özdeşleşen 12 zorlu görevi ve nedenlerini anlamak için anne tarafından soyunu da bilmek gerekiyor.
Herakles kahraman Perseus’un soyundan geliyordu, yılan saçlı, baktığını taşa çeviren kötücül Medusa’yı öldüren Perseus da Zeus’un oğluydu. Belki de Zeus Herakles’i doğuracak kadının Perseus soyundan gelecek ikinci bir kahramanın annesi olmasına özen göstermiş, böylece oğulun atasından daha üstün olması gerektiği ilkesini pekiştirmek istemişti.
Söz konusu kadın Perseus’un torunlarından biri olan Alkmene idi. Alkmene amcaoğlu Amphitryon ile evliydi. Kocası savaş nedeniyle evinden uzaktayken Zeus onun kimliğine bürünerek yaklaşmıştı Alkmene’ye. Zeus’un ilgi duyduğu ölümlü kadınların karşısına değişik biçimlerde çıktığını biliyoruz. Europa’ya bir boğa, Danae’ye altın yağmuru, Leda’ya kuğu, İo’ya bulut biçiminde yaklaşmıştı. Bu kez farklı bir yol izlemiş, Alkmene’nin kocası olmuş ve güneş tanrı Helios’a gönderdiği buyruk sonucu Alkmene ile geçirdiği gecenin üç gece uzunluğunda geçmesini sağlamıştı. Alkmene’yi gerçek kocası olduğuna inandırmak için de savaştan yeni dönmüş gibi başından geçen olayları anlatarak süslemişti o gecenin uzun saatlerini. Gerçek Amphitryon’un evine dönmesi üzerine aynı sahneler tekrarlandığında karı koca bu işte tanrısal bir gücün rol oynadığını anlamışlardı. Bu gücün kimliğini anlamak zor değildi onlar için.
Alkmene hamile kaldığında Zeus’un evlilik dışı ilişkilerinden bıkan eşi Hera kıskançlık ve öç duyguları içinde Alkmene’nin doğuracağı bebeğin geleceğini karartma çabalarına girişmekte gecikmedi. Doğacak bebeğin Perseus soyunun tahtına ouracağını ve Zeus’un şimdiden bununla övündüğünü biliyordu. Bildiği bir şey daha vardı: Tahta bir varis daha geliyordu. Alkmene’nin amcası Sthenelous’un karısı da hamileydi. Hera kurnaz bir oyun oynadı. Perseus soyunda doğacak ilk erkek çocuğun kral adayı olacağı üzerine Zeus’tan söz aldı ve bir yeminle de pekiştirdi bu sözü. Bu kral adayının Alkmene’nin bebeği olacağından emin olan Zeus yemin etmekten çekinmemişti. Hera hemen doğum tanrıçası İlithyia’yı güdümüne alarak iki doğumun zamanlamasını değiştirdi. Birini çabuklaştırıp diğerini geciktirdi ve sonunda Herakles’in daha geç doğmasını, böylece daha erken doğan diğer bebek Eurystheus’un kraliyet zincirinde Herakles’e yani kuzenine üstün olmasını sağladı. Hera’nın bu oyunu sonucunda büyüyünce Miken kralı olacak olan Eurystheus konumuna dayanarak Herakles’e baskın çıkmak uğruna Hera’nın da yardımıyla ona sıkıntılı günler geçirtecek, Hera da Zeus’un ihanetinin öcünü almak için Herakles’in yaşamı boyunca onun üzerinden ayırmayacaktı kem gözünü.
Herakles yalnız gelmedi dünyaya. Bir de üvey ikizi olmuştu: İphikles. Onun babası Amphitryon’du. Zeus’un hışmından çekinen Amphitryon diğer bebeği dışlamamış, hatta kendi babasının ismi olan Alkaios’un adını vermişti ona. Bir anlatıma göre Herakles adı daha sonra verilmişti bebeğe. Bu işte Hermes de rol oynamıştı. Zeus’un haberciliğini yapan Hermes onun emri üzerine bebeği Olympos’a götürmüş ve Zeus uyumakta olan Hera’nın göğsüne bırakmıştı onu. Zeus’un amacı hem Hera’nın öfkesini yatıştırmak hem de bebeğe kahramanlık yolunu açacak gücü aşılamaktı. Hera olanca gücüyle süt emerken canını yakan, tanımadığı bu gürbüz bebeği iterek zorla göğsünden uzaklaştırmış fakat bebeğin emdiği süt kendisine insanüstü güçleri sağlayacak göksel besini almasına yetmişti. Bundan ötürü Hera’nın görkemi anlamına gelen Herakles adını uygun görmüşlerdi bebeğe. (Yunanca ‘kleos’: görkem.) Hera’nın bebeği göğsünden ittiği sırada sıçrayan süt damlaları Yun. ‘Galaksias kyklos’dan (sütsü çember) Batı dillerine geçerek ‘Sütsü Yol’ (Lat. Via lactea; Fr.Voie lactée; İng. Milky way) diye anılan yıldız kümesinin söylencesel kaynağı oldu. Biz ‘Samanyolu’ diyoruz.
Herakles’i kral olma hakkından yoksun bıraktığı için Hera’ya bu yolla karşılık vermişti Zeus. Bu olayın Hera’nın hışmını yatıştırmadığı, aksine oyuna getirildiği için daha da öfkelendirdiği anlaşılıyor. Çünkü ikizler daha yaşlarını doldurmadan onlar uyurken odalarına zehirli iki yılan gönderdi Hera. Gök renkli pullarla bezeli iki yılanın hedefi kuşkusuz Herakles’ti. İphikles korkup ağlamaya başlarken Herakles yılanları iki eliyle sıkıp boğdu, sonra da oyuncak gibi gülerek oynadı onlarla. Bu görünüme tanık olan Amphitryon kendi oğlunun İphikles olduğunu daha iyi anlayarak bebek Herakles’i tanrısal bir emanet gibi el üstünde tuttu ve Zeus’un gazabını üzerine çekmemek için elinden gelen özeni gösterdi ona. Hocalar tuttu ve her soylu gencin alması gereken eğitimi almasını sağladı.
Zamanın geleneğine göre lir çalmasını da öğrendi Herakles, silah kullanmayı ve çobanlık yapmayı da. İyiyi kötüden ayırma sınavını da geçti. Kırsalda, bir kavşakta karşısına çıkan ve kendisini hoş ve rahat bir yaşama götürecek yolla çetin, fakat zaferlerle dolu onurlu bir yaşama ulaştıracak yol arasında seçim yapmasını isteyen simgesel iki dişil varlıktan ikincisinin gösterdiği yolu seçti. Thebai kentini haraca bağlayan düşmanlardan kurtarması üzerine kral Kreon kızı Megara ile evlendirdi onu. Üç oğlu oldu. Fakat Hera’nın gazabı peşini bırakmıyordu. Hera’nın neden olduğu delilik bunalımı sonucu karısını ve çocuklarını düşman gibi görerek öldürdü onları. Yaptığının ayırdına vardığında günahından arınmak ve yaşamının geri kalan yıllarında izleyeceği yolu danışmak için Delphoi’deki bilicilere başvurdu. Biliciler Apollon’un rahipleri idi, ama Hera’nın sözünden çıkamazlardı. Onun buyruğu üzerine Herakles’e kuzeni Eurystheus’a gitmesini, onun emrine girmesini, o ne derse yapması gerektiğini, yaşamındaki günahlardan arınarak doğru yolu ancak ondan sonra bulabileceğini, belki de kendisine ölümsüzlük yolunun açılacağını söylediler. Çaresiz, Herakles kuzeninin sarayına doğru yola çıktı. Yanında bir can yoldaşı vardı. Üvey kardeşi İphikles’in oğlu İolaos. Kullandıkları tek atlı savaş arabasını o sürüyordu. Miken krallığının Tirynis kentine varıp Eurystheus’un karşısına çıktığında Herakles kendisinden bir gün önce doğmakla elde ettiği krallık tahtında oturan kuzeninin buyuracağı 12 zorlu görevle baş etmek zorunda kalacaktı. Gerçi Herakles Zeus’un oğluydu, yarı-tanrıydı, ama yeryüzünde insanların kuralları geçerliydi ve bunların arasında bir krala boyun eğmek de vardı.
Herakles’in zorlu görevleri
Kaynaklar iki gencin ilk karşılaşmalarında neler konuştuklarından söz etmiyor. Fakat Herakles’in geliş nedeni olarak başına gelenleri ve Delphoi bilicilerinden duyduklarını anlattığını, Kral’ın da karşısına gelen bu bedence güçlü, fakat yazgısının zayıf düşürdüğü genci elindeki iktidar gücüyle ezmek için ona buyuracağı işler konusunda hayal gücünü zorlamaya başladığını tahmin edebiliriz. Herakles’i o güne dek hiçbir insanın karşılaşmadığı tehlikelerle yüz yüze getirecek bu işleri peş peşe buyururken Eurystheus’un Hera’nın güdümünde olduğunu hatırda tutmamız gerekiyor. Homeros’tan başlayarak birçok yazar ve ozanın farklı kurgularla süsleyerek anlattıkları söz konusu zorlu görevlerin (veya işlerin) sayısının çoğu kaynakta 12 olduğunu görüyoruz. Ancak kabul gören söylenceye göre Eurystheus, buyurduğu işlerden ikisinde Herakles’in yardım aldığı gerekçesiyle bunları geçersiz sayarak onların yerine iki iş daha buyurdu, yani öngörülen görev sayısı 10 iken 12 oldu.
Bir sonraki yazımızda sizlere bu 12 zorlu görevi detaylı bir şekilde aktaracağız. Beklemede kalın!
Yararlanılan kaynak: Graves, Robert, The Greek Myths: The Complete and Definitive Edition, Penguin Books, Aralık 2010