David Fincher’ın “En İyi Görüntü Yönetimi” ve “En İyi Yapım Tasarımı” dallarında 2021 Oscar ödüllü filmi Mank‘ten ve Netflix’e damgasını vuran 2021 yapımı Malcolm and Marie‘den sonra siyah-beyaz filmler yeniden gündem olmuştur. 1960’ların başlarında neredeyse tüm filmler renkliye geçiş yapmış olsa da o zamandan beri Woody Allen ve Steven Spielberg’den Spike Lee ve Alexander Payne’e kadar yönetmenler yaratıcı vizyonlarını yakalamak için siyah-beyaza döndüler. İster estetik ister hikâye anlatma sanatı amacıyla seçilmiş olsun, her yıl birkaç film ruh hâlini ayarlamak için tek renkli olarak çekim yapmaya devam ediyor. İşte film yapımcılarının siyah-beyaz çekim yapmayı seçtiği 18 modern dönem filmi.
1- Roma (2018)
2018 yapımı drama filmi, orta sınıf bir ailenin hizmetçilerinin 1970 Meksikasında geçen hayatını anlatıyor. Yabancı dilde en iyi film dalında olmak üzere üç Oscar toplayarak Alfonso Cuarón’un sinematografisinde kazandığı başarıları bir kez daha ortaya koymuştur. IndieWire’ın söylediğine göre ilk başta renkli çekilen film, daha sonra siyah-beyaza döndürülmüş. Cuarón, Autodest Lustre ve Flame kullanarak siyah-beyaz kaplama elde etmek için Technicolor ile işbirliği yaptı. Bu yazılım, çerçevenin alanlarını izole etmek ve Cuarón’un istediği kesin monokromatik (tek renkli) hissi elde etmek için kullanıldı.
Cuarón; Emmanuel Lubezki ile yaptığı röportajda, filmin siyah-beyaz renginin olay örgüsünün özünde olduğunu söyledi:
“Geçmişe bakan modern bir film yapmak istedim. Nostaljik bir siyah beyaz değil. Çağdaş bir siyah beyaz. Siyah beyaz, filmin DNA’sının bir parçasıydı.”
2- The 40 Year Old Version (2020)
İlk uzun metrajlı yönetmenlik çıkışında Radha Blank, 40 yaşında bir rapçi olarak büyük bir atılım gerçekleştirmek isteyen New York merkezli bir oyun yazarını canlandırıyor. Bu komedi-drama filminde Blank, rap müziğe olan ilgisini hayatta yeni bir anlam bulmaya çalışarak ortaya koyan bir oyun yazarı olarak karşımıza çıkıyor. Bununla birlikte, 40 yaşına yaklaştıkça çelişkili mesleki ve yaşam seçimleri ona zarar verme eğilimindedir. Dokunaklı, yürek ısıtan ve gerektiğinde komik olan film Netflix’teki taze orijinal içeriklerden biridir. Blank’in Variety’ye de söylediği gibi:
“Hip-hop kültürü genellikle aşırı cinselleştirilmiş bir olgu olarak sunulur ve ben, rengi bu olgudan çıkarmanın sizi belirli bir insanlık seviyesini görmeye zorladığını hissediyorum.”
3- Nebraska
Alexander Payne tarafından yönetilen 2013 yapımı film, yaşlı bir Montana sakini ile oğlunun Nebraska yolculuğunda milyon dolarlık ödülü kazanmaya çalışmalarını konu alıyor. En iyi film, en iyi yönetmen, Bruce Dern için en iyi erkek oyuncu, June Squibb için en iyi kadın oyuncu, en iyi orijinal senaryo ve en iyi sinematografi dallarında aday gösterilmişti.
Yayınlandığı sırada Payne Canadian Press’e, dağıtımcı Paramount Vantage’ın finansal açıdan uygun hale getirmek için dramanın alternatif bir renk versiyonunu kesmesi için baskı uyguladığını hissettiğini söyledi:
“Senaryoyla ilgili bir şey, onun sadeliği, insanların kanaatkârlığı ve bunun uyandıracağı manzaralar bana siyah ve beyaz olması gerektiğini hissettirdi.”
4- Mank
David Fincher’ın 4 aralıkta Netflix’te gösterime giren Mank’i, senarist Herman J. Mankiewicz’in (Gary Oldman) hayatını ve yönetmen Orson Welles (Tom Burke) ile “Citizen Kane”in senaryo hakkı üzerindeki çalkantılı savaşını anlatıyor. Siyah beyaz biyografi, Fincher’ın rahmetli babası Jack Fincher tarafından yazılan bir senaryoya dayanıyor.
5- The Artist
2011 yapımı Fransız komedi-drama türündeki sessiz film “The Artist“, 1920’lerde başlayan sesli film döneminin değişen zamanlarını kabul etmeye çalışan benmerkezci bir sessiz film yıldızını (Jean Dujardin) konu alıyor. Yirmili yıllardaki bazı filmler, renkli veya tonluydu ve hatta Technicolor sahneleri vardı ancak tamamen siyah beyaz bir film yapmak yazar-yönetmen Michel Hazanavicius için uzun zamandır bir büyük meraktı. The Hollywood Reporter’a konuşan Hazanavicius:
“Gerçekten eğlenceli bir film yapmak istedim, insanlardan zaten çok karanlık olan siyah beyaz sessiz bir filme gelmelerini istemenin haksızlık olduğunu düşündüm, bu da çok fazla olurdu.”
6- Cold War
Senaryoyu Janusz Głowacki ve Piotr Borkowski ile birlikte yazan Paweł Pawlikowski’nin yönettiği 2018 yapımı draması, 1940’lardan 1960’lara kadar Polonya ve Fransa’daki Soğuk Savaş tarihini anlatıyor. Titizlikle ortaya koyulmuş, canlı monokram görünümlü film; bir müzik yönetmeni ile genç bir şarkıcı arasındaki aşk hikâyesini anlatıyor. “Cold War” galası sırasında Pawlikowski, Variety’ye dönem dramalarına çekilmeye devam ettiğini söyledi yine başka bir siyah-beyaz film olan Ida ile Oscar kazanan yönetmen:
“Çağdaşa bağımlılığım yok. Bunu nasıl yapacağımı bilmiyorum, çünkü onu yaşıyorum ve korkuyla izliyorum” şeklinde konuştu.
7- Frankenweenie
Tim Burton’ın Frankenweenie‘si, yazar-yönetmenin daha önce uydurduğu ürkütücü ve büyüleyici dünyaları, karakterleri ve hikayeleri doğrultusunda, boş zamanının büyük bir çoğunluğunu laboratuvarında deneyler yaparak geçiren genç bir çocuğun hikâyesini konu alıyor. 2012 yapımı siyah-beyaz tek resimli film; spot ışığında, sokakta bir top kovalarken trajik bir sonla karşılaşan Victor Frankenstein’ın köpeği Sparky’yi içeriyor. Sırada Victor’un en büyük deneyi var: Sparky’yi hayata döndürme.
8- Control
2007 yapımı biyografik film Control, İngiliz post-punk grubu Joy Division’ın şarkıcısı Ian Curtis’in hayatını anlatıyor. Eşi Deborah Curtis’in bir kitabına dayanan film, onun İngiltere’nin kuzeyindeki endüstriyel yaşamını, grubun gelişen Manchester müzik sahnesindeki oluşumunu ve 1980’deki intiharını anlatıyor. Ünlü bir müzik fotoğrafçısı ve müzik video yönetmeni olan Corbijn, yönetmen olarak ilk çıkışından bahsederken şöyle demişti:
“Film renkli çekilip Joy Division’ın atmosferini ve dönemin ruh halini yansıtmak için” siyah-beyaz olarak yayınlandı.”
9- The Lighthouse
“The Witch”in devamı niteliğindeki Robert Eggers imzalı “The Lighthouse”, gürültülü bir fırtınanın ardından uzak bir adada mahsur kalan iki deniz feneri bekçisinin hayatını konu alıyor. Film, üslerinden ayrılamayan bekçilerin gerçekliğe olan hâkimiyetlerini kaybettikleri için kademeli olarak zihinsel ölümlerini ortaya koyuyor. 1890’larda geçen fantastik drama, 1.19:1 oranında yoğun bir siyah-beyazlıkta çekildi. Eggers, Variety’ye şöyle demiştir:
“Siyah beyazla ilgili bir şey hikayeyi hayata geçirecek ve yeni bir seviyeye getirecekti. Zaman dilimine mümkün olduğunca sadık kalmak istedim.”
10- Frances Ha
Noah Baumbach’ın 2012 yapımı komedi-drama bağımsız filmi “Frances Ha”, bir dans topluluğu için çıraklık yapıp hayatıyla mücadele eden 27 yaşındaki bir kadının (aynı zamanda senaryo yazarı Greta Gerwig) siyah-beyaz portresini çiziyor. IndieWire ile bir Soru-Cevap bölümünde yönetmen şöyle demiştir:
“Sistemde siyah beyaz bir film yapmak neredeyse imkansız. Yapacağım filme yeniden şekil vermek istedim ve var olan teknoloji ile onu tamamen yeni bir şeye dönüştürme fırsatı vardı. Malzeme bana siyah-beyazı hissettirdi. Artık 27 yaşında değilim ama filmde hem eski hem de yeni bir şeyler var, neredeyse anlık bir nostalji. Aynı zamanda, renk dikkatinizi dağıtmadığı için daha fazla yakınlık, doğrudanlık var.”
11- Ed Wood
Johnny Depp’in başrolde olduğu bu 1994 kült klasiği, Ed Wood’un 1950’lerde “Uzaydan Plan 9” gibi ünlü eserlerini yarattığı döneme mercek tutuyor. Akademi ödüllü film aslında Columbia Pictures ile birlikte geliştiriliyordu ancak Burton siyah beyaz çekmeye karar verdiğinde, Columbia “ilk bakış anlaşması” yapılmadığı sürece kararı kabul etmeyeceğini söyledi. Ancak Burton kararlıydı:
“Tarz malzeme ve film için doğru olandır. Bu film siyah beyaz olması gereken bir film.” olduğunu söyledi. “Ed Wood”, Touchstone Pictures etiketiyle filmi üreten Walt Disney Studios’a götürüldü.
12- Pleasantville
Renkli ve siyah-beyaz sahnelerin bir kombinasyonunu içeren Gary Ross’un 1998 filmi “Pleasantville”de renk eksikliği bir olay örgüsü unsuru haline gelir. Tobey Maguire ve Reese Witherspoon, 1950’lerde renkten yoksun bir TV şovuna yanlışlıkla yerleştirilen iki 1990’lı genç olarak rol alıyor. Ross, filminin yayınlandığı yıl CNN’e verdiği demeçte şöyle demiştir:
“Her şeyi uyumlu bir şekilde donuk, düz, çatışmasız, çekişmesiz hale getirmek için onları homojenize ederek yaşamı, nüansları ve karmaşıklığı gidişattan arındırabilirsiniz.”
13- Persepolis
Marjane Satrapi’nin otobiyografik grafik romanına dayanan 2007 yapımı animasyon filmi, Satrapi’nin İran ve Avusturya’da büyüyen hayatını takip ediyor. Ayrıca, onun doğasında olduğuna inandığı özgürlükler ve kendisini ifade etmesini engelleyen yasalar konusunda hükümetle yaşadığı anlaşmazlıkların hikayelerini konu alıyor. Satrapi bir röportajında, çoğunlukla siyah-beyaz estetiği kullanmanın kendi sanatsal tarzına meydan okuduğunu söylemişti.
14- She’s Gotta Have It
Spike Lee’nin film kariyerini başlatan ikonik romantik komedi, 1986 yapımı “She’s Gotta Have It”; arkadaşları, işi ve üç ilişkisiyle uğraşan sanatçı Nola Darling’i (Tracy Camilla Johns) hikâye merkezine alıyor. Mikro bütçeli film Brooklyn’de çekildi ve tekil bir renk sekansı dışında tamamen siyah beyaz.
15- Raging Bull
Martin Scorsese’nin 1980 yapımı dramı, Robert De Niro tarafından canlandırılan Amerikalı boksör Jake LaMotta’nın özyıkım kişiliğinin ailesi ile olan ilişkisini nasıl mahvettiğini konu alıyor.
Prodüksiyon hazırlıkları, Scorsese’nin De Niro ile ringde renkli çekimler yapmasıyla başladı. Scorsese’nin danışmanı o zamanlar eldivenlerin sadece bordo veya siyah olacağını belirttiğinde, film yapımcısı siyah beyaz bir film yaratmaya karar verdi.
16- The Last Picture Show
Eleştirmenlerce beğenilen 1971 yapımı drama, büyüdükleri küçük kasabadan kaçma arzularını ve hayallerini gerçekleştirmeyi öğrenen Teksaslı lise öğrencilerinin hikayelerini konu alıyor. Başrollerini Timothy Bottoms ve Jeff Bridges’in paylaştığı film, yönetmen Peter Bogdanovich, Orson Welles ile gri tonlamalı film çekmenin yararlarını konuştuktan sonra siyah beyaz olarak vizyona girdi.
Bogdanovich Salt Lake Tribune’e:
“Orson Welles, her performansın siyah beyaz daha iyi göründüğünü söylüyor. Mavi gözleri ve sarı saçları görmemen gerçeği diye bir şey var. İnsanların görünüşüne değil, performansına odaklanıyorsunuz. Ve dönemi daha iyi yakalamanızı sağlıyor.”
17- Malcolm & Marie
Malcolm & Marie, Euphoria’nın yaratıcısı Sam Levinson tarafından yazılan ve yönetilen bir filmin esasen bir ‘konuşma maratonu’dur. Film bir gecenin gidişatında vuku bulurken mekanlar lüks rezidansta bir odadan diğerine geçişlerde değişiyor sadece. Baş karakterler, gecenin tamamı boyunca birbirleriyle sözlü olarak düello yaptıklarında hissettiklerini paylaştıkça toksik bir ilişkinin yankıları gözler önüne seriliyor.
18- Blue Jay
Bir Netflix orijinali olmasa da Blue Jay, tıpkı Duplass Brothers Productions bayrağı altındaki diğer birçok film gibi bir süredir Netflix’te bulunuyor. Blue Jay, minimum kurulum ve zamana bağlı bir öncül ile diyalog odaklı bir drama olması açısından Malcolm & Marie gibi aşk romanlarına benzer bir yaklaşım izliyor. İki lise aşkı, tesadüfi bir karşılaşmayla yeniden bir araya gelir ve birlikte bir gece geçirmeye karar verirler. Film, romantizmin abartılı kavramlarını dokumaya çalışmıyor ve sadece nostalji ve pişmanlık duygularını anlamaya çalışıyor.
*Bonus- Manhattan
Daha önce “New York’ta Çekilmiş En İyi 7 Film” yazımızda yer verdiğimiz Manhattan filmini tekrar hatırlatmakta fayda var.