Büyük mutluluklar günlük hayatın içindeki sade zevklerde bulunabilir. Bu sadelik taze meyvenin tadı, çarpıcı çiçeklerin kokusu veya buruşuk bir kumaşın görüntüsü olabilir. Çevreyle olan anlamlı bir etkileşim ile duyuların uyarılması hayatı zenginleştirebilir. Hayatın sıradan güzelliğini duraklatmak ve tanımak bir tür ara buluculuk ve farkındalıktır. Henri Fantin-Latour, Natürmort adlı eserinde böyle yatıştırıcı etkiler yaratmıştır. Bu hoş ve sade resim Kröller-Müller Müzesi’nde sergilenmektedir. Yine de ilk izlenim aldatıcı olabilir, çünkü sadelik saflıkla denk değildir. Sadelik, esas kültürlülüktür.
Henri Fantin-Latour, Natürmort isimli eserini 1866 yılında resmetmiştir. Bu dönem hem Realizm’in hem de Empresyonizm’in dönemiydi. Gustave Courbet, James Whistler, ve Édouard Manet, sanat dünyasının hâkimi olmuşlardı ve Henri Fatin-Latour’un arkadaşlarıydı. Fantin-Latour ve onun Realist arkadaşları, resimlerin soyut ve gerçekçi olmayan görüntüleri tasvir etmemesi gerektiğine inanıyordu. Konuların teatrallikle değil dolaysız bir yaklaşım ile resmedilmesi gerektiğini savunuyorlardı. Fantin-Latour ve diğer Realistler, Romantizmin egzotik konularını, şişirilmiş duygularını ve cesur dramasını reddediyordu. İdealize edilmemiş konuları doğruluk, kesinlik ve tarafsızlık ile ele almak istemişlerdi. Henri Fantin-Latour, Natürmort adlı eserinde bu düşünceleri ifade etmektedir.
Henri Fantin-Latour portreler ve alegoriler* resmetmeyi daha çok tercih ediyordu ancak ironik bir şekilde natürmortlarıyla ün kazanmıştı. Fantin-Latour’un natürmortları ticari olarak başarılıydı ve sanat koleksiyoncuları arasında oldukça popülerdi. Eserleri, ressamın geçim ve ana gelir kaynağıydı ancak Fantin-Latour natürmortlarını sadece rutin bir işe indirgemedi. Natürmortları dâhil bütün çalışmalarında ideolojisini ve standartlarını korudu.
Henri Fantin-Latour, başarılı resimlerin temelinin şiirsellik ve renk olduğuna inanıyordu. Düzenlemelerinde, sıcak renklerin koyu arka planlar karşısında keskin kontrast oluşturduğu renk senfonileri olması gerektiğini düşünüyordu. Bu renklerden oluşan şiirler, göz alıcı ve çarpıcı kompozisyonlar yaratıyordu. Natürmort eseri, siyah arka fon ile yan yana duran pembe çuha çiçeklerine, kırmızı narlara ve sarı armutlara sahiptir. Beyaz masa örtüsü ve kâseler ise resme daha fazla uyumsuzluk eklemektedir.
Henri Fantin-Latour natürmortlarının, yalnızca nesnelerin tıpatıp resimli birer kopyası olmaması gerektiğine de inanıyordu. Bu sıradan nesneleri doğadan sanata yükseltebilmek için, bir insan becerisi unsur olmalıydı. Fantin-Latour, natürmortlarını geometrik şekiller ve doğal çizgiler arasında hareket ettirecek şekilde ustaca ayarlardı. Ressam, Natürmort’u düzensel üçgenlerle -ikisi eşkenar ve üçüncüsü dik açılı olan- doldurdu. Bu üçgenler, diğer kalitesiz natürmortların aksine Natürmort‘taki kompozisyonun, ruhsuz bir durgunluğa düşmesini önleyerek dinamik bir hareket eklemişti.
Henri Fantin-Latour, Fransa’da birkaç nesildir görülmemiş bir yetenek; natürmort kompozisyon ve renk ustasıydı. Böyle bir ustalık en son Ancien Régime (Eski Rejim) döneminde Anne Vallayer-Coster, Jean-Baptiste Oudry ve Jean-Baptiste-Siméon Chardin resim yaptığı zaman görülmüştü. Fantin-Latour kolayca, ortak sanatsal mirasın varisi olarak görülebilir. İlk bakışta Henri Fantin-Latour’un Natürmort‘u basit ve saf görülebilir ancak seçici bir gözle bakıldığında, sadeliğin nihai kültürlülük olduğu ortaya çıkar.