Her ne kadar bugün Gustave Courbet‘nin çarpıcı gerçekçiliğini takdir etsek de ressam, kariyerinin başında çağdaşları tarafından takdir edilmemişti. 1851 yılında bu olağanüstü tabloyu Fransız Salon’una sundu ve bu, eser için mükemmel bir övgüydü. Öyleyse bu haftanın tablosu olarak seçtiğimiz bir Gustave Courbet realizm eseri olan Ornans’ta Bir Cenaze Töreni‘ni inceleyelim
“Bu ilkelerimin başlangıcı…”
Gustave Courbet 1849 yılından beri üzerinde çalıştığı bu eseri sergilediği sırada bu sözü söylemiştir. “İlkelerim” derken, sonraki çalışmalarının hepsinde uyguladığı, yeni yaratıcı bir resim yönü olan Realizme atıfta bulunuyordu. Realizm; hayatı, gerçeklerden kaçmadan ve idealize etmeden olduğu gibi yakalamak ile ilgiliydi. Courbet gerçeği savunuyordu ancak bu, işlerine bir mana aşılamadığı anlamına gelmiyordu. Aksine izleyiciye gerçeğin, Jacques-Louis David’in Neoklasizmi gibi veya Jean-Auguste-Dominique Ingres’nin Oryantalizmi gibi sembolik olabileceğini gözler önüne sermiştir.
Gerçek Bir Cenaze
Bu sahne, İsviçre sınırına yakın bir konumda bulunan Fransız kasabası Ornans’ın küçük topluluğunun önemli bir üyesi ve Courbet’nin büyük dayısının cenazesidir, gerçek bir yaşam olayına dayanmaktadır. Din görevlisinden belediye başkanına, kasaptan yerel halktan olan kadınlara, hatta Mason hâkime kadar herkes merhuma saygılarını sunmak istiyordu. Bunu nereden mi anlıyoruz? Çünkü Courbet figürlerini, anonim yapmak için idealleştirmeden veya simalarını maskelemeden gerçekte oldukları gibi resmetmiştir. Ornans’lı herhangi biri resimdekileri tanıyabilir hatta kendilerini de tuvalde bulabilirler. Resimde Courbet’nin annesini ve üç kız kardeşini de görmekteyiz (eliyle ağzını kapatan Juliette, yüzünü tamamen örtü ile kaplayan Zoé ve en sağdaki Zélie). Dahası, bazı insanlar Courbet’nin, ölmüş kişinin sanki yaşıyormuş da kendi cenazesine izleyici olarak gelmiş gibi portresini dahil ettiğini iddia etmektedir. En soldaki beyefendiye dikkat ederseniz benzerliği görebilirsiniz.
Resim Sanatına Hakaret Gibi
Eleştirmenler çalışmaya çeşitli nedenlerle saldırmışlardı. İlki tablonun boyutu (315×668 cm) ile ilgiliydi çünkü tarih tablosu olarak takdim edilmesi gerekiyordu. Kritere göre böylesine büyük ölçeği yalnızca önemli bir tarihsel olay veya dinî bir tema sahneleyen eserler hak ederdi. Courbet, bunun yerine normal insanları bir cenazede sahneledi, hepsi alt tabakadan insanlardı. Bu durum, karakterlerin çirkinliklerine ve sıradanlıklarına tahammül edemeyen üst sınıf eleştirmenleri ve Salon üyelerini çileden çıkartmıştı. İkincisi, başlangıçta resmin papaz sınıfına bir karşıtlık olduğu şeklinde yorumlanmıştı çünkü ruhban sınıfındakiler bile çirkin tasvir edilmişti. Yine de daha sonra bu yorum tersine çevrildi – çünkü çarmıha gerilmiş İsa, sahnenin üstünde izleyiciye kurtuluş için teselli ve umut vermektedir. Üçüncü olarak ise, izleyici Courbet’nin, koyu tonların hakim olduğu sahnelerini ve kalın katmanlı boya tekniğini beğenmemişti. Hatta birileri Courbet’nin, çizmelerini boyayan birisi gibi resim yaptığını söylemişti.
Düşünüldüğünden Daha Tarihi Olan Bir Cenaze Töreni
Bununla birlikte, resmin kompozisyonu ve tarzı yeterince incelenirse, bu tabloyu beklenenden daha soylu yapana birkaç sanat tarihi referansı görülecektir. Aşağıdaki tabloya baktığımızda, tuvalin bir ucundan diğer ucuna uzanan yatay kompozisyon, 17. yüzyılda şehir muhafızlarının takdim edildiği Hollanda resimlerini anımsatmaktadır.
Tuvalin her yerine nüfuz eden siyahlar ve koyu yeşiller de birer referanstı. Courbet; Velazquez ve Goya gibi İspanyol ustalara duyduğu saygıdan dolayı, kendi renk paletinde kullanmak üzere onlardan esinlenmiştir. Bu durum da, Ornans’ta Bir Cenaze Töreni eserinde mevcut olan atmosferi ortaya çıkartmıştır: hüzün, nostalji ve melankoli. Yine de, açık tonların doğal bir şekilde sezdirdiği umut da vardır. Bu umut hayatın kendisidir, periyodik doğası hayat ne olursa olsun devam eder.