Jane Austen, 16 Aralık 1775’te Hampshire’da dünyaya gelmiştir. İngiliz yazar Austen, 1783’te Oxford’da bir akrabası sayesinde eğitim görmüştür. Roman yazmaya 1789’da başlamıştır. Yaşadığı döneme ilişkin betimlemeleri ve kahramanlarının karakterler tasvirleriyle romanlarının klasikler arasında yer almasını sağlamıştır.
-Hiç evlenmemiş olmasına rağmen bir defasında nişanlanmıştı. Üstelik bir geceliğine!
Jane Austen, doğum gününden iki hafta önce bir evlilik teklifi aldı ve kabul etti. Aile geleneklerinden dolayı kız kardeşiyle uzun zamandır arkadaşları olan Alethea ve Cathine Bigg’i Manydown Park’ta ziyaret ediyorlardı. Bu ziyaret sırasında kardeşleri Harris Bigg-Wither, Jane Austen’a evlilik teklifinde bulundu. Beş buçuk yaş daha küçük olan Harris, Jane Austen’ın yiğenine göre “şahsen basit fakat tavren garip ve hatta görmemişti.” “Tahminimce Harris’in sunacağı avantajlar, Harris’in sevgisine duyduğu minnettarlık ve aile dostlarımızla arasındaki bağ, teyzemi onunla evlenmeye ikna etmişti.”
Austen, bir gecede fikrini değiştirdi ve sabah olduğu gibi teklifi reddetti. Durumun garipliğinden dolayı Manydown Park’ı acilen terk etti. Austen’ın teklif hakkındaki düşüncelerini yalnızca tahmin edebiliriz. Belki de en başta kabul etmesinin nedeni, maddi olarak rahatlayacağını düşünmesi ve ailesine yardım edebileceğini düşünmesiydi. Fakat belki de ilerleyen zamanlarda uygun bir evlilik düşünen yiğenine yazdığı mektuptaki düşüncesinden dolayı reddetmişti, “Hiçbir şey aşkla bağlanmamış olmanın acısıyla boy ölçemez.” Neyse ki, okuyucuları için, ev işlerine ve çocuk yetiştirmeye kafa yormaktansa bekar kalıp yazılarına odaklanmayı tercih etti.
-Austen, yazdığı romanlar bittikten sonra bile yarattığı karakterlerin hayatlarının nasıl devam ettiğini hayal ederdi!
Jane Austen’ın yeğeni Edward Austen-Leigh, Jane Austen Hatıraları’nda “Sorduğumuzda, bize yarattığı karakterlerin hayatları hakkında pek çok ayrıntı söylerdi.” Mesela, Akıl ve Tutku’daki Lucy’nin ahmak ve kaba kız kardeşi Anne Steele, Bay Davies’i elde edemedi. Roman bittikten sonra Kitty Bennet sonunda Pemberley yakınlarındaki bir papazla evlendi. Öte yandan Mary, Philip Amca’nın yanında çalışan bir katiple evlendi. Asıl büyük olaylar Emma’dandı. Bay Woodhouse, Emma’nın Bay Knightley ile olan evliliğini kurtarmakla kalmadı, aynı zamanda kızını ve damadını Hartfield’da iki sene daha kalmaya ikna etti. Jane Austen: Aile Hatıraları’nda bahsi geçen Deirdre Le Faye için şöyle söyledi: “Pek bilinmeyen geleneğe göre narin Jane Fairfax Frank Churchill ile evliliğinden sonra sadece dokuz-on yıl daha yaşadı.”
-Austen’ın karakterlerinin soy isimleri, aynı zamanda Austen Ailesi’nin de soyağacında bulunan Yorkshire’lı varlıklı Wentworth Ailesi’nden geliyor!
Aslen Leigh soyisimli annesi, Cassandra Austen, Chandos’un ilk dükü ve Cassandra Willoughby’nin uzaktan yeğeniydi. Annesinin Stoneleigh’den İkinci Baron Leigh olan Thomas ile de bağları vardı. Kendisinin iki evliliği olmuştu; Eleanor Watson ve ilk Strafford Kontunun kızı Anne Wentworth.
Güney Kaliforniya Üniversitesi’ndeki eski İngiliz edebiyatı profesörü Donald Greene’in belirttiği gibi, “Züppe Sir Walter Elliot, Persuasion kahramanı için” Mr. Wentworth hiç kimse değildi… Tamamen bağlantısız, Strafford ailesiyle hiçbir ilgisi yoktu. Soylularımızın birçoğunun adlarının nasıl bu kadar yaygın hale geldiği merak ediliyor, “Bu hicivin etkileyiciliği, Austen’ın ailesinin aslında gerçek hayattaki Strafford Wentworths ile” bağlantılı “olduğu gerçeğine katkı sağlıyor.”
Austen, Gurur ve Önyargı’yı yazarken de Wentworth ailesinin soyacağında bulunan soyadları kullanmıştır. Kont’un yeğeni Bay Darcy karakteri, Wentworth ailesinin güçlü ve varlıklı olan iki ismini taşıyor: Fitzwilliam ve D’Arcy. Yorkshire’daki Wentworth Woodhouse ailesinden Kont Fitzwilliam’ın ismi olan Fitzwilliam olduğu görülüyor.
Austin’deki Texas Üniversitesi’nden Profesör Janine Barchas ve Matter of Facts in Jane Austen kitabının yazarı, Austen’ın Emma romanında bir başka Wentworth aile adı kullandığını da belirtmiştir: “13. yüzyılda Robert Wentworth adında biri, Emma Wodehouse’un adındaki zengin bir varisle evlendi.”
-Austen, yazdıklarını çok ciddiye alırdı!
Austen; hikâye, oyun ve şiir yazmaya başladığında 12 yaşındaydı. Gençlik döneminde yazdığı pek çok eser mizah öğeleriydi. 16 yaşındayken “İngiltere Tarihi… kısmî, önyargılı ve cahil bir tarihçi tarafından” adında ders kitabı tarihlerinin bir parodisini yazdı. Ayrıca, onun zamanında popüler olan romantik “sensibility” romanlarının parodilerini de yazdı. Austen’in aile üyeleri yüksek sesle okuyup birbirleri için oyunlar oynadılar ve bu etkinliklerden yazmayı ve ailesinin kendi çabaları hakkında yaptığı yorumları da öğrendi. Austen; 23 yaşında, daha sonra Akıl ve Tutku, Gurur ve Önyargı ve Northanger Manastırı olan romanların ilk taslaklarını yazmıştı.
Kardeşi Cassandra’ya ve başka aile üyelerine yazdığı mektuplardan anlaşılıyor ki Austen yazdıklarıyla gurur duyuyordu. Son yazdıkları üzerine tartışmayı, matbaada romanının ilerlemesiyle ilgili haberler paylaşmayı ve ailedeki diğer yazmaya istekli kişilere tavsiyeler sunmayı seviyordu. Mansfield Parkı. Emma ve “sevgili evladım” dediği Gurur ve Önyargı hakkında ailesinin ve arkadaşlarının yaptığı yorumları dikkatlice takip ediyordu. Austen, 1817’nin Haziran’ında ölene kadar yazmaya devam etti.
–Austen’ın hayatı, korunaklı bir ülkede yaşamaktan ibaret değildi!
Dışarıdan bakınca küçük bir kasabada doğmasından ve yirmi beş yıl boyunca orada yaşamasından dolayı hayatı sakin ve izole gözüküyor. Yeğeni James Edward Austen-Leigh, Jane Austen’ın ağırbaşlı, Viktoria Dönemi’ne uygun sakin bir hanımefendi olduğunu görebileceğimiz Jane Austen Hatıraları’nı yayınladı. Öte yandan Austen, pek çok farklı sosyal çevresiyle ve seyahatleriyle epey hareketli bir hayat sürdü. Ailesi ve arkadaşları sayesinde etrafındaki dünya hakkında pek çok şey öğrendi.
Austen sıklıkla kardeşi Henry ile Londra’da kalırdı ki burada düzenli olarak tiyatrolara ve sanat sergilerine katılırdı. Kardeşi Edward, zengin kuzenler tarafından evlat edinildi, sonunda Kent ve Hampshire’daki mülklerini ve Knight soyadını miras aldı. Austen, 15 yılı aşkın bir süre boyunca Edward’ın Godmersham malikanesini ayda bir ziyaret etti. Modaya uygun ve zengin arkadaşlarıyla kaynaştı ve toprak sahibi soyluların ayrıcalıklı hayatının tadını çıkardı. Yaşadığı bu tecrübeler tüm romanlarına da yansıdı.
Austen ayrıca Fransız Devrimi’nin getirdiği dehşetin ve Napolyon Savaşları’nın, Britanya halkı ve ekonomisi üzerindeki etkisinin de farkındaydı. Kuzeninin kocası, Fransız Devrimi sırasında giyotine kurban gitti ve kardeşleri Francis ve Charles, çatışma sırasında dünyanın dört bir yanındaki gemilerde hizmet veren Kraliyet Donanması’nda subaylardı. Austen’dan bir yaş büyük olan abisi Sir Francis William pek çok kez rütbe atladı ve en sonunda şövalye oldu. 1860 yılında Amirallik görevine terfi etti. Austen’dan dört yaş küçük olan diğer kardeşi Tuğamiral Charles John Austen, kendi komutanlığına sahipti ve 1810’da Kuzey Amerika’da hizmet ediyordu. Bu iki kardeş ve aileleriyle yaptığı yazışmalardan ve sık sık ziyaretlerinden, Mansfield Parkı ve İkna’ya dahil ettiği Donanma hakkında çok şey öğrendi.
-Erkekler de Austen okuyordu!
Austen’ın romanları bazen “genç kızlar için” romantizm olarak görülürken inandırıcı karakterleri, gerçekçi olay örgüsü, ahlaki temaları, komedisi ve ince zekası her cinsiyetten okuyucunun ilgisini çekmiştir. İngiltere Başbakanı Harold Macmillan, Austen’in romanlarını okuduğunu itiraf etti ve Winston Churchill, İkinci Dünya Savaşı’nı kazanmasına yardım ettiği için ona itibar etti. Rudyard Kipling, Birinci Dünya Savaşı’nda savaşan oğlunun kayıp olduğu bildirildikten ve öldüğüne inandıktan sonra morallerini yükseltmek için her akşam Austen’i, karısına ve kızına yüksek sesle okurdu. Savaştan sonra bile Kipling, Austen’in romanlarını takdir etmeleriyle birbirlerine bağlanan Birinci Dünya Savaşı’ndaki bir grup İngiliz topçu askerinin kısa öyküsü olan “The Janeites” ile Austen’e döndü. Başka bir erkek çağdaş olan Sir Walter Scott, günlüğündeki yazısında övgüde bulundu: “Ayrıca Bayan Austen’ın çok güzel yazılmış romanı Gurur ve Önyargı‘yı tekrar, hatta en az üç kez okuyun. Bu genç kadının sıradan hayatın ilgilerini, duygularını ve karakterlerini açıklama yeteneği vardı, bu benim için tanıştığım en harikulade karakterlerdi.”